Kadı Sirâcüddin Urmevi Kimdir?

594/1198 yılında Azerbaycan’ın Urmiye şehrinde dünyaya gelen alim, Anadolu Selçuklu döneminin önemli kadılarındandır. Künyesi Ebus Sena olup ismi Mahmud bin Ebu Bekir’dir.

Musul ve Şam’da kalıp tahsilini ilerlettikten sonra Konya’ya gelmiştir. Evhadüddin Kirmanı’nin müritlerinden olup uzun süre Konya ve Malatya’da kadılık görevi yapmıştır.

Mevlâna Celâleddin Rumi, Şeyh Sadreddin Konevî başta olmak üzere zamanın büyük âlimlerinin sohbetlerinde bulunmuş ve kendilerinin yakın dostlarından olmuştur.

Döneminin kelâm, mantık, usul ve Şafii fıkhında önemli bir ismidir. Özellikle Konya’nın Karamanoğulları tarafından kuşatılması sırasında vermiş olduğu fetva ile şehrin savunulması esnasında büyük hizmeti geçmiştir. Halkı bilinçlendirerek düşmana karşı birliği sağlamış hatta savaşa bizzat kendisi de katılmıştır. Bu gayretleri ve hizmetlerinden dolayı Abaga Han (Cengiz Han’ın torunu ve İlhanlı Devleti’nin kurucusu Hülagü Han’ın oğlu) tarafından takdir edilip ödüllendirilmiş ve Kadıl Kudatlığa getirilmiştir.

Çok sayıda talebe yetiştirmiş ve aynı zamanda birçok eser vermiştir. Et-tahsilü Muhtasar-ı Mahsûl, Şerhü’l-Vecizüli’l-Gazali, Muhtasar-ı Şerhi’s Sünne Lil-Begavî, Beyânü’l-Hak ve bilhassa Metâliü’l Envar isimli tefsiri meşhurdur. Bu eseri, Kudbeddin-i Razi tarafından şerh edilmiş ve uzun zaman medreselerde okutulmuştur.

682/1283 yılında Konya’da vefat etmiştir. Sirâcüddin Urmevi’nin bağı, Musalla Kabristanı’nın kuzeyindedir. Kendisi de bağının kenarındaki türbesine defnedilmiştir. Türbe Bayram Yeri’nin önünde bir yerdedir. (Konyalı, 1964, 590)

Kadı Sirâcüddin’in vefatına kadar son on yıl içerisinde başta Mevlâna olmak üzere, Şeyh Sadredin Konevi gibi pek çok âlim ebedi aleme intikal etmiştir.

Aksaraylı Kerimeddin Mahmut, bu büyük kayıplarla ilgili olarak:

“Bu İslâm şeyhlerinin göçmesinden sonra, Müslümanlar arasında kemâl ve nur kalmadı.” der ve Kadı Sirâcüddin hakkında da şu tarihi tesbitte bulunur:

“İlimde, fazilette engin bir deniz gibi idi. Şeriat semasının güneşi hakikat ve tarikat alanının merkez noktası sayılırdı. Akıl ve nakle ait bilgilerle bütün cihan âlimlerinin en üstünü olan bu zatın yüksek ilminden faydalanmak için dünyanın her bucağından birçok kimseler akın eder, Konya’da Ülker yıldızları gibi bir bilginler cemaatı toplanırdı. Sırâcüddin’in ölümünden sonra, bunlar da darmadağın oldular.”

Hazreti Pir’in vefatında cenaze namazını kıldırmak üzere Şeyh Sadreddin-i Konevi’nin öne geçtiği sırada, üzüntüsünden bayılması üzerine, Hz. Mevlâna’nın cenaze namazını bu zatın kıldırdığı rivayet edilmiştir.

Yine rivayet odur ki Kadı Sırâcüddin Urmevi, Hazreti Mevlâna’nın vefatından sonra türbe karşısında şu şiiri okumuştur:

“Ecel dikeni senin mübarek ayağına battığı gün ne olurdu, feleğin eli benim başıma helak kılıcını vursaydı da böyle bir günde gözüm cihanı sensiz görmeseydi.”

Birbirine gönülden bağlı bu Hak aşıkları birbirlerinin vefatlarından sonra da daima vefa göstermişlerdir.

Şehrimizde bulunan büyüklerimizin kıymetlerini bilip himmetlerine lâyık olabilmek duası ve ruhaniyetlerine birer Fatiha hediye etmek temennisiyle.

Sevgi ve saygı ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Özel Arşivi