Yine elimde kırık kalemim aklımda ise hep sen, sen varsın sevdiğim.
Bak yine harladım ateşi, odunlar çıtır çıtır ses çıkartıyor, sobamız yandı odayı ısıttı sıcacık her yer..
Tamda senin sevdiğin şekil çay, sobanın üzerinde kaynıyor, tavşan kanı mübarek..
Biliyormusun sevdiğim, birde hamur yaptım ki sorma gitsin, şimdi fırına sürdüm ekmekler pişiyor.
Soframızda hazır!!!
Kokusunu senden almış güllerden yaptığım gül reçeli, senin gözlerin gibi siyah zeytinler, senin elini değdiğin yayıkta yaydım taze tereyağı, bahçede yetişen taze yeşillikler, hani sen çok severdin ya mis gibi toprak kokuyor diye işte o domateslerden de var..
Ah sevdiğim ahh!!
Herşey var herşey yerli yerinde de bir tek sen yoksun burada sen...
O domatesler toprak kokuyor diye sen çok severken, o topraklar aldı seni benden;
O topraklar sarıyor şimdi seni, o topraklar kokluyor gül kokulu tenini, o topraklar doldu zeytin karası gözlerine..
Of offfff!!!
Yandım hem de öyle bir yandım ki şu sobadaki odunlar bile benim kadar yanmamıştır emin olabilirsin gül yüzlüm..
Ey sevdiğim, ey nazlı cananım, ey kömür gözlüm, sen gittiğin günden beri ne ekmeğin nede bu bütün saydıklarımın tadı tuzu kalmadı.
Közde kaynayan çayı senin yerine yudumluyorum sırf sen çok severdin diye, değilse çay içesim bile yok..
İsyan bile edemedim sensizliğe, göz yaşlarımı sakladım herkesten, sırf sana söz verdim diye hayata sıkıca tutundum, sırf sana söz verdim diye herşeye eyvallah dedim..
Sevdiğim biliyormusun yavrularımızada çok iyi baktım senin gözün arkada kalmasın diye..
Canım, cananım, gül kokulum, dünyam, ahiretim bekle beni bekle!!
Elbet bir gün geleceğim, elbette bir gün kavuşacağız, bu aşk bu sevda yarım kalmayacak...