Bulgur Tekke Camii

Bu hafta sizlere Konya Bedesten Çarşısı içinde bulunan ancak dükkânlar arasında sıkışıp kalmış bir Selçuklu eserinden bahsetmek isterim. Dikkatli bakmadığınız taktirde fark etmeden kapısının önünden hızlı adımlarla geçip gittiğiniz bu yapı ilimizin en büyük ikinci namazgâhı olma özelliğini göstermektedir.

Anadolu Selçuklu devletine ait olan bu mabedin kesin yapılış tarihi belli değildir. 13. yüzyılın ortalarına veya sonlarına doğru yapıldığı tahmin edilmektedir. Mabed, bedesten içinde, 18 numaralı adada bulunmaktadır. Kapı numarası 14'tür.

Sırçalı Sultan Mescidi olarak da anılan yapı esasen Sayın Uğurluel Hoca’nın da bahsettiği üzere namazgah olarak yapılmıştır. Şu an mihrabın gerisinde kalan o dar alan zamanında 1 km’ye kadar uzanan genişlikte oldukça büyük bir alandır. Daha sonra inşa edilen yapılar maalesef bu alanın daralmasına ve yapının zarar görmesine neden olmuştur.

Anadolu Türk mimarisindeki ender fütüvvet yapılarından biri olan caminin, alt kısmında kesme taş, üst kısmında tuğla kullanılmış olup mabed oldukça yüksektir. Cami kuzey-doğu köşesindeki yuvarlak kemerli bir kapı açıklığıyla, yazlık mescit olarak da tanımlanan ve revaklı bir kuruluş olarak tasarlanmış kuzey cephesinin bulunduğu alana sahiptir. Orta açıklığı daha geniş ve üç bölmeli revak kuruluşunu oluşturan köşeleri mukarnaslı başlıklara sahip silindirik dört taş sütun, birbirlerine ve mescidin kuzey duvarına ahşap gergilerle bağlandığı gibi, caminin kuzey cephesine sonradan ilâve olunan betonarme çatı da, ortadaki iki sütunun başlığı üzerine örülen düşey birer tuğla ayağa oturtulmuştur. Bu sayede caminin kuzey cephesinde üç bölmeli bir son cemaat mahalli oluşturulmuştur. Mahallin en dikkat çekici mimari elemanı, güney duvarının üzerinde ve yanlardan birer gömme taş sütunun sınırlandırdığı görkemli taş mihraptır. Kademeli bordür ve kaval silmelerin oluşturduğu sivri bir kemerle çevrelenen dikdörtgen planlı mihrap nişi, yanlarda, çift katlı başlıklara sahip silindirik birer sütunce üzerinde yükselen 11 sıra mukarnas kavsaralıdır. 19. yüzyıl başlarında harap olan yapı, bir süre depo olarak kullanılmış sonrasında ise gerekli düzenlemelerin ardından mescit haline gelmiştir.

Son cemaat yerinin sağında 3. ve 4. sütun arasında bir sanduka bulunmaktadır. Mezar taşında”Mahmud oğlu Seyyid Ahmed, Allah onun sırrını mübarek etsin ve cennetine ulaştırsın.’ yazmaktadır. Yine mezar taşındaki yazıdan Seyyid Ahmed’in 1230 yılında vefat ettiği anlaşılmaktadır.

Bu yapının herkes tarafından diğer bir özelliğini ise Sayın Konyalı eserinde şöyle ifade etmektedir. Kendisi deride kırmızı küçük kabarcıklar halinde beliren ve kaşıntıya neden olan halk arasında bulgurcuk olarak bilinen hastalığa tutulanların buraya getirildiğini, türbedar hastanın getirdiği ince bulguru ağzına alarak onun kaşınan yerlerine püskürtünce hastanın iyileştiğine inanıldığı için halkın buraya Bulgur Tekkesi adını verdiğini kaydetmektedir. Yine de unutulmamalıdır ki şifa ancak Rahman’dandır.

Ecdat yadigarı bu eserlerin kıymetini bilip, tarihimize sahip çıkmak temennisi ve emeği geçen tüm büyüklerimize birer Fatiha hediye etmek duasıyla.

Sevgi ve saygı ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Özel Arşivi