
Sıddıka Sena Akın
Din ve Felsefe
İnsanlık var olduğu süre zarfında sürekli bir çelişkiye düştüğü gibi çoğu konuda sadece tek taraflı düşünme yetisini de çoğu zaman törpüleyememiştir. Bir şeye inandığı zaman onun yanında alternatif bir fikri kabul etmeyip çoğu zaman dogmatik fikirleri ile yaşamıştır.
Bu düşünce tarzından bir örnek alacak olursak, din ve felsefe sürekli birbirine karıştırılmış, birini kabul edersek diğerini kabul edemez gibi algılar yaratılmıştır. Teistik bir dine inanan insanlar felsefeyi reddetmiştir. Özellikle tarihe baktığımızda kilisenin felsefeyi reddettiğini görüyoruz. Aristoteles' i okuyan insanların diri diri yakılmasını bu duruma örnek verebiliriz.
Onun dışında felsefenin ne olduğunu yeni yeni öğrenen kilise felsefeyi kendi çıkarlarında kullanmaya başlamıştır. Kilise her daim olduğu gibi gelişime ve bilime karşı çıkmıştır.
Adeta karanlık bir bodrum katında kalmış, ücra bir köşede unutulmuş bir eşya gibi olmuştur. Bunun yanında kendilerini her daim diktatör görüp, insanlara zalimlik yapmayı da ihmal etmemişlerdir.
Kendilerinden ve kendilerini her daim destekleyenler dışındaki insanların adeta yaşamaya hakları yoktu. Günümüzdeki Yahudiler gibi. Onlar için de sadece kendileri ve kendilerine hizmet edenler var. (Yahudiler: "Yahudi olunmaz Yahudi doğulur" düşüncesi bu duruma örnek olarak verilebilir)
Günümüzde dahi gelişmişliklerinin ne kadar basit ve ilkel düzeyde olduğunu, insanların seçemediği ten renkleri yüzünden işkencelere , dışlamaya maruz bıraktıkları zaman görüyoruz. Yani Batı Laikliği benimsemesine rağmen kilisenin getirdiği dogmatik düşünceyi adeta yaşıyor. Bunun ile birlikte felsefe akıl yürütme, düşünme ve soru sormak ile temellenir. Kilisenin ve günümüz Batı Dünyasının (sözde yeni dünyanın kurucularının) asla istemediği insandır, felsefe yapan insan.
Çünkü düşünebilen insan karşı çıkar, soru soran insan olayları en ince ayrıntısına kadar sorgular. Çağdaş ve Entelektüel insanlar ile donatılmış en gelişmiş milletlere ev sahipliği yapan Batı'nın en istemeyeceği şeydir yani.
Din ise fıtri bir mesele olmak ile birlikte vicdana ve yine akla uygunluk ile var olur. Düşünen insanın bir yaratıcının varlığını benimsemesi, kendi hür iradesi ile dinini seçmesi de olağandır. Günümüz ve geçmişte olduğu gibi insanları tek bir dinde birleştirmek isteyen şahsiyetlerin düşünce yapısını veyahut düşünebiliyorlar mı ona da bir bakmak lazım. Bu kadar gelişmiş olan kilise ve Batı' da durumlar tam olarak böyle iken, Müslüman Devletler için durum tam anlamı ile değişiyor.
Öncelikle İslam'ın ışığı ile aydınlanan toplumlarda insanlar dinine, milletine, ten rengine ve düşüncelerine göre yargılanmaz, hatta ve hatta farklı düşüncelere çoğu zaman hoşgörü ile yaklaşırlardı. Zaten bu yüzdendir ki yıllarca ilim ve bilim yönünden Dünyaya hükmetmiştir Müslümanlar. Nice felsefeci yetişmiş ve el üstünde tutulmuştur.