Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Milli Egemenlik

15 Temmuz ihanet gecesinin ardından Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan “halkın gücünün üzerinde bir güç yoktur” demişti! Hatırlar mısınız? Çok önemlidir, lütfen unutmayınız!

*

İnsanlar karşılaştıkları bazı büyük zorluklar karşısında, millet olmanın delili olan birlikte hareket etme refleksine sarılırlar. Öyle büyük sorunlarda sen ben, o, bu, şucu bucu laflarını bir yana bırakırlar ve birlik içinde zorluklara göğüs gererler! Engelleri ezerler, aşarlar…

*

Böyle yaşanan olaylardan aldıkları dersleri de tecrübe birikimine, kültür hafızasına eklerler. Bunlar zamanla milli hafızaya girerek, milli karaktere yerleşir. İşte o sözlerden bazıları, zor zamanlarda milletin karakterini ortaya çıkaracak hareket birliğine kıvılcım olurlar. Milletin hafızası milletin aynı yanlışa düşmesini önler ve milletin karakteri de düşülen yanlışlardan hızla kurtulmasını sağlar. Tarihimiz ve milli hafızamız böyle tecrübelerle doludur.

*

Bunu bilen emperyalist, sömürgeci İslam düşmanı güçler parçalamak, yutmak, sömürmek istedikleri milletimizin hafızasını bozacak şekilde, gerçekleri çarptırarak algımıza, anlayışımıza müdahale etmişlerdir. Olayları yanlış anlamamızı ve onların istediği gibi hareket etmemizi sağlayacak yalanları yayan tipleri aramıza karıştırırlar.

*

Bu yalanlara kananlar miletin karakterinden uzaklaşır ve haine, düşmana hizmet eder hale düşerler. Ancak bu durumu millete hatta ümmete hizmet ediyorum zannı ile yaparlar. Aslında kötü bir niyetleri de yoktur çoğunun. Bunların tek yanlışı, işin aslını anlamak yerine zan ile hareket etme tembelliğine düşmeleridir. Müslüman kılığında aslında İslam düşmanlarına hizmet eden tipler bazen hoca, şeyh, imam, bazen de gazeteci, yazar, siyasetçi, tarihçi kılığında ortaya çıkar ve yaydıkları iftira dolu yalanlarla sorgulama bilmez vatandaşlarımızı kandırırlar.

*

Birinci dünya savaşından sonra Anadolu şehirleri işgal edilirken, 13 Kasım 1918 tarihinde itilaf devletleri İstabul’u da işgal ederek önemli noktaları kotrol altına almıştı. Ancak tepki çekmemek için yönetime el koymadı. Düşman güçleri Boğazlara ve İstanbul’a tamamen yerleştikten sonra 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul’u tekrar işgal etti ve artık zamanı geldi düşüncesi ile yönetime de el koydu bu sefer; 11 Nisan 1920 günü Meclis-i Mebusanı resmen kapatarak Anadolu’nun işgaline karşı istiklal mücadelesini destekleyen bazı kişilerle birlikte bazı mebuslarımızı da Malta’ya sürdü.

*

İşgalcilerin İstanbul’daki meclisimizi kapatmasının hemen ardından Ankara’da açılan meclisi “paralel meclis” diye adlandırıp, millî hafızamızı bulandırmaya çalışan ve milletimizi kandırmaya çalışanlar çarpıtma ile kime hizmet(!) etti? 15 Temmuz yeterli bir ders değil mi?

*

Osmanlının son elli yılında yaşadığımız olayları, kayıplarımızı, devletin vergi toplama hakkını bile borç aldığı devletlere devreden düyun-u umumiye gibi bir kanunu uygulamak zorunda kalmamızı, sonunda düşmanın İstanbul’u fiilen işgal ederek yasama, yargı ve yürütme kuvvetlerimizi dağıtmasını nasıl yorumlamalıyız?

*

Milli hafızamız ve milli karakterimiz bu konuda ne diyor? Meclisin kapandığı, sarayın çalışamaz hale geldiği şartlar altında milletin bağımsızlığını ve vatanın kurtuluşunu düşünenler, çözüm olarak; Acilen bir meclisin toplantıya çağrılması gerektiğini önceden anlamışlar ve her sancak bölgesinin 5 temsilci seçerek Ankara’ya göndermesini istemişler. İstanbul’da dağıtılmış olan meclisin mebuslarının da Ankara’daki bu meclise katılmalarının sağlanmasını istemişler. Bu zamanlamadaki ön görülü harket birliği çok anlamlıdır, anlamayı bilene. Ama bilmeyenler ya düşman yalanlarına kanıyor ya da komplo teorisi anlatanlara.

*

Düşman işgalini kabul etmeyen millî mücadele azmi yüksek temsilciler işgal altındaki payitahtımız İstanbul’daki meclisimizin kapatılmasından hemen 2 hafta sonra yeni başkent olacak olan Ankara’da toplanarak 23 Nisan 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisini kurdular. Bu hız ve zamanlama millî karakterin bir sonucudur anlamasını bilene.

*

Milletin yeni meclisi, kuvva-i milliye ile ortaya koyduğu mücadeleyi yönetirken ilan ettiği ilk anayasanın (1921) ilk maddesi “hakimiyet bila kayd ü şart milletindir” der, yani “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!”…

*

İşte 16 Temmuz 2016 günü Cumhurbaşkanımız tarafından tekrar edilen söz budur; “halkın gücünün üzerinde bir güç yoktur”… Bu söz, bu ilke, bu madde benzer ihanetleri yaşamamak için unutulmamalıdır! Ve özellikle de geleceğin büyükleri olan çocuklarımıza iyice anlatılmaldır. Bunun yanında, “adaletin de, eşitliğin de, bağımsızlığın da dayanağı milli egemenliktir”… Çünkü milleti kurtaracak olan yine milletin iradesidir ve o irade ancak hür vicdanlarda oluşabilir… Hoca veya tarihçi veya siyasetçi kılığında konuşanlara kanarak aklını kiraya verenler, vicdanlarında böyle bir millî irade geliştiremezler. Çünkü aklını kiraya verebler, millet sözcüğünü bile çarpıtanlara kanarlar..

*

Çocuklarımızın temiz zihinleri, kendi menfaatleri için dinimizi süistimal eden, kendi mefaatleri için Allah adına hüküm uyduran, belli bir zümrenin siyasi emelleri için Allah’ın kelamını dünya menfaati uğruna çarpıtan ve milletimizin vicdanını şaşırtmaya çalışanlardan korunmalıdır!... Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi