Turan Aydın
Adil Adalet Düzeni
Adil Adalet düzeninde; Hükümet olan/İktidar olan, Devleti ve Milletin yöneticisi olanlar, Devletin Kurum ve kuruluşlarında görev alanlar, yetim malına sahip çıkar gibi Devletin/Milletin malına sahip çıkacaklar, ehil ve liyakat sahibi insanların Devletin/Milletin malını haketmeleri, sadece zaruret miktarı kadar maaş alabilmelidirler.
DEVLETİN MALINI HAK ETMEK
Devletin malı hakikatte milletin malıdır. Sultan (hükümet) ise bu malda milletin vekilidir. Hz. Ömer (r.a) şöyle buyurmuştur. “Millet, yetim bir aile gibidir. Ben de bu yetimlerin vekiliyim. Muhtaç olursam, onların malından (Devlet hazinesinden)zaruret miktarı yerim. Muhtaç olmazsam, onlara fahri hizmet ederim.”
Hz. Ömer (r.a)de, devlet malının, millet malı olduğunu söylemekle birlikte, onu herkese değil, yetim malına sahip çıkan adil devlet anlayışına ve adil devlet adamlarına vermiştir. Buna göre, alimler, öğretici (Akademik, Profosör, Doç, Dr. Unvanları olanlar ve öğretmenler) Öğrenciler, Cami görevlileri, çalışan doktorlar, devletin personeli, vatanı savunan ordu mensupları milletin din ve dünyasına sağladıkları yarar/fayda ölçüsünde devlet malından maaş almayı hak ederler.
Bu kişilerin bu malı hak etmeleri için fakir olmaları da şart değildir. Onun için, Kur’an-ı Kerim’de zekatı toplayan devlet memurlarına ve düşmanla savaşan askerlere verilmesi emredilmiştir.
Allah Rasulü (sav) şöyle buyurmuştur; “Benden sonraki zamanda yalan söyleyen ve zulmeden emirler (Sultanlar, devlet yöneticileri) olacaktır. Kim bunların yalanlarını tasdik eder ve zulümlerine yardımcı olursa, o kimsenin benimle ilişkisi kalmaz ve o benim Havuzuma (Kıyamet günündeki Kevser havuzuna) varmayacaktır.” (İhya-u Ulumiddin)
Başkanlar, Başbakanlar, Bakanlar, Milletvekilleri vb. say sayabileceğin kadar devlet kurum ve kuruluşlarında çalışanların, görevlilerin yalanları ve zulümleri artmış, ayyuka çıkmış durumda, bu yalanlara ve zulümlere ses çıkarmayan, denileni sorgulamadan yapan, görevliler olduğu gibi bu yönetime karşı tavır takınmayan, ses çıkarmayan, tepkisiz bir toplum/millet olduk, Ahiret inancımızın da zayıflaması ile Allah muhafaza Peygamber (sav)’ın Havuzu olan Kevser’i de unuttuk.
Kur’an-ı Kerim’de Ayet-i Celile’de; “Haberiniz olsun! Allah size; Emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında karar verdiğiniz zaman adaletle karar vermenizi emrediyor. Gerçekten Allah size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, işitendir, görendir.” (Nisa,58)
Ayet-i Celile’de, “Allah’ın ayetlerini tanımayanlar, haksız yere peygamberleri öldürenler ve insanlar içinde adaletle, insafla davranmayı emreden kimseleri öldürenler var ya, işte şimdi bunların hepsine elem verici bir azap müjdele!(Al-i İmran,21) Dünya coğrafyasında, Hukuk, siyaset, ekonomik ve sosyal açıdan sıkıntılı bir süreç yaşanmaktadır. Bu sıkıntıları atlatabilmek, toplumsal barış ve ahengi sağlamaktan geçer. Bunun için de ADALET olmazsa olmaz değerlerdendir. Dünya coğrafyasına Hak ve adaleti götürmek Din-i mübin İslam’ın şiarı ve vazifesidir. Merhum Aliya İzzetbekoviç’in “Düşmanlarımıza tek bir borcumuz var, o da adalettir.” Sözü bunun en güzel ifadesidir.
ADİL OLANI VE HAKKIMIZ OLANI İSTİYORUZ.
Devleti/Milleti yöneten hükümet, sosyal yardım etmekten değil, hakkı ve adaleti tesis etmekten sorumludur. Kanunun içinde eşit, hakimin önünde eşit değilseniz; Adil yargılama hakkından, hak arama hürriyetinden, kanun önünde eşitlikten bahsetmek ne mümkündür. Sözün özü, bugün kağıtta yazan haklar, hayatta yaşanan haksızlıklara dönüşüyor.
Saadet Partisi Genel Başkanı; “Adil bir düzen inşa edeceğiz. Gelir dağılımında adaleti sağlayarak, refahı yaygınlaştıracağız. Kamu ihaleleri başta olmak üzere, rant düzenini ortadan kaldıracağız.” demektedir.
Hoşça kalınız duası ile