Osman Nevres Yılmazlar
Meci Kültürü
Meci Kültürü Nedir ?
Meci=meçe=imece; yardımlaşmak, paylaşmak, sorunların üstesinden birlikte gelmek demektir. Başka bir deyişle Meci, parasız düşünsel, bedensel iş görmek, kolektif üretip paylaşmaktır. İmece ülkemiz kırsalında hala kullanılmakta, tarımsal faaliyetlerde çiftçiler birbirini desteklemektedir.
Yeni Yaşam’dan Abdullah Aysu Meci kültürü ile ilgili şunları söylüyor.
Bu Meci’de rant yok, insan kayırma yok, yalan yok, ötekileştirme yok, haksız kazanç yok, partizanlık yok, somurtmak yok, mutsuzluk yok, rüşvet yok, hor görmek, küçümsemek yok, ben bilirim yok. Bu meci’ de kardeşlik var, eşitlik var, herkesin biribirine yardımı var, dürüstlük var, mutluluk var, gülmek var, paylaşmak var, adalet var, doğaya ve insana saygı var, çocuklara sevgi, büyüklere saygı, gençlere güven var, herkesin sözünün önemli olduğu bir ortam var, biz birlikte yaparsak güzel olur. Meci’nin öznesi insandır.
İmece kültürü bu toprakların genetiğinde var. Tarım toplumundan örnek alınabilecek en kıymetli insanlar arası ilişki biçimidir.
Yerel Gıda Ağları konusunda ODTÜ Öğretim Üyesi Ceyhen Temürcü ne diyor ?
“Endüstriyel tarımda kalıntı bırakan kimyasallar ve fenni gübre kullanımı nedeniyle dışa bağımlılığı artırmakta ve topraktaki canlılığı yok etmektedir. Toprak, su, hava kirliliğine neden olmakta, Yoğun enerji kullanımı, yoğun su kullanımı yanında doğanın ve insanın sömürüsünü de beraberinde getirmektedir.
Endüstriyel tarımda; gıdanın dünyanın bir ucundan diğer ucuna ulaştırılması büyük ulaşım ve lojistik ağı beraberinde getirmekte, çiftçiden sofraya gelene dek çokça el değişikliğine uğramakta çokça alınan komisyonlar nedeniyle fiyat uçurumları oluşmaktadır. Tüm bunlar sürdürülebilir değildir. Yerel gıda ağlarını önceleyen organik ve doğal üretim süreçlerinde ata tohum kullanımı nedeniyle tohumda üretici kendi kendine yetebilmektedir. Bu aynı zamanda biyo çeşitliliği koruduğu için gıdanın her zaman var olma güvencesini sağlamaktadır. Ekolojiye ve diğer canlılara saygılı üretim yapılmaktadır. Zehir ve kalıntı bırakan ilaç ve gübre kullanımı olmadığı için topraktaki canlılık sürmektedir. Enerji ve su kaynaklarının kullanımı çok az olmaktadır. Genel olarak çok yakındaki yerel pazarda, son dönemde direk tarlada veya internet üzerinde gıda toplulukları ve gıda ağları üzerinden satış yapılabilmektedir.
Bu tarla ile sofra arasındaki kısa yol aşırı fiyat farkını ortadan kaldırmaktadır. Kısa lojistik küresel ısınmanın da önüne geçmektedir. Organik tarımdaki pahalı sertifikasyonun önüne geçilmeli, organik üretim yapan üretici devlet tarafından sürekli desteklenmelidir. Belediyelerin görevleri arasında üretici pazarları kurmak da var. Bir an önce katılımcı güvence sistemi ve organik üretici pazarları kurulmalıdır”.
Endüstriyel tarımın kıskacından kurtulmak ve ne yiyip içtiğimizi bilmek istiyorsak geleneksel kültürümüzü bu günün imkanlarıyla birleştirip ekolojik tarıma, iyi tarım uygulamalarına ulaşmamız gerekiyor.
Bu aynı zamanda kırsal kalkınmanın da iyi bir modelidir. Devletimizin ve belediyelerin çiftçiyi kooperatifleştirerek tarımsal bir örgütlenmeyi sağlaması gerekmektedir.
Ülkemizde böyle bir örgütlenmeye ihtiyaç vardır. Çiftçi iyi tarım uygulamalarıyla desteklendiğinde geliri artacak ve yüzü gülecek. Tarım topraklarımızı kötü etkilerden korumuş olacağız ve Tüketiciler olarak bizler güven içinde gıdaya ulaşabileceğiz.
Hoşça kalın.