Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah dönüş yapsınlar diye işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.”
Okuduğum hadis-i şerifte Resûl-i Ekrem (s.a.s), şöyle buyuruyor: “Batan bir diken bile olsa Müslüman'ın başına gelen her bir musibeti, Allah onun günahlarına kefaret kılar.”
Bizler Allah’tan geldik ve O’na döneceğiz. Rabbimizin dünyada hepimizi çeşitli şekillerde imtihana tabi tuttuğunun idrakindeyiz. Bu dünyanın geçici, ahiret hayatının ise ebedi olduğuna yürekten inanıyoruz. Rabbimizin verdiği nimetlere şükrediyor, musibetler karşısında ise sabır ve sebat gösteriyoruz. Rabbimize güveniyor, O'na tevekkül ediyoruz. Ancak doğal afetlere karşı insan olarak üzerimize düşen sorumlulukları da yerine getirmeye çalışıyoruz.
En büyük galaksilerden en küçük karıncalara kadar, tabiat bir bütün olarak Allah tarafından yaratılmıştır; her an O'nun kontrolü altındadır. Tabiatın muhteşem uyumu ve dengesi, Allah'ın hükmüne ve kanunlarına bağlıdır.
Mümin, Allah’ın takdirinin muhakkak gerçekleşeceğine iman eder. Ama aynı zamanda tabiat olaylarının, ilâhî düzen ve kanunlar gereği, sebep-sonuç ilişkisi içerisinde meydana geldiğini de idrak eder. Çalışmayı ve sebeplere sarılmayı terk edip “Allah’ın dediği olur” diyerek kolaycılığa kaçmaz. Tabiata zararlı adımlar atarak, göz göre göre afeti davet etmez. İşini sağlam yapar. Her türlü tedbiri alır. Maddi ve manevi sebeplerin tamamına başvurduktan ve sorumluluğunu yerine getirdikten sonra Rabbine tevekkül eder. Peygamber Efendimizin ifadesiyle “önce devesini bağlar, sonra tevekkül eder.”