İlahî bir soruyla başlamıştı insanın yaratılış hikayesi.
Yaratanımızın; “Elestü bi Rabbiküm-Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sualine, “Belâ-Evet şahit olduk ki Rabbimizsin” cevabını vermişti cümle ruhlar.
Ahd-u mîsâk eylemişti Hak Teâlâ ile.
Henüz yeryüzü, yedi kat sema yaratılmamışken, sadece O’nun zatı var iken kendine bir halife yaratmayı murâd eyledi Rabbimiz. Kuru balçığa şekil verip ruhundan üfledi.
Toprak olan beden o ruh ile canlandı, insan oldu, Âdem oldu. Melekler ona secde kıldı.
Ve insan, Allah’ın halifesi, izzet ve şeref sahibi bir varlık olarak yeryüzünü onurlandırdı.
*****
İnsan eşrefi mahlukattır.
Yani şereflilerin en şereflisi mahlukat…
İslam katında sevgi ve saygıya en çok değendir.
Allah bize böyle bir mertebe yüklemişken bizim de bu mertebeye uygun davranmamız gerekiyor.
Buna uygun işlerle iştigal etmemiz gerekiyor.
Allah’ın bize verdiği bu üstün vasıfları, bizler sadece makamla mevkiyle hırslarımızla para sevdamızla küçülttük.
Aslında bu dünyada yapacaklarımızı gölgede bıraktık.
Alınan bir nefesin bile geri gelmeyeceğini bilmeden gözü kara bir şekilde hayatımızı sürdürdük.
Bu dünya gelip geçici…
Önemli olana hazırlık yapmak en doğrusu olacaktır.
Yoksa Rabbimizin dediği gibi eşrefi mahlukat olmak, bize ne getirecek ki…
Herkese hayırlı günler diliyorum…