Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Öküz Müsün Aslan Mı Kurt Mu?

Her canlının olduğu gibi yavrular ayrı bir güzel olur. Çiçekler de bitkilerin yavrularıdır zamanla meyveye dönüşür. Kuzu da buzağı da öyle değil mi? Teşbihte hata olmasın hikayemiz şöyle;

*

Sevimli buzağı doğa ile iç içe, otun bol, suyun temiz olduğu bölgelerde özgürce büyüdü, atak ve hızlı bir dana oldu. Cesareti ile herkesin saygısını kazandı, zamanla itibar sahibi bir öküz oldu… Evlendi… Yetişkin öküzler arasında yerini almıştı artık. Sürüde sözü geçen öküzler arasına girdi.

*

Zamanla, şanı da yürüdü gitti ve cesareti sayesinde kazandığı itibar sürüsünün sınırlarını aştı. Öyle ki çevrede gezen avcı hayvanlardan kurt ile aslan ile kaplan ile bile muhabbet eder oldu. Böyle bir başarı her öküze nasip olmazdı.

*

Gün geldi kurtların, aslanların arasına hiç korkmadan daldı, boynuzları ile yavrularını eşlerini korumaya aldı. Avcı hayvanlar onun sürüsüne saldırmayı bıraktı, avcıların bile saygısını kazandı. Öyleki bizim lider öküz avcı yırtıcı hayvanlarla dost meclislerine katılmaya başladı. Onlarla sohbet ediyor, birlikte zaman geçiriyor ama saldırıya uğramıyordu çünkü güçlü idi, itibarlı idi.

*

Kendisine güveninin zirvede olduğu günlerden bir gün, aslan ve kurt ile sohbet ederlerken şöyle bir gururlandı. Havadan sudan, ottan, etten konuştular. Zaman su gibi aktı. Hava kararmaya başlamıştı, aslan ayağa kalktı ve;

- “Hadi bana müsaade, sohbet güzel ama geç oldu evime gideyim artık” dedi. Bizim itibarlı, cesur öküz;

- “Ne güzel konuşuyorduk, niye acele ettin Aslan bey? Otur hele biraz daha” diye atıldı. Aslan;

- “Yok, yok!’ Eve geç kalmamalıyım, hanım merak eder sonra” diye cevapladı. Bizim öküz, coşkulu bir sesle;

- “Sana hiç yakıştıramadım! Sen ki hayvanların kralı aslansın evdeki hanımdan mı korkuyorsun?” diye sordu. Aslan, öküzü yukarıdan aşağı süzdü ve şöyle cevap verdi;

- “Tabi ki korkarım Öküz bey, zira evde beni bekleyen de bir aslan. Seni bekleyen gibi bir inek değil” dedi ve arkasını döndü gitti… Bu arada kurt da ayağa kalkmıştı;

- “Aslan doğru söylüyor, evde beni bekleyen de bir inek değil, bir kurt” dedi ve o da yürüdü, gitti.

*

Bizim cesur ve itibarlı öküz öylece kala kalmıştı, ne diyeceğini bilemedi önce...

*

Sonra, düşünmeyi pek sevmediği için üzerinde durmadı!... Kaslarının gücü, ataklığı ve cesareti ile övüne övüne, bir fıkra gibi anlattı bu anısını herkese… Dinleyenler de kıssadan hisse çıkaracak kadar düşünmediği için aslan ile kurt ile alay etti.

*

Zaman zaman hatırlar ve gülerim bu hikâyeye. Anayan anlıyor tabi, anlamayana ise nefes harcamaya değmiyor bence.

*

İhracat mesleğimiz gereği gidip, görme fırsatı bulduğumuz 52 ülkedeki gözlemlerimi bu gülmeli fıkra eşliğinde şöyle ifade ediyorum;

- Erkek, kadınına verdiği değer kadar adam oluyor.

- Milletler, kızlarına verdiği değer kadar medenileşiyor ve gelişiyor…

- Kız çocuklarını aslan gibi, kurt gibi yetiştiren milletler başka seviyelerde, kız çocuklarını inek gibi, koyun gibi yetiştirenler başla seviyede oluyor.

*

Koklaşa koklaşa anlaşan hayvanlar âleminde, kokladığı bir dişinin yetişkin olmadığını anlayan öküzler, dokunmadan dönüp gidiyor… Amma insan kılığında olup da 6 yşındaki bebe kız çocucuğuan nikah kıymayı dinen caiz gibi gösterebler İslam düşmanlarına hizmet ediyor ama Müslümanların çoğu bunu fark edecek kadar düşünemiyor.

*

Hayvan kadar bile insan olmayan tipler ise Müslüman kılığında ama İslam dinine kara çalanların yanında ahlaksızlığa, din düşmanlığına ortam hazırılıyor sinsice. Bunlar, Nur Suresinin 30. Ayetini ya OKUmuyor ya da okutmuyorlar veya anlaşılmasını ve uygulanmanısı istemiyorlar. Böyle yaparak ahlak ve iffet konusunda Allah’ın erkeklere yüklediği sorumluluğu da kadına yüklüyorlar… Kadınlar lehine tarihteki en büyük reformu yapan İslam dinine zarar veriyorlar. Ne yazık ki Müslüman kılığındalar…

*

İşin aslını arayıp, dinin manasını anlamaya çalışarak Arabın dini ile Allahın dini arasındaki farkı fark edenlere selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi