Mehmet Ali Mızırak

Mehmet Ali Mızırak

Aile şirketlerinin Ömrü

Ülkemiz Ekonomisinin en temel işletmeleri Kobilerdir Kobi dediğimizde genellikle 250’den az çalışanı ve yıllık cirosu 125 Milyondan az cirosu olan işletmeler akla gelir. Bu tanımlama içindeki aile şirketlerinin çoğunluğu maalesef ikinci kuşağa geçemiyor. İstatistikler bunun %80 ikinci kuşağa geçmediğini gösteriyor. Bununla beraber üçüncü kuşağa geçen kobi tanımlı aile şirketi %4 civarındadır.

Bunun nedeni ise şirketlerin ekonomik sebeplerden daha ziyade insani nedenlerin etkili olduğu söylenebilir.

Aslında Büyük bir heyecan ve emekle aile şirketini kuran genellikle zeki çalışkan hırslı müteşebbis kabiliyeti yüksek sınırlı eğitim almış lider kabiliyetli kişi işletmeyi kurmuştur bu dönemde şirket çok hızlı büyür. Hızlı büyür; çünkü işin başlangıcında kurucu ve ailesinin çok güçlü ortak amaçları vardır. Aile üyelerinin heyecanları yüksektir, harcamaları azdır. Başarılı olmak zorundadırlar. Üretmeyi, hizmeti, pazarlamayı, hesap kitabı aşkla yaparlar. Ailenin geleneksel ahlakı ve kültürü, güçlü ve belirleyicidir. Aile üyelerinin, kendi rolleri çerçevesinde tüm hücreleriyle omuz verdikleri yoğun çalışma sonucunda işte başarı sağlanır ve işletme hızla gelişir.

İKİNCİ AŞAMADA

İş yapmayı öğrenmiş, üretim ve pazarda yerini almış aile şirketi, doyum noktasına ulaştığında çoğu aile, “Geleceğimiz yere geldik” görüntüsü vererek birbirleriyle uğraşmaya başlar ve işten uzaklaşır. Çünkü hızla büyüyen kurumun sağladığı maddi imkanlar, işin içindeki ve dışındaki aile üyelerinin alışkanlıklarını değiştirmiştir. Aile üyeleri, üretimden, pazardan ve hesap işlerinden uzaklaşmış, hatta kuruma yabancılaşıp bazen yanlış kararlar vermeye başlamışlardır. Maalesef Madde öne çıkmış, mana zayıflamıştır.

Yine bu aşamada birinci kuşağa göre farklı imkânlarla yetişen, çoğunlukla yurt dışında eğitim gören, aileden ve aile değerlerinden ayrı düşmüş gençler, işin tozunu yutmadan, patron çocukları olarak işe başlar. Hem de üst düzey konumlarda. Maalesef çoğu zaman başarılı olamadıkları gibi yürüyen işin ve profesyonellerin ahengini de bozabilmektedirler.

Bununla birlikte evlilikler nedeniyle aile genişlemiş, gelinler ve damatlar tablodaki yerlerini almış, çalışanlar azalmış, konuşanlar artmıştır. Lider ve onun ortaya koyduğu ortak amaçlar zayıflamış, gelir aynı kaldığı halde lüks harcamalar artmıştır. Karar alınamayan toplantılar, aile üyelerinin yan yana gelmekten kaçınmalar, bireyleri birbirine düşürmüştür. Harcama yarışına giren, işe gelmeyen, eğlenceyi iş haline getiren, kim önde olacak derdine giren, başkasına değil kendine faydaya yönelen, ‘ben’ odaklı yaşam alışkanlığını edinmiş bireylere dönüşmüştür.

Sonuçta; yan yana gelemeyen hissedarlar ya ayrılıp küçük işletmeler olarak hayatta kalmaya çalışırlar ki, çoğu zaman başaramazlar. Yahut kabahati kendilerinde ve ilişkilerinde değil, ekonomide bularak işi tasfiye yoluna giderler.

PEKİ BAŞARILI AİLE ŞİRKETLERİ VAR MI?

Evet örnek aile şirketleri var kuşkusuz. Aile şirketini ciro, kârlılık, üretim, pazar gibi rakamsal görünür ve ölçülebilir yönleri ile büyütmek gerekli, ancak yeterli değildir. Kalıcı olmak için söz konusu büyümenin çok iyi bir idare sistemi, temel aile kültürünü, değerlerini, disiplinini, adaletini ve ahlakını koruyabilmelidir.

Ayrıca aile şirketlerinin üyeleri; iş, aile ve özellikle çocuklara özel bir önem verir, bolluğun içinde azla yetinir, maddi varlığın bu dünyaya ait olduğunu unutmaz, paylaşmayı bilir, mütevazı bir yaşamı tercih eder, her türlü aşırılıktan beri dururlar. İş ahlakını göz ardı etmez, mala mülkiyet değil emanet gözüyle bakar, ailede ve kurumda adaletten ödün vermez, bilimsel işletme kurallarını benimser, aile ve işletmeyi ayırır, soru soran çocuklar yetiştirmeyi ihmal etmezler.

Aile değerlerini koruyarak kurumsallaşmaya zaman ayırır, aile anayasasını hazırlar ve kurumu, ailenin değil çalışanların ve toplumun milli değeri olarak görürler.

Ve nihayet atak, girişimci ve ahlaki olgunluğa sahip ehil bir liderin öncülüğüne emanet olan aile şirketleri kalıcı olurlar.

Ekonomik ömrü uzun olan şirketler için Somut birkaç örnek;

Türkiye’nin en eski şirketleri listesine bakıldığında Türk ekonomisinin en eski şirketinin 1777 yılında kurulan Hacı Bekir Lokum ve Akide Şekerleri olduğu görülüyor. İstanbul Bahçekapı’da kurulan şirketin başında şu an beşinci nesilden Doğan Şahin bulunuyor. Hacı Bekir Lokumları’nın bir özelliği de aynı zamanda gıda sektörünün şu an yaşayan en eski şirketi olmasıdır.1900 yılından önce kurulan ve halen faaliyetlerini sürdüren 18 şirket var.

Dünyada ise 1000 yılında Fransa’da kurulan Chaten de Goulaine, 1141 yılında İtalya’da kurulan Barone Ricasoli, 1304 yılında Almanya’da kurulan Hotel Pilgrim Haus, bugün de faaliyetlerini sürdüren Avrupa’nın en eski şirketleridir.

Yararlanılan Kaynak: Dr. İlhami Fındık

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Ali Mızırak Arşivi