Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu yıl sonu enflasyon tahminini açıkladı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, yılın dördüncü enflasyon raporunun tanıtımı amacıyla Merkez Bankası İdare Merkezi'nde düzenlediği bilgilendirme toplantısında, orta vadeli tahminler üretilirken başlangıç noktası olarak iktisadi görünümü esas aldıklarını söyledi.
İthalat ve gıda fiyatları ile küresel büyüme gibi dışsal unsurlar için varsayımları gözden geçirdiklerini ve bunları güncellediklerini dile getiren Kavcıoğlu, "Öncü göstergeler, küresel ekonominin resesyona girme riskinin arttığı yönünde güçlü sinyaller veriyor. 2023 yılı için dış talebe ilişkin tahminlerimizi, enerji krizi ve finansal koşullara bağlı olarak artan riskler nedeniyle aşağı yönlü güncelledik." diye konuştu.
Kavcıoğlu, son dönemde küresel talebe ilişkin beklentilerle gerileyen emtia fiyatlarına karşın, enerji fiyatlarının jeopolitik risklere bağlı olarak dalgalı bir seyir izlemesi sonucunda, petrol fiyatlarına dair varsayımları 2022 ve 2023 yılları için bir miktar yukarı yönlü güncellediklerinin altını çizdi.
İthalat fiyatlarının genel seviyesine dair varsayımlarında, gerçekleşmeler kaynaklı olarak 2022 yılı için sınırlı bir miktar yukarı yönlü, 2023 yılı için ise küresel talep görünümü ile uyumlu olarak aşağı yönlü bir güncelleme yaptıklarını bildiren Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
"Gıda fiyatlarının, yıl sonuna doğru düşüşe geçerek 2022 yılında yüzde 75, 2023 yılında ise yüzde 22 artacağını varsaydık. Tahminler üretilirken, makroekonomik politikaların orta vadeli bir perspektifle, enflasyonu düşürmeye odaklı ve liralaşma adımları kapsamında koordineli bir şekilde belirlendiği bir görünüm esas aldık."
Enflasyon tahminlerini de paylaşan Kavcıoğlu, şunları kaydetti:
"Enflasyon tahmin aralığımızın orta noktaları 2022 yılı sonunda yüzde 65,2, 2023 yıl sonunda yüzde 22,3 ve 2024 yıl sonunda ise yüzde 8,8 seviyelerine tekabül etmektedir. Tahminler, para politikasının sürdürülebilir fiyat istikrarını sağlama hedefi doğrultusunda belirlendiği bir çerçevede, 2023 yılı ve sonrasında enflasyonun ana eğiliminin kademeli olarak gerileyeceğine işaret ediyor. Tahminlerimizde finansal koşulların sıkılaşmasıyla yavaşlayan küresel talep yoluyla ithalat fiyatlarında normalleşme eğilimlerinin süreceğini baz alıyoruz. Söz konusu dışsal koşullar altında, aldığımız makroihtiyati tedbirlerin parasal gelişmeler üzerindeki dengeleyici etkileriyle birlikte, arz-talep dengesinin, cari dengenin, döviz piyasasında görülen istikrarlı seyrin enflasyon beklentilerine ve fiyatlama davranışlarına olumlu yansıyacağını öngörüyoruz. Böylece, 2022 yıl sonu enflasyon tahminini 4,8 puanlık güncellemeyle yüzde 60,4'ten yüzde 65,2'ye, 2023 yıl sonu tahminimizi ise 3,1 puanlık bir güncelleme ile yüzde 19,2'den yüzde 22,3'e güncelledik. Her 2 yıl için başlangıç koşullarındaki güncelleme, tahminler üzerinde, sırasıyla, 0,9 ve 2,9 puan kadar etkili oldu."
Kavcıoğlu, Türk lirası cinsinden ithalat fiyatları ve gıda fiyatlarındaki varsayımlarındaki güncellemelerin 2022 yılı enflasyon tahminlerini, sırasıyla, 2,2 ve 0,9 puan kadar yukarı çektiğini belirterek, "2023 yılı enflasyon tahminlerini Türk lirası cinsinden ithalat fiyatları 1,1 puan yükseltirken, gıda fiyatları varsayımındaki güncellemeler ise 0,9 puan düşürdü. Yönetilen-yönlendirilen fiyatlardaki doğal gaz ve elektrik kaynaklı gerçekleşen ayarlamalar, 2022 yıl sonu enflasyon tahminini 0,6 puan artırdı. Öte yandan, 2022 yılında çıktı açığındaki güncellemenin tahminlere etkisini 0,2 puan hesaplarken, 2023 yılında oldukça sınırlı olacağını öngörüyoruz." dedi.
"Önümüzdeki dönemde Türk lirasının payının daha da artacağını öngörüyoruz"
Kavcıoğlu, tüm politika araçlarını gözden geçirerek, 2022'de ülkenin ihtiyaç ve koşullarına en uygun para politikası çerçevesini kademeli olarak oluşturduklarını söyledi.
Kalıcı fiyat istikrarını hedefleyen liralaşma stratejisinin başarıya ulaşması için güçlü ve kararlı adımlar attıklarını vurgulayan Kavcıoğlu, "Dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de enflasyonun önemli bir kaynağını arz şokları oluşturuyor. Emtia ve enerji fiyatları, yakın dönemde bir miktar gerilemekle birlikte tarihi ortalamalarının üzerinde artışlar yaşadı. Bu gelişmeler gerek pandemi gerekse jeopolitik risklerin etkisiyle ortaya çıkan büyük arz kısıtlarının sonucudur. Merkez Bankası olarak, ekonomi politikalarının kontrol alanının dışında kalan söz konusu arz kaynaklı maliyet baskılarına faiz artırımlarıyla karşılık vermenin etkili olmayacağını değerlendiriyoruz. Enflasyonu düşürmek amacıyla yalnızca toplam talebi kısıtlayıcı politikalar uygulayarak, halihazırda arz yönlü baskılarla mücadele eden üreticilerin yatırım ve ihracat kapasitelerine zarar vermekten öteye gidemeyiz. Tam tersine, enflasyonun düşmesini, üretimi destekleyerek ve üretim gücümüzü artırarak sağlayabiliriz." diye konuştu.
Kavcıoğlu, faiz ve hedefli kredi kararlarında, uygun finansman koşulları oluşturarak, arz ve cari fazla kapasitesini geliştirmeyi amaçladