Emrullah Nergiz

Emrullah Nergiz

Resulün İzinde Kâbe’nin Yolunda - 2

Yazımızın dünkü bölümünde Medine ve Mekke’deki duygularımıza yoğunlaştık. Bugün başta Kur’an-ı Kerim ve hadisler ışığında oradaki kıymetli isimlerden dinlediğimiz sohbetlerde ortaya çıkan hac ve umre ibadetlerinde dikkat edilmesi gereken hususları kaleme aldık. Rabbim okuyana fayda ihsan eder inşallah.

“İnsanları hac etmeğe çağır ki piyade olarak zayıf develer üzerinde bulunarak her türlü uzak yollardan sana gelsinler” (Hac suresi 27)

“Beyti şerifi ziyaret için gidip gelecek kadar azığa ve binite muktedir olan kişiler üzerine Allah’u Teâla’nın rızası için hac farz oldu. Eğer bir kimse kudreti olduğu halde hac etmez küfrani nimet ederse zararı kendine ait olur zira Allah’u Teâlâ cümle âlemden gani olup (yani zengin) hiç bir kimsenin haccına ve sair ibadetine ihtiyacı yoktur” (Ali İmran 97)

HACERÜ’L-ESVED’İ TANIYALIM

Allah’ın elçisi Hz. Muhammed (S.A) efendimiz: “Hacerü’l-esved, Cennet yakutlarından, kıymetli taşlarından bir taştır, kıyamet gününde iki gözü ve söyleyen dili olduğu halde haşr olacak kendisine hakkıyla ve sadakatle istilam edenlerin lehine şahitlik edecektir buyurmuştur.” (Tirmizi)

Efendimiz onu sık sık öperlerdi Buhari ve Müslim’de rivayet edilmiştir ki Hz. Ömer (R.A) Hacerü’l-esvedi öptü ve sonra “Ben senin ne kar ne zararı dokunan bir taş olduğunu biliyorum, Resulü Ekrem (S.A.V)in seni öptüğünü görmeseydim bende seni öpmezdim.” dedi ve ağladı hatta inilti ve hıçkırığı duyuldu sonra ardına baktı ve hazreti Ali’yi (R.A) gördü ve ona “öyle değil mi ya Eba Hasen işte burada göz yaşları dökülür ve burada dualar kabul olunur” dedi. Bunun üzerine Hz. Ali(R.A) Hz. Ömer efendimize hitaben, “Ya Emir’ül Müminin bu taşı hem zarar hem karı olur” dedi. Hz. Ömer nasıl olur deyince “Hz. Ali Allah’u Teala Âdem peygamberin zürriyetinden ahdü misak ( kalu belada evet yarabbi demektir senin emirlerine uyacağız diye vermiş olduğumuz sözdür) aldığı vakit onu yazdı ve bu taşın içine koydu işte bu taş müminlerin vefa edipte sözlerinde durduklarında lehlerine kafirlerinde inkar ettikleri için aleyhlerine şehadet edecektir” dedi. İşte Hacerü’l-esved istilam esnasında okunan “Allahumme imanen bike ve tasdiken bi kitabike ve vefaen bi ahdike” yani ALLAH’ım sana iman eder kitabını tasdik eder ve ahdimizde dururuz. Duasının manası da budur. Hasanı Basri (R.A) diyor ki Kâbe’de bir gün oruç, hariçteki yüz bin güne; orada bir dirhem sadaka, hariçteki yüz bin dirheme bedeldir. Her yapılan güzel iyilikler içinde bu böyledir. Yine denildi ki yedi tavaf bir umreye üç umre bir hacca muadildir. Sahih bir rivayette Ramazan’da yapılan bir umre benimle birlikte hac yapmak gibidir, buyurulmuştur. (Buhari Müslim İbn-i Abbas’dan)

