Muhammed Mustafa Çetinkaya
Deprem ve Uyku
Sağlığımızın bir numaralı dostu kaliteli uyku. Zira bedenimiz, ihtiyaç duyduğumuz uykudan mahrum kaldığı zaman bağışlık sistemi zayıflıyor ve böylece her türlü hastalığa karşı kırılgan hale geliyoruz.
Son zamanlarda yapılan araştırmalar gösteriyor ki, yeterince uyku alınmaması sonucunda kalp hastalıkları, damar sertliği, kanser, şeker ve obezite tetiklenebiliyor. Bütün bunlar ise en başta gelen ölüm sebepleri arasında.
Uykusuzluk ayrıca Alzheimer ve diğer nörolojik hastalıklara da yol açabiliyor. Üstelik bu hastalıklar bünyeyi zayıflatıyor.
ABD'nin sağlık konusundaki en önemli kurumu olan CDC (Hastalık Kontrol Merkezleri)'e göre, bu ülkede her üç kişiden biri kalp hastalığından dolayı ölüyor.
Son araştırmalara göre, korona ve yaşanan depremler yüzünden insanların yüzde 71'inde uyku düzeni bozulmuş. Uyku düzeni bozuk olanlar arasında 25 yaş altı grup, yani Z kuşağı birinci sırada geliyor. İnsanların çoğu uykudan önce televizyon, cep telefonu ve bilgisayarla zaman geçiriyor. Bu ise zihni meşgul ettiği için uykuya dalmayı geciktiriyor ve uyku kalitesini olumsuz yönde etkiliyor.
Uzmanlar, uyumayı kolaylaştırmak için ilaç veya alkol almanın da son derece yanlış yöntemler olduğunu hatırlatıyorlar. Biyolojik saati doğru ayarlamanın en iyi yolu, uyumadan önce beyni dinlendirmek ve düzenli uyku saati. Bunun için de yoga tavsiye ediliyor.
Aslında bu araştırmayı yapanlar İslam'dan haberdar olsalardı, kesinlikle namaz kılmayı ve dua etmeyi tavsiye ederlerdi. Zira namaz saatleri Güneş'in pozisyonuna göre belirlendiği için zaten gün içinde belirli bir düzeni zorunlu kılıyor.
Ayrıca namaz ve dua bir çeşit zihinsel detoks olduğu için beyni rahatlatıyor. Böylece bağışıklık sistemi de güçlenmiş oluyor ve hastalıklara karşı korunma sağlıyor.
Ne kadar inkârı kolay yol olarak bilip hareket eden insanlar olsa da bizler bunun bilincinde olmalıyız.
Depremin etkilerini sıralayacak olursak; fiziksel, psikolojik, sosyal ve iş yaşamında etkilenme gibi farklı boyutları olabilir.
Fiziksel etkiler: Uykuya düşkünlük, konsantrasyon bozuklukları, aşırı yorgunluk, baş ağrısı, kronik ağrı, öksürük, kabızlık, ishal.
Psikolojik etkiler: İçsel çatışmalar, kaygı, üzüntü, öfke, yalnızlık, özgüven eksikliği.
Sosyal etkiler: İletişim bozuklukları, ilişki problemleri, çalışma ve okul başarısının düşmesi, sosyal yaşamdan uzaklaşma.
İş yaşamı etkileri: İş performansının düşmesi, motivasyonun azalması, stres yönetimi yetersizliği, üretkenliğin düşmesi, işe karşı kaygı artışı.