Çocuk olmak dünyanın hemen her yerinde aynı olmalıdır aslında. Çünkü canım çocuklar ilgiye sevgiye huzura barınmaya muhtaçtır . Ebeveynleri ya da sorumlu olduğu kişiler onların ihtiyaçlarını karşılamak üzere sorumluluklarını alırlar. Bilinçli ya da bilinçsiz dünyaya gelen tüm çocuklar hayatını idame ettirmeleri için belirli şartlara ihtiyaç duyar . Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyacı ve sevgi ait olma ihtiyacı olmadan kimsenin yaşamayacağı iddiası vardır .
Filistin’de ambargo konulan su elektrik verilmeyen sürekli bombalanan yerde bu mümkün olabilir mi? Ailesinden birçok bireyi kaybetmiş hayatta yalnız kalmış , parçalanan cesetlerin arasında canını kurtarmaya çalışan bu çocukların hangi fizyolojik ihtiyaçları karşılanabiliyor... Ya da elektrik ambargosu uygulandığı için kuvözde ölmeye mahkum edilen minicik bebekler ... Yaşama hakkı olmayan minicik bebeklerin; büyüyüp sürünmeden, yürüyemeden konuşma çağına gelemeden ölen bebeklerin hangi ihtiyacı karşılanabiliyor?
Sosyal medyada yayınlanan bir videoda her yer bombalanmış; şehir ölü şehir olmuş ama bir çocuk sırtında okul çantasıyla okula gitmek için dışarı çıkıyor ve karşıdan gelen o askerleri gördüğü an gerisin geri dönüyor... Bu görüntü bile insanın yüreğini derinden etkilerken bu çocuğun hayatını nasıl etkiledi acaba ?Hayallerini umutlarını neşesini alan, cıvıl cıvıl yaşaması gerekirken, o okula koşarak oynayarak gitmesi gerekirken onu geriye döndüren ,ona hayatı zindan eden; bir afet, bir felaket ,bir deprem, bir sel değil bütün bunları yapan yine kendisi gibi bir zamanlar çocuk olan insan... İnsan demek de ne kadar doğru bilmiyorum. Ama maalesef bu böyle .
Çocuk dünyanın her yerinde çocuktur. Çocuk dünyanın her yerinde umuttur. Çocuk dünyanın her yerinde gelecektir. Çocuk dünyanın her yerinde HAYATTIR...
Ama Filistin’de çocuk olmak çocuk olamamak, çocuk kalamamaktır. Buna dur diyeceğiz! Elimizle yapamıyorsak dilimizle, dilimizle yapamıyorsak, kalbimizle buğz edeceğiz... Çocuğun yitirilişini izlersek umudun yitirilişini izlersek insanlığımızı nereye koyacağız... Bu dil din ırk meselesi değil bu insanlık meselesidir. İnsanlığımızın elimizden kayıp gitmesine izin verirsek hangi umutla yaşayacağız?