HAC VE UMREDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

Allah cümle Muhammed ümmetiyle birlikte bizlere de Ramazan umresini yapmayı nasip eylesin (âmin) şimdi hac ve umreye niyet edenlerin bilmesi ve uyması gereken bazı önemli hususları birlikte hatırlayalım. Şöyle ki bu yola karar veren kimse Kâbe-i ziyareti heves etmelidir. Allah’u azimüşşan hazretlerinin ziyaretini kast etmiş olmalı ve bu maksadın kayıp olmayıp dünyada bu gözlerle görmesek bile cennette nasip olacağını umarak beytin rabbine iştiyak içinde bulunmalıdır. Yine hacca veya umreye niyet eden kimse Beytullah’ı ziyarete yönelmekle ailesinden ve yurdundan ayrılmayı arzu ve isteklerinden uzaklaşmayı ve mühim bir işe kalkıştığını bilmeli. Rabbinin azametini düşünmelidir. Riyadan gösterişten şu veya ‘böyle desinler’den uzak kalp yalnız ALLAH rızasına niyet etmelidir. Hacca gidecek olan kişi her türlü kul haklarını ödemesi ve bütün günahlarından halisane tövbe etmesi gerekir. Geri dönmeyecekmiş gibi yurdundan alakayı kesmeli vasiyetini yapmalıdır. Bu mübarek yola çıkarken ahiret yolculuğunu da göz önünde tutmalıdır. Çünkü o da pek yakındır. Evvel ahir, er geç varacağımız yer orasıdır onun için yol azığını helalinden seçmelidir. FazIa azık ve harçlık ihtiyacını hissediyorsan ahiret yolculuğunun daha uzun olduğunu ve onun için daha fazla azığa muhtaç olduğunu hatırlamalı yine bu yolun yolcusu binit olarak bindiği vasıtaya binerken öldüğü zaman konacağı tabutu hatırlamalıdır, yakındadır. Çünkü o yolculuk da yakındadır ölümün ne zaman geleceği bilinmez. Belki de bu vasıtaya binmeden teneşire konacaktır hac veya umre için hazırladığı vasıtaya bineceği şüpheli ama ölüm vasıtasına bineceği muhakkaktır. Şüpheli olan seferi için bütün ihtiyaçlarını tamamlamak üzere her çareye başvururken. Kati olan yolculuğu ihmal etmesi doğru olur mu? İhramı satın alırken öldüğünde bürüneceğin kefeni hatırlamalıdır. Mikat yerine geldiğinde oraya kadar çektiği zahmetleri düşünüp ölümle birlikte dünyadan ayrılıp mahşer yerinde toplanacağı ana kadar geçecek olan zamanı ve oradaki vaziyetini hatırlamalıdır. Mikat yerinde niyet ve telbiye ile ihrama girmenin Allah’u Teâlâ’nın davetini icabet demek olduğunu bilmeli ve bu icabetin kabulünü ümit etmelidir. Lebbeyk diyerek ihrama giren hacı veya umreci Allah’u Teâlâ’nın davetine icabet ettiğini düşünmeli ve davet edenin bizzat yüce Allah olduğunu bilmelidir. Nitekim Ayeti Celile’de (insanları hacca davet eyle) buyurmuştur. Selametle Mekke’ye geldiğinde oraya girmekle Allah’ın azabından emin olacağını ümitlenmeli rahmetine nail olacağı ümidi galip olmalıdır. Çünkü Allah’u Teâlâ’nın rahmeti bol keremi ümididir. Beytin şerefi büyük olduğu için ziyaretçinin hakkına riayet edilir ve oraya sığınanların hakkı korunur. Önemli bir husus da Kâbe-i muazzama ya gelenlerin hepsi Allah’u Teâlâ’nın misafirleridir. Allah’u Teâlâ’nın davetine icabet edenlerdir o beldedeki misafirler sultan ile kölenin zenci ile beyazın fakir ile zenginin hiç farkı yoktur bir üstünlüğü de yoktur ancak takva da farklılıkları olur. Onun içindir ki kazanılan bire yüz bin haseneyi (sevabı) o misafirleri küçük görmek veya ayıplamak gibi bir hal ile boşa çıkarmamaya çalışmak lazımdır, onun için dilimizi tat gözümüzü kör kulağımızı sağır ederek kimsenin hakkına tecavüz etmeden gönül kırmadan tevazulu bir halde oradaki vazifelerimizi ifa etmeye çalışalım. Kâbe’yi muazzamayı gördüğün zaman beytin rabbini görüyor gibi kendisine çeki düzen vermeli Kâbe’yi görmeyi nasip ettiği gibi cemalini de göstermeyi nasip etmesini istemelidir. O mübarek makamlara eriştiren rabbi Teâlâ’ya şükür etmelidir.

Onun içindir ki Mekke’yi Mükerremede bulunduğu sürece oranın hakkını korumalı çarşı Pazar veya seni Allah’dan gayri ile meşgul eden şeylerden uzaklaşmak gerekir. Yukarıda bahsedileni unutma Kâbe-i Muazzamaya gelirken vasiyetini yaptığın için başka şeyle meşgul olmamak gerekir. Kâbe’yi tavaf etmek bir nevi namazdır. Onun için namaz için lüzum görülen tazim, havt, reca, ve muhabbet gibi halleri düşünerek tavaf ederken de bu hal üzere olmalıdır. Meleklerin beyti mamuru tavafı insanların Kâbe’yi tavafı gibidir. Hacerü’l-esvedi istilam ederken elest bezmindeki ahu misakı hatırlamalı Kâbe’nin duvarlarına örtüsüne ve mültezime gelince onlara sarılmak ve yapışmak onlara olan sevdiğimizdendir. Esas maksat Kâbe’nin rabbine yaklaşmak olmalıdır. Bir kişiye karşı hata yapıp sonra ısrar ile affını dilemek üzere yakasından yapışıp, eteğine sarılıp beni affetmeden ayrılmam diyen kimse gibi, Allah’u Teâlâ’dan aman dilemek ve günahlarının affını ısrarla talep etmeye niyet etmelidir. Safa ile Merve arasında say ederken kıyamette sevap ve günahların tartılacağı mizanı hatırlamalıdır. Arafat vakfesinde durulduğu vakit orada büyük insan kalabalığı herkesin kendi imamının arkasında ve etrafında toplanması ve her kavmin kendi peygamberinden şefaat beklediği hayret ve dehşet anlarını düşünmeli ve bu düşünceler içinde Allah’tan affını ve mağfiretini dilemelidir. Arafat Meydanı hem şerefli bir mekân hem de salih ve muhlis insanların bulunduğu bir yerdir. Bunlar vasıtasıyla rahmeti ilahi umuma nazil olabilir. Bunun için orada yapılan duaların kabul olunacağına inanmalıdır. Orada müşterek gaye uğrunda gönüller Allah’a bağlanır. Eller semaya kaldırılır gözler göklere dikilir hepsi birden Allah’dan rahmet dilerse Allah’u Teâla dileklerini kabul etmeyip rahmetini onlardan esirgeyeceğini zan etmemelidir. Hatta Arafat’a çıktığı halde hala Allah’u Teâlâ’nın kendisini mağfiret etmediğini zannetmek en büyük günahlardandır denilmiştir. Cemreleri taşlarken sırf Allah’ın emri olduğu için emrine uymayı niyet ederek taşları atmalıdır. İyi bilinmelidir ki görünüşte her ne kadar taşları o muayyen yerlere atıyorsan da hakikatte bu taşlar ile şeytanın belini kırmakta ve şeytanı içinden atmaktasın. Çünkü ancak Allah’ın emri olduğu için emrine istinaden saygı ile tanzim ile kulluk vecibelerini yerine getirmek şeytanın burnunu yere sürtmek demek olur. Kurban kesmekte aynı ine şekilde getirmek rabbimizin emrine uymak ve Allah’a yaklaşmaktır. Kesilen her bir cüz’ine karşılık her bir cüzümüzün yani bütün azalarımızın cehennemden azat olmasını Allah’tan dilemeliyiz.

MEDİNE İ MÜNEVVERE-İ ZİYARET

Peygamber efendimiz Medine’ye teşrif ettiklerinde Medineliler “Ya Resulallah (S.A) ceddin İbrahim (A.S) Mekke-i Mükerreme için dua etti sizde Medine i münevvere için dua edin efendimiz Yarabbi bu beldeyi mübarek kıl Mekke-i Mükerremeye verdiğinin misli ile ikram et” diye dua ettiler. Efendimiz(S.A) “bir kimse hac eder de benim kabrimi ziyaret etmezse bana cefa etmiş olur” buyurmuşlardır. Yine buyurmuştur ki “ölümümden sonra beni ziyaret eden hayatımda ziyaret etmiş gibidir” onun için çok önemlidir. Dünyanın hiçbir yerinde cennet yoktur ancak Medine-i Münevvere de Ravza’nın içinde o malum yer vardır yemin etse kefaret gerektirmez diyor âlimlerimiz. Onun mübarek türbesini ziyaret ederken Allah elçisini sağlığında nasıl ziyaret edilirse aynı hürmetle kemali tevazu ile ziyaret edilmelidir. Hayatta iken kendisine ne kadar yaklaşman icap ediyorsa türbesine de o kadar yaklaş fazla sokulma duvarlara parmaklıklara sarılma onları öpme zira bu gibi hareketler caiz değildir. Zira o seni ve senin hareketlerini görür ve bilir. Getirmiş olduğun selat-ü selam kendisine duyurulur. Onun için ziyaret esnasında gerilerde bir yerde durup bulunduğun makamlarda okunması gereken dua selamları okuyup sonra Allah’tan affını dilemeli ve kemali edep ile kimseye zarar vermeden geri geri ayrılmalıdır. Ayrılırken sevgili den ayrılmanın acı burukluğunu hissetmeli tekrar kavuşabilme umudunda olmalıdır. Böyle bir hac veya umreyi yaptıktan sonra da yaptığı bu ibadetin makbul olup olmadığını düşünmeli kendisini murakabe etmelidir, haccından veya umresinden elde ettiği manevi mükâfatı zayi etmemek için yaşantısını sürekli kontrol altında tutmalıdır. Şu anlatılan duygu ve düşünceler içinde hac ve umre yapmayı cenabı hak cümle kardeşlerimize nasip ve muvaffak eylesin amin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emrullah Nergiz Arşivi