Yılmaz Sandıkcı
Hakkınızı Helal Edin
Sözcükler küçüktür ama büyük anlamlar taşırlar. Beşerin “insan olma yolculuğundaki” en önemli çabasının “anlamaya çalışma çabası” olduğunu düşünüyorum.
*
Anlamaya çalışmadan konuştuğumuz sözcüklerden birisi de “helalleşme” sözcüğüdür bence. Hellaleşme sözcüğünün taşıdığı anlam o kadar büyüktür ki, yanlış kullanılması halinde beşerin adalet ile bağını kesebilir. Ancak ısrarla, yanlışı fark etmeden yaptığımız konuşmalardan bir yarar göremeyeceğimizi göremiyoruz nedense? Neden sizce?
*
İnsan olma yolculuğundaki anlamaya çalışma çabasını bırakıp, bunun yerine kolay olanı yani anlamadığı şeyi inkâr etmeyi veya anlamadığı kişiyi dışlamayı seçen beşer türü insan olma yolculuğunda sınıfta kalacaktır. Bunlar, şekilde insan olsalar da manada başka bir şey olarak kalacaktır.
*
Anlamaya çalışma çabasında, sözcüklerin anlamları üzerinde durmayı önemsiyorum. Örneğin helalleşme sözcüğü, adalet duygusuna yaptığı etki ile tek başına medeniyetin temeli olacak kadar, evrensel seviyede büyük anlamlar taşıyan güçlü bir sözcüktür. Ancak bu sözcüğü günlük konuşmada dillerinden düşürmeyen kişilerden oluşan milletler, örnek bir medeniyet kurma konusunda sınıfta kalmıştır. Bunun sebebini samimiyetle sorgulamak ve iyi anlamak gerekir.
*
O milletlerden birinin ferdi olarak, bundan üzüntü duymamız gerçeği görmemizi engellememelidir.
*
Helalleşmeyi doğru anlayıp, yaşamına uygulayan kişilerin sayı olarak az, güç olarak yetersiz olduğu toplumlarda, zamanla adalet yok olmuştur. Sonuçta iletişim kalitesi düşmüş, güven azalmış, küslük yayılmış, kin üretenlerin, kindarlık güdenlerin topluma, halka, millete verdiği zarar hatta düşmanlık huzursuzluk olarak etkisini göstermiştir. Böyle toplumlarda yalan gerçeğin yerini almış, korku dağları sarmış, ikiyüzlülük, çifte standartlılık normalleşmiş, kalkınma, gelişme, ilerleme gibi sözler ise sadece dilde kalmıştır.
*
Yani şimdi, tek bir sözcük mü yapıyor tüm bunları? diye düşünebilirsiniz, bence evet!
*
Bir sözcük deyip geçmeyin. Sözcükler küçüktür ama taşıdıkları anlam gücü ile zihinleri programlama etkisine sahiptir. Yanlış anlaşılan, yanlış kullanılan veya doğru anlaşılmadan kullanılan sözcükler zihin kodlarını bozar, bu da kişilerin “aklını kullanma seviyesinde” gerilemesine neden olur. Hatırlayalım, kişinin “ahlak seviyesi” kişinin “aklını kullanma seviyesi” ile doğru orantılıdır.
*
Yani zihin kodları bozulan toplumlarda ahlak seviyesi de düşer ve böyle toplumlarda gerçeği anlamak ve adaleti tesis etmek yerine hemşehrisine, akrabasına, partilisine, cemaatine, tarikatına iş-makam veren, ihale veren, torpil yapan, başkalarının hakkını yemekten korkmayan yandaş beşer türü çoğalır.
*
Bunların çoğaldığı bir toplumda adaletten, liyakatten, güvenden, huzurdan bahsetmek de sözde kalır.
*
İşte tam da burada benim sorum şöyle, helalleşmek gibi, milleti medeniyet kuracak güce ulaştıracak bir sözcüğün anlam gücünden bizi mahrum eden yanlışlardan nasıl kurtulabiliriz? Şu basit sorulara cevap arayabilir miyiz lütfen:
*
Hesaplaşmadan helalleşme olur mu?
İşin aslın esasını söylemeden “hakkını helal et” diyene, işin aslın esasını öğrenmeden “hakkımı helal diyorum” demek helalleşmek için yeter midir?
Lafla, sözle helalleşme olur mu?
Lafta kalan helalleşme küsleri barıştırır mı, haksızlıkları engeller mi?
Helalleşme kültürünün kıymetini anlamadan, helalleşmeyi sözde uygulayan(!) kişilerden oluşan toplumlarda adalet gelişir mi, liyakat oluşur mu, insanlık gelişir mi?
*
Görevi, gayesi adaleti ayağa kaldırmak ve topluma yaymak olması gereken müslümanlar, adaleti tesis etmeyi bırakıp yandaşlık ederek insan olma yolculuğunda ilerleyebilir mi?
*
Sözcükleri, anlamlarına uygun kullanmadığı için zihin kodları bozulan, ahlak seviyesi düşen tiplerin; seçenin hesap sorma hakkını, seçilenin hesap verme sorumluğunu güvence altına alma sitemi olan demokrasiyi İslam’a ters gibi anlatmasına kananlar, hesap vermeden helalleşmenin işe yaramayacağını anlayabilir mi?
*
Anlayanlara selam ve dua ile…