Hz. Musa ve Çoban

Bu hafta sizlere II. defterde yer alan Hz. Musa ve Çoban kıssasından bahsetmek isterim. Hakk’a olan kulluktan tutunda sosyal yaşamımızın her yerine adapte edebileceğimiz bu kıssa, bize söz ve öz arkasındaki o ince çizgiyi vurguluyor. Her kıssada olduğu gibi bizi düşünmeye ve anlamaya davet ediyor.

Hz. Pir okuyacağımız satırlarda hangi sırları bizlere anlatmak istedi ise, Rabbim onları yüreğimize ilmek ilmek işlesin, idrak ettirsin ve hayatımıza dahil etmeyi nasip etsin.

Musa (a.s.) yolda bir çoban gördü. Çoban; “Ey Allah! Ey Allah!” diye sesleniyordu. “Sen neredesin? Sana kul,kurban olayım; senin çarığını dikeyim, saçlarını tarayayım. Elbiseni yıkayayım, bitlerini kırayım. Ey büyükler büyüğü sana süt getireyim. Ellerini öpeyim, ayaklarını ovayım. Uyku zamanı gelince yatağının yerini silip süpüreyim. Bütün gecelerim sana kurban olsun. Seni andığım Hey, hey diye feryat ettiğim Rabbim”

O çoban bu çeşit boş sözler söyleyip durmada idi.

Hz. Musa “ Sen kiminle konuşuyorsun, sen bu sözleri kime söylüyorsun?” diye sordu. Çoban; “Bizi yaratanla, yeri göğü halk edenle” diye cevap verince, Hz. Musa dedi ki; “Hey! Kendine gel. Aklını mı kaybettin? Sen Müslüman olmadan kâfir olmuşsun. Bu me saçma söz, bu ne küfür, bu ne ağza alınmayacak laf, bunları söylememek için ağzına pamuk tıka. Küfrünün pis kokusu dünyayı kokuttu. Senin küfrün din kumaşını yıprattı. Çarık ve dolak sana ve senin gibilere layık; bir güneşe bunlar layık olur mu? Böyle sözlere ağzını kapamazsan bir ateş gelir, halkı yakar yandırır. Bu sözleri kime söylüyorsun? Amcana mı? Dayına mı? Beden sahibi olmak, bir şeye ihtiyacı bulunmak, Celal sahibi Allah’ın sıfatları arasında var mı?”

Çoban “Ey Musa, sen bu sözlerinle, azarınla benim ağzımı diktin ve bağladın. Pişmanlıktan beni perişan bir hale getirdin. Canımı yaktın.”

Çoban elbisesini yırttı. Yana yakıla bir ah çekerek çöllere düştü.

Bu olaydan sonra “Kulumuzu bizden ayırdın.” diye Hz. Musa’ya vahiy geldi. “Sen kullarımı benimle buluşturmak, bana yaklaştırmak mı yoksa ayırmak, uzaklaştırmak için mi geldin? Gücün yettikçe ayrılık yoluna ayak basma. Benim için en hoşlanılmayan şey boşamaktır.

Ben herkese bir huy, bir siret; herkese bir çeşit ta’bir, bir çeşit ıstılah verdim. Ben kullarımın beni tesbih etmelerinden arınmam, pak olmam. Onların beni tesbih ve takdisinden yine onlar arınır. Biz dile, söze bakmayız; gözle ve hale bakarız. “

Devamında Allah Hz. Musa’nın gönlüne, gizlice pek çok sır söyledi. Hz. Musa kaç defa kendinden geçti, kaç defa kendine geldi, kaç defa ezelden ebede uçtu? Hz. Musa Hakk’tan bu azarı işitince çöllere düştü, çobanın peşinden koştu. O Hakk aşığını bulup Allah’a dilediği gibi yalvarabileceğinin müjdesini verdi. ‘

Alimler derler ki, işte kıssada geçen çoban gibi Allah”ın muhabbetiyle dolup taşanlar, cezbeleri dolayısıyla âdetâ mecnun gibidirler. Harap bir köyden vergi alınmadığı gibi, Hak meczûbundan da öyle inceden inceye dînî gereklere uyması beklenmez. Onlar hatalı konuşsalar bile hoş görülmelidir. Şehîdin cesedi kanlı da olsa yıkanmaz. Çobanın bu yanlışı yüzlerce doğrudan yeğdir. Kâbe”nin içinde kıbleye dönüş söz konusu olmaz.

Tam da bu nedenle esas olan hâl dilidir. Büyük sözler küçük ancak samimi davranışın yanında yok hükmündedir. Bizleri Rahman’a ulaştıracak olan samimi niyettir. Rabbim nasip eylesin.

Sevgi ve saygı ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Özel Arşivi