Gülşen Çopur
Taştaki Türkler
“Güneşe, hep güneşe yürüdüler. Uzak yollardan geldiler. Kimsenin olmadığı çağlardı. Destanlarla konuşulur, kurtlarla halleşilir, kayalarla dilleşilirdi. Onlar güneşe yürüyen Gök Tanrı’nın çocuklarıydı ve taşlara kazıdılar inançlarını…”
2007 yılında, daha hayata dair ne yapmak istediğini bile tam bilmeyen bir çocukken, yukarıda yazdığım cümleleri duydum televizyonda…
Belgeselin adı “Karlı Dağlardaki Sır…”
Belgesel için 150 bin km yol kat edip dört yıllık emek harcayan isim ise, Servet Somuncuoğlu. Anlatılan konu taşların üzerine kazınan tarih, 10 bin kaya, üzerinde Türk tarihine ışık tutacak 100 bin resim… Servet Somuncuoğlu hem bu belgeselle hem de yazdığı kitaplarla hayatıma tarihin tılsımlı halini katan insanlardan…
Servet Hoca Türklerin tarihini, kültürünü, dilini en iyi şekilde yansıtabilmeyi kendine dert edinmiş ve hayatını bu gayeyle biçimlendirmiş birisi. Öyle ki Orhun Vadisi’nden, Baykal Gölü’ne kadar Türk diyarlarını arşınlayıp binlerce yıllık Türk Kültürü’nün geçmişini taşlara kazınan resimlerde aradı. Moğolistan’dan döndüğü bir seyahatten sonra sevdiklerine büyük bir heyecanla şunları söyleyecekti; “Türklüğün sembol değerlerinden biri belki de en önemlisi olan Orhun Nehri ve Orhun Vadisi’nde epeyce zaman geçirdik. Gün akşama dönerken vardığımız Orhun Şelalesi içimize mavi ışıklar saçtı sanki... Orada şunu düşündüm; Türklüğün, Türkiye’nin ve Türk Dünyası’nın talihi ve tarihi artık önüne geçilemez şekilde Orhun Şelalesi’nin ak rengine dönecek ve dünyaya mavi ışıklar saçacaktır. Hepinize Ata ruhlarımızın selamlarını getirdim ve hepiniz için bozkırda sessiz çığlıklar gibi uzanıp giden mezar taşları, kurganlar başında ata ruhlarımız için dualar ettim…”
Belgesellerini izlediğiniz de neyi kastettiğimi çok iyi anlayacaksınız zaten. O taşlar sayesinde Türk tarihinin başlangıcı sayılan Orhun Abideleri’nden çok daha eski bir tarihe sahip olduğumuzu bize gösterdi. Batı merkezli tarih anlayışından sıyrılarak, Türklerin tapu senetleri olarak nitelendirdiği resimli taşlarla; “Bizim kendi tarihimiz var” diyebildi. Aslında onun derdi tarihi Malazgirt’ten başlatan güruhlaydı. Korkusuzca olması gerekeni gösteriyordu dünyaya. Türk’ün Altay Dağları’na aşkını yeniden alevlendiriyordu. Gençlere atalarınıza hasret kalın! Kalın ki onları merak edin! Merak edin ki araştırın, oralara gidin, benliğinizi soluyun diyordu.
Zaten onun içindeki heyecan ve tutku, bu işe gönül verenler bilirler direkt karşısındaki izleyiciye ya da dinleyiciye yansırdı. Servet Hoca bana ve benim gibi birçok insana paha biçilemez dersler verdi ve ismini çok sevdiği tarihe kazıdı.
Servet Hoca’nın 9. ölüm yıldönümü... 49 yıllık hayatına tabiri caizse koca Türk Tarihi’ni sığdırdı.
Halen kulaklarımda Türklerin zekâsını ve bilgeliğini özetlediği şu tek cümle çınlar;
“Türkler taşı oyup tapmayan tek millettir…”
********
Yine Türkoloji Dünyası’ndan küçük bir haber verip yazımızı sonlandıralım isterim.
Moğolistan’da 2019’dan beri kazı çalışmaları yürüten Uluslararası Türk Akademisi ve Moğol Bilimler Akademisi Arkeoloji Enstitüsü İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı’nın kurucusu İlteriş Kutlug Kağan’ın anıt mezar ve yazıtını buldu.
Türk Akademisi Başkanı Darhan Kıdıralı’dan öğrendiğimize göre, iki yüzünde 12 satırlık eski Türk yazısı, bulunan anıtta “Tanrı”, “Türk”, “Kutluk” ve “Tümen” kelimeleri okundu. Yani bu demek oluyor ki Türk kelimesinin geçtiği ilk yazıt artık Orhun Abideleri değil.
Yazıtların tamamı okunduğunda eminim çok daha farklı bilgilerde çıkacaktır.
Türk dili ve tarihi açısından büyük bir keşif! Takipçisi olacağım…