Büşra Köse
Zaman Yorgunu
Zaman yorgunu kavramı, modern yaşamın içinde giderek artan bir duygu olarak karşımıza çıkıyor. Her birimizin hayatına bir şekilde nüfuz eden bu his, yoğun tempoların, koşuşturmanın, her şeyin hızla akıp gitmesinin ve sürekli olarak bir yerlere yetişme çabasının yarattığı bir yorgunluk. Zaman yorgunu, belki de sadece bedensel bir yorgunluk değil; ruhen, zihnen de kendini gösteren, derin bir tükenmişlik hali.
Günümüzde teknoloji ve iletişim araçlarının sağladığı sürekli bağlantı hali, zaman algımızı da etkiliyor. Artık her şey çok hızlı ve hepimiz bir yerden bir yere yetişmeye çalışıyoruz. Eskiden bir gün, birbirinden belirgin şekilde ayrılan anlardan oluşurken, artık her şey birbiriyle iç içe geçmiş durumda. Çalışmak, dinlenmek, sosyalleşmek, kendimize vakit ayırmak gibi eylemler artık aynı anda ya da art arda hızlıca gerçekleşiyor. Bu yoğunluk, zaman algımızı büküyor ve bizleri "zaman yorgunu" haline getiriyor.
Zaman yorgunluğunun bir diğer önemli sebebi, yaşadığımız anda olamamak. "Şimdi"yi yaşamakta güçlük çekiyor, sürekli geçmişteki anılara veya gelecekteki hedeflere saplanıp kalıyoruz. Oysa hayatın özü, anı yaşamaktan geçiyor. Anın tadını çıkarmak, yavaşlamak, etrafımızdaki güzellikleri fark etmek zihnimizi dinlendirebilir, fakat bu farkındalığı sağlamak gitgide zorlaşıyor. Sürekli geçmişteki pişmanlıkları ya da geleceğe dair kaygıları düşünmek, zamanın bizden daha hızlı akıp gitmesine neden oluyor ve sonunda bizi yorgun bırakıyor.
Zaman yorgunu olmaktan kaçınmanın yolları aslında bir nebze içsel bir denge kurmaktan geçiyor. Günlük yaşamda yavaşlamayı ve anı yaşamayı seçmek, bu yorgunluğu hafifletebilir. Bilinçli olarak daha az şey yapmayı tercih etmek, belki bazı şeylerden feragat etmek, zamanımızı ve enerjimizi daha verimli kullanmamıza yardımcı olabilir. Elimizdeki işlere, ilişkilerimize, hatta kendimize yeterince odaklanmak ve bunları gerçekten hissederek yaşamak, bizi bu yorgunluktan kurtarabilir.
Zaman yorgunu olmanın temelinde hızla akan ve kaçırdığımızı düşündüğümüz o anlar var. Bu hisle başa çıkmanın en iyi yolu, zamanla sağlıklı bir ilişki kurmak ve hızdan uzaklaşmayı öğrenmek olabilir. Belki de "an"ın içinde durup nefes almak, hayatın koşuşturmasında kendimize bir alan açmak bizi yeniden canlandırabilir. Zamanın akışına teslim olmadan, ona yetişmeye çalışmadan, sadece onunla birlikte akabilmeyi öğrenmek; belki de en büyük rahatlama bu olacaktır.