Karanlık bir odada, penceresiz bir kuyuya atılmış gibi hissediyorum kendimi. Düşüncelerim, zihnimin labirentlerinde sonsuz bir döngüde dönüyor. Her bir dönüşte, umutlarım biraz daha solgunlaşıyor, karamsarlık beni daha sıkı sarmalıyor.
Kelimeler, duygularımı ifade etmek için yetersiz kalıyor. Kalbimde kopan fırtınaları, zihnimdeki karmaşayı anlatacak kelimeler bulamıyorum. Sadece bir boşluk hissediyorum, içimi kemiren bir boşluk.
Hatırladığım tüm güzel anılar, şimdi birer diken gibi batıyor yüreğime. Mutluluklar, sadece acı bir tebessümle anılan, ulaşılamaz düşler gibi görünüyor. Geleceğe dair umutlarım tükenmiş, sadece karanlık bir labirentin içinde kaybolmuş gibiyim.
Her gün aynı sorularla uyanıyorum: Bu böyle mi devam edecek? Ne zaman bu karanlıktan çıkabileceğim? Neden ben? Bu soruların cevapları yok, sadece içimi kemiren bir boşluk.
Bazen, bu boşluğu doldurmak için çabalıyorum. Kitaplara sığınıyorum, müzik dinliyorum, yürüyüşe çıkıyorum ama hiçbir şey işe yaramıyor. Karamsarlık, tenime yapışmış bir leke gibi, kolay kolay silinmiyor.
Bilmiyorum, belki de bu karamsarlık geçicidir. Belki de bir gün bu karanlıktan çıkıp, güneşi yeniden görebileceğim. Ama şimdilik, sadece bu derin kuyuda boğulmak üzereyim.