Hadi bir çay demle cancağızım..
Şöyle tavşan kanı, dumanı üzerinde, tadı ise eski tatlardan.
Bardağa dökerken bile bal şerbet sohbet olsun..
Biz yine oturalım evin önündeki bulgur sokusuna,
Gelen geçen afiyet olsun dedikçe gel beraber olsunla kalmayıp, içmezsen küserim diyerek gönül koyalım..
Hem çay içelim hem sohbete dem vuralım, canda can ile kalmayıp yaralarımıza canan merhemi sürelim birbirimize.
Oy oyy ben yine hangi düşlere daldım hangi hülyalarda geziniyorum acaba??
Nerede o eski çaylar, nerede o eski dostlar dostluklar.
Söylermisiniz bana nerede o eski komşular komşuluklar??
Ayıplamadan dinleyen üstünden başından hayıflanmadan oturup sohbete dem vuran..
Nerede o eski Ali emmiler Memet dayılar..
Nerede ayağında lastik ayakkabı, elinde su testileri ile sudan gelen Ayşa'lar Fatma'lar.?
Nerede o yardıma koşan ahali nerede??
Hangi yüzyılda kaldı merhamet, sağduyu, adamlık, kadınlık, mertlik, yiğitlik..
Söylermisiniz hangi yüzyılda kaldı insanlık?
Yirminci yüzyılın sonu dedik yirmibir oldu kendimizi kaybettik.
Bildiğiniz bir zaman tüneli varmı??
Ben eskilere taa çok eskilere gitmek istiyorum.
Sevmedim bu zamanı ne bileyim işte sevemedim bir türlü..
Sevemedim be cancağızım sevemedim...
Baktım ki çırpındıkça batıyorum hayat denizinde..
Kendimi akışına bıraktım.
Bir de ne göreyim, suyun kaldırma kuvveti gibi benim kaldıramadığım sıkıntılar, beni hayat denizinde boğmuyor..
Aksine her biri bir tecrübe olarak hayatımın kalan demine yön veriyor, ve beni yönlendiriyor.
Dert nedir ki geçer, tasa etme Allah var..
O vakit fazla düşünüp kendini hasta etme..
Düşünme ki kendine zarar verme.
Canı veren kişi seni hiç unuturmu??