Portakallı Oralet

Bir oralet öyküsü…

Hiç unutmam, unutmak da asla istemem. Çünkü çocukluğumun en güzel anısıdır oralet hem de portakallı oralet. Şöyle dumanı üstünde, sıcacık, burcu burcu portakal kokusu… O kadar gü-zel, o kadar güzel ki anlatmaya kelimeler yetmez. O, çocukluk aşkımın oraleti…

Köyden gelirdik Konya'ya babamla. Bir saatlik yol… Bende büyük bir heyecan. Kalbim ye-rinden çıkacak gibi olurdu. Bu sevinç ne şehre gelme sevinci ne de yolculuk. Bu sevinç oralet aşkı.

Yaşasın! Allah'ım oralet içeceğim hem de portakallı.

Garaja inince babamın ilk işi çorbacı olurdu. Babam her zamanki gibi mercimek, bol limonlu; ben Arabaşı içerdim. Çorbayı yudumlarken oraletin hayalini kurardım. Bugün babamla hangi dükkanlara gideceğiz acaba diye düşünürdüm.

Çorbacıdan sonra ilk işimiz sigorta kurumu olurdu isteğe bağlı sigorta ödemesi için. Aman Allah'ım saatler ilerlemek bilmezdi. Sanki zaman geçmezdi. Bana öyle gelirdi. Bir an önce oralet içmek istiyordum.

İşlerimizi hallederken dükkanların hangisinde çay-oralet içeceğiz? sorusu aklıma gelince be-nim gözler fal taşı gibi olurdu.

Babam “Bir çayınızı içelim.” derdi. Hemen arkasından “Çocuk ne içer?” diye sorarlar, peşin-den  “Oralet içer misin?” diye eklerlerdi. Ben çok mutlu bir şekilde “Evet!” derdim. Hemen di-yafona basıp “Falanca yere iki çay, bir de portakallı oralet!” diye seslenirlerdi.

İşte kavuşma anı bu! İşte mutluluk bu! Çok sevdiğim oralet gelmişti. Burcu burcu kokuyor, dumanı üzerinde sıcacık, bir o kadar da lezzetli. Artık dünyalar benim olmuştu bile. Bana hiçbir şey almasa bile babam üzülmezdim; çünkü en çok sevdiğim olmuştu işte.

O sırada babam bana derdi ki: “Şimdi ben seni gezdiriyorum, iyi öğren gittiğimiz yerleri; ben yaşlanınca sıra sana gelecek sen beni gezdireceksin, bu işleri sen yapacaksın.”

Bir defasında gülümseyerek babama şöyle dedim: “Baba ben çay içeceğim, sen de oralet.”

Babam çok gülmüş, “Tamam anlaştık.” Demişti.

Velhasıl babamı ameliyat ettirmek için hastaneye gidiyoruz. Vakit var, biraz gezdirdim.

“Buralar çok değişmiş.” dedi.  Sonra  “Yalamış, yutmuşsun her yeri.”

“Senin sayende baba.” dedim ve bir çay ocağına oturduk.

Babam, “Ben çay içmeyeceğim kızım.” dedi.  “Oralet iç baba!” dedim. “Olur.” dedi ve güldü.

“Söylediğin oldu değil mi?” dedi.

Düşündüm ne dedim acaba diye.

“Hani çocukken demiştin ya büyüyünce ben çay içerim, sen de oralet içersin baba diye.”

“Evet.” dedim ve güldük beraberce.

Ne güzel anı olmuş bana o oralet…

Hala oralet içince ya da görünce hep çocukluğum gelir aklıma ama illaki portakallı olacak, dumanı üstünde mis gibi kokacak.

Canım babam! Ne çok gezdirirdi beni. İyi ki benim babam olmuş. Güçlü duruşumu ona borçluyum.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Halime Doğru Arşivi