Ramazan ayının son on gününe girmiş bulunuyoruz. Mübarek ayın manevi atmosferi, kalplerimizi bir yandan hüzünle, diğer yandan da umutla dolduruyor. Ramazan, sanki bir misafir gibi, yavaş yavaş bizden ayrılıyor. Giderken ardında bıraktığı manevi güzellikler, gönüllerimizde derin izler bırakıyor.

Bu son on gün, Ramazan'ın en kıymetli zaman dilimi olarak kabul edilir. İçinde Kadir Gecesi'ni barındırması, bu günlerin değerini katbekat artırıyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bu günlerde ibadetlerini daha da yoğunlaştırmış, itikafa girerek kendini tamamen Rabbine adamıştır.

İtikaf, dünya meşgalelerinden uzaklaşarak, sadece Allah'a yönelme fırsatı sunan müstesna bir ibadettir. Camilerde itikafa giren müminler, bu süreçte Kur'an okuyarak, zikir çekerek, dua ederek ve tefekkür ederek vakit geçirirler. Bu, ruhu dinlendiren, kalbi arındıran ve maneviyatı yükselten bir ibadettir.

Ne yazık ki, günümüzün yoğun iş temposu ve hayat şartları, itikaf gibi bir ibadeti yerine getirmeyi zorlaştırıyor. Ancak, imkanı olan herkesin bu fırsatı değerlendirmesi, manevi bir yenilenme yaşaması önemlidir.

Ramazan'ın son on günü, aynı zamanda bir muhasebe dönemidir. Geçirdiğimiz günleri, yaptığımız ibadetleri ve hatalarımızı gözden geçirme vaktidir. Bu günlerde, tövbe ederek, dualarımızı artırarak ve iyilikler yaparak Rabbimize yakınlaşmaya çalışmalıyız.

Ramazan'ın vedası, bir hüzün olsa da, aynı zamanda bir umuttur. Rabbimiz, inşallah bu mübarek ayı tekrar yaşamayı nasip eder. Bu süreçte, birlik ve beraberliğimizi güçlendirmeli, yardımlaşma ve dayanışma içinde olmalıyız.

Ramazan'ın son on gününde, dualarımızda Filistin'deki kardeşlerimizi de unutmayalım. Onların yaşadığı zorluklar, bizlere sabrı, şükrü ve yardımlaşmanın önemini hatırlatıyor. Rabbim, tüm mazlumların yardımcısı olsun.

Son olarak, Ramazan'ın bizlere öğrettiği sabır, şükür, merhamet ve yardımlaşma gibi değerleri hayatımızın her alanına taşımalıyız. Bu sayede, Ramazan'ın manevi mirasını yaşatabilir ve daha güzel bir dünya inşa edebiliriz.