Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Layık ve Laiklik

Laiklik gibi derin ve geniş bir konuda, sözü uzatmadan ihmal edilen işin aslını, esasını konuşmak için bir yerden başlamak gerekiyor. Çünkü, laiklik konusunda anlatılan hikayeleri, sorgulamadan masal tadında dinleyen büyüklerin kafası fena karışmış durumda. Ne sorunu anlıyorlar, ne de çözüm bulacak bir düşünce üretiyorlar. Tek yaptıkları, tartışmak, birbirine düşmek. Tam da düşmanın istediği gibi. Peki bu yanlışı durdurmak için henüz kafası karışmamış çozuklarımızı, gençlerimizi uyarmak ve uyandırmak hepimizin görevi değil mi?

*

Bence, laikliliği dinsizlik gibi uygulayanlar da laikliği dinsizlikmiş gibi anlatanlar da aynı derecede melundur ve her ikisi de birlikte aynı İslam düşmanlarının hizmetindedir. Bilerek veya bilmeden ama iyi niyetle bile olsa bir haine inanmak, hain yalanların ve çarpıtmalarına aldanmak düşmana hizmet etmektir?

*

Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu olan Lozan Antlaşmasını kabul etmeyenler, yüz yıl önce çöpe atılan Sevr projesini devam ettirmeye çalışıyor ve Türkiye’yi istedikleri şekilde parçalamak için müttefikleri ile birlikte, Türkiye'de karşılaştıkları direncin, laiklik anlayışından beslenen tam bağımsızlık damarını kurutmanın yollarını arıyorlar
*

Bunu da tepki almayacak şekilde, tereyağından kıl çeker gibi yapmak için liyakatın ve adaletin temeli olan laikliği, müslüman vatandaşlara yıktırmak için bir gruba laikliği sanki dinsizlikmiş gibi anlattırıyorlar. Müslümanlar düşmana hizmet ettiklerini anlamadan laikliğe yeterince düşman olsunlar diye de diğer bir gruba laikliği dinsizlik gibi uygulatıyorlar bence.

*

Peki müslümanlar böyle bir oyuna niçin kanıyorlar? İslam’a hizmet ettiğini zanneden müslümanların hizmeti nasıl oluyor da İslam düşmanlarının işine yarıyor? Çünkü, Müslümanlar okumuyor, araştırmıyor ancak dinliyor ve dinlediği kişinin anlattığı dinî hikayelerdeki korku veya ödülün etkisi ile ya da tarihî hikayelerdeki ecdada övgü dolu sözlerin etkisi ile sorgulayamıyor, düşünemiyor. Bu yüzden de tarihimizdeki yanlışlardan ders almıyoruz. Ders alma becerimiz gelişmediği için sözcüklerin, kavramların anlamları üzerinde durmuyoruz. İşin aslını aramıyoruz.

*

Hal böyle olunca, meydanlarımız “demokrasi İslam’a terstir derken, babadan oğula geçen (hatta uğruna peygamber (sav) torununu katledilen) saltanat sanki İslama uygunmuş gibi” konuşanlara kalıyor. Müslümanlar yeterince sorgulayıp düşünmediği için meydanı boş bulan hainler milletimizi birbirine düşürüp iç savaş çıkarmayı, devletimizi yıkmayı bile dillendirecek kadar azgınlaşıyorlar. Dikkat edelim, bunlar yeterince cahilimizi kandırabilirlerse, yani kandırılmış aldatılmış cahillerimiz yeterli sayıya ulaşırsa, bu hainler düşmanın bir işareti ile devletimizi yıkmaya da yeltenecektir.

*

Hiç şaşırmayın! Laiklik doğru uygulansaydı ve milletimiz laikliği, dinsizlik gibi gösterenlere aldanmasaydı böyle olmazdı! Laiklik doğru tanımlansaydı da böyle olmazdı. Doğru tanımı nedir peki? Laiklik, ilk uygulandığı dönemde, Selçuklularda demiyorum, oradan örnek alan Fransa’da demiyorum. Günümüzde, Türkiye Cumhuriyeti devletine uygulandığı dönemde, yönetimde tek parti vardı ve partici siyaset yoktu, parti ile devlet ayrı değildi. Yani devlet yönetiminde henüz particilik siyaseti yoktu. Dolayısı ile laiklik “din ve devlet işlerinin ayrılmasıdır” olarak tanımlandı. Devlet makamlarında görev alacak kişilerin dini görüntüsüne değil liyakatına yani makamına, görevine layık olmasına bakmak esas alınacaktı.

*

Peki yanlış nerede başladı? Birçok yerde olabilir ama bence en önemlisi, devlet yönetiminde çok partili döneme geçilince, yani partici siyaset başlayınca, laiklik tanımı yenilenmeliydi! Yenilenmemesi büyük yanlış oldu. Niçin böyle bir tanım güncellemesi düşünülmedi sizce? Bence laiklik tanımı, devleti yönetmek için siyaset meydanlarında yarışan partilerin, milletin dini duygularını suiistimal etmesini engelleyecek şekilde güncellenmeliydi. Bu yapılsaydı, laikliği dinsizlikmiş anlatanlar ile laikliği dinsizlik gidi uygulayanlar milletimizin aklını bu kadar karıştıramayacaktı. Çok basit birkaç sözcük ile bu sağlanabilirdi; Laiklik, “din ve siyaset işlerinin ayrılmasıdır”… İyi de bu şeklinde kolayca yapılabilecek bir tanım güncellemesi, devlet makamlarında layık olmadıkları görevlere gelen kişilerin umurunda olur mu?
*

Keşke zamanında, milletten daha fazla oy almak için konuşanlar yerine, laiklik tanımını değişen koşullara göre yenileme ihtiyacı duyacak kadar düşünenler ve bulunduğu makama layık olmaya çalışanlar çoğunlukta olsaydı. Yine de yanlıştan dönmek için hala geç değildir. İşin aslını arayan ve dinin manasını anlamaya çalışanlara selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi