Muhammed Mustafa Çetinkaya
Bayramın Sessiz Dili
Ramazan Bayramı'nın coşkusu tüm şehri sarmışken, ben kalabalıktan uzak, sessiz bir köşede oturmuş düşüncelere dalmıştım. Bayramın neşesi her yerde hissediliyordu. Sokaklar rengarenk süslemelerle bezenmiş, çocuklar yeni elbiseleriyle bayram harçlıklarını harcamak için sabırsızlanıyordu. Herkes bir telaş içindeydi, ziyaretler, alışverişler, bayramlaşmalar...
Ama ben bu yıl farklı bir şey hissediyordum. Bayramın coşkusuna katılmakta zorlanıyordum. Belki de geçen yıl kaybettiğim annemin eksikliğiydi bu, belki de hayatın karmaşası içinde kaybolmuştum. Ya da belki de bayramların anlamını yitirmeye başlamıştık.
Düşüncelerim derinlere dalarken, birden yaşlı bir adamın sesini duydum. Yanımda duran bankta oturmuş, bastonuyla yere hafifçe vuruyordu. Gözlerinde hüzünlü bir bakış vardı.
"Ne düşünüyorsun evlat?" diye sordu bana.
"Bayramı düşünüyorum," dedim. "Eskiden bayramlar daha anlamlıydı sanki. Herkes bir araya gelir, büyüklerimizin ellerini öper, bayramlaşır, sohbet ederdik. Şimdi ise her şey çok hızlı, çok mekanik."
Yaşlı adam başını salladı. "Haklısın evlat," dedi. "Zaman değişti, insanlar değişti. Bayramlar da eskisi gibi değil artık. Herkes kendi dünyasında kaybolmuş durumda. Birbirimize ayıracak vaktimiz kalmadı."
Sohbetimiz uzunca bir süre devam etti. Yaşlı adam bana eski bayramlardan bahsetti, çocukluk anılarını paylaştı. Onun anılarında bayramlar sevgiyle, saygıyla, birlik ve beraberlikle doluydu.
Onunla konuştuktan sonra kendimi daha iyi hissettim. Bayramların sadece eğlenmek ve kutlamak için olmadığını, aynı zamanda sevdiklerimizle vakit geçirmek, birbirimize değer vermek için de olduğunu hatırladım.
Belki de bayramların anlamını yitirmeye başlamamıştık. Belki de sadece o anlamı yeniden keşfetmemiz gerekiyordu.
Ramazan Bayramı'nın sessiz dilinde sevginin, saygının, birlik ve beraberliğin mesajı vardı. Yeter ki kulağımızı o sese verelim.