Karda yürüdüğümüz izi unuttuk, benliğe büründük bizi unuttuk, öyle çok konuştuk ki kırdık ufalttık kalp kırmayacak sözü unuttuk.
Ağızda durmayan dili, bahçede açan mor gülü, petekte tatlı mı tatlı balı unuttuk.
Sevgiyi, saygıyı, dostu, akrabayı,
parayı gördük ahde vefayı unuttuk.
Mutluluktan gülen yüzü, kirlenmemiş tertemiz özü, her şeye güzel bakan gözü unuttuk.
Yüzdük bollukta azı, orgu bulduk sazı, ilkbaharı görünce yazı, modernleştik oğlanı, kızı unuttuk.
Kurduk masaları yeri, çocukken elimizdeki kiri, ışıldayan gözdeki feri unuttuk.
Konuyu komşuyu, hep doluyu seçtik boşu sürekli bir şikayet, bereket getiren kışı unuttuk;
Yatağı yere sermeyi, aynı tabaktan yemeyi, biraz da fakire fukaraya vermeyi unuttuk.
Azla mutlu olup gülmeyi, sevdiğin uğruna ölmeyi, ekmeği elle bölmeyi bile unuttuk.
Biz neyi unuttuk dersiniz, neyi?
Batıya özendik Türklüğü, edep haya mertliği, din, kitap, yiğitliği, asıl özdeki özü unuttuk.
Adem atamızı, Havva anamızı kurban olan İsmail'i unuttuk.
Bu vatanı nasıl kazandığımızı, ne bedeller ödediğimiz, Kerbela şehidi Hüseyin'i unuttuk.
Osmanlı torunu olduğumuzu, aynı soydan geldiğimizi, birliğimizi, kardeşliğimizi unuttuk.
Asıl değerlerimizi, kültürümüzü, bizi biz eden hoşgörüyü unuttuk.
Biz neyi mi unuttuk?
Söyledim ya! Aslımızı, neslimizi, soyumuzu, kökümüzü. Her şeyden önce yazık bize çok yazık, ecdadımızı unuttuk!..