Ramazan Çınar
Tüketim Ekonomisi
Ekonomilerde üretime ya da tüketime dayalı bir model benimsenir. Biz de hızlı sonuçlar alındığı ve kolayımıza geldiği için tüketerek ve borçlanarak büyümeyi tercih ediyoruz. Durum böyle olunca belirli aralıklarla da krizler yaşıyoruz çünkü bu durum sürdürülebilir değil. 2022 yılı büyüme rakamlarına baktığımızda; Son çeyrek büyümesi %3,5 ve yıllık büyüme %5,6 oldu. Aslında rakamlar hiç de fena değil gibi görünse de iç detaylara baktığımızda maalesef iyi olmadığı görülüyor.
Toplam işgücü ödemelerinin GSYH’den aldığı pay 2016 yılında %32’ye kadar çıkmıştı. 2019’dan yılından beri de sürekli düşüyor. 2022’de ise bu oran %23,7’e geriledi. Bu dönemlerde (2016-2022) toplamda milli gelir %33,7 artarken, ücretlilerin GSYH’den aldığı pay ise %26 oranında azalmıştır. Ücretlilerin alım gücü her geçen gün azalmış ve bu büyümeden nasibini alamamıştır. Büyümenin toplumun geneline yayılmadığı görülüyor.
Harcamalar tarafında ise pek sorun görünmüyor çünkü tüketime dayalı bir büyüme modeli mevcut. Bunun en net göstergelerinden olan kısım ise iç tüketimin GSYİH daha fazla büyümesidir. Son 3 yılın GSYİH’nın ortalama büyüme hızı %6,3 olurken, iç tüketimin ortalama büyüme hızı %12,8 oldu. GSYH’yi her zaman olumlu etkileyen noktalardan olan hizmetler sektörü ise %11,7 büyümüştür. Hanehalkları tüketim harcamaları 2022 yılında %19,7 artış göstermiştir. Ayrıca kamu harcamalarında yaşanan %9 artış ise büyümeyi etkileyen diğer unsurlardandır. Aslında bugün olumlu katkı sağlamış gibi görünse de borçlanma açısından da olumsuz etkileri olacağı aşikardır. Bütçe açığının yüksek olmaya devam ettiğini görüyoruz. 2022’de stok 4 trilyon TL’ye yükseldi. (2021 yılında 2,7 trilyon TL). Cari açık tarafına baktığımızda ise; 2022 yılını 48,7 milyar $ oldu. Gerekli finansman ihtiyacını ağırlıklı olarak borçlanma yoluyla yapılacak olması ve borçlanma oranın artmasına neden olacaktır. Bu durum riskleri daha da artıracak ve bizim daha maliyetli borçlanmamıza neden olacak.
2022 yılında cari fiyatlarla GSYİH bir önceki yıla göre %107 aratarak 15,6 trilyon liraya yükseldi. Dolar bazlı kişi başı düşen milli gelir de %11 artış ile 10.655 $ oldu. Biz dolar bazında büyüdük anlamına gelmiyor çünkü kurda yaşanan artış enflasyon yaşanan artışın gerisinde kaldı. Bundan dolayı gerçek olmayan bir artış yaşanmış görünüyor.
Sanayi tarafına baktığımızda ise; son çeyrekte %3,0 daral meydana gelmesine rağmen 2022 yılında %3,3 artış yaşanmıştır. Net dış ticaretin GSYH üzerinde azaltıcı bir etki yaptığını da gözlemliyoruz. 2022 yılı son çeyreğinde reel bazda ihracat %3,3 azalırken, ithalat %10,2 artmış gösterdi. İhracattaki düşüşte Avrupa’da yaşanan sıkıntılar etkili olmuştur. İç talepte enflasyon kaynaklı canlılık ise büyümeye olumlu katkı sağlıyor. 2022 yılında tarım %0,6 büyüme yaşanmıştır ama bu durum maalesef yeterli değildir. Önümüzde yıllarda daha da kıymetli ve önemli hale gelecek tarım için acil önlemler alınmalı ve büyümeyi bu taraftan desteklemeyiz.
Son 20 yıllık ekonomiye baktığımızda borçlanarak ve tüketerek bir büyüme olduğu görülüyor. Borçlanarak büyüyebilir fakat bu borçlanmayı doğru yerlere yapmadığınız zaman durum daha da kötüleşiyor. Borçlanmamızı AVM, inşaat, yol vs. yerine enerjiye, sanayiye ve teknoloji yapsaydık ve bunun sonucunda katma değerli ürünler üretseydik durum çok farklı olurdur. Sabırla ve azimle üretime yönelmeliyiz. Teknolojiyi üretimimize uyarlamalı ve katma değerli ürünler üretmeliyiz. Ayrıca imalatın ithalata olan bağımlılığını azaltmalıyız. Son yılların en önemli sorunlarından olacak su ve gıda krizlerine karşı önlem almalıyız hala geç kalmış sayılmayız. Sürdürülebilir bir büyüme ve toplum refahı için büyümeyi tüm paydaşlara yaymalıyız.
Saygılarımla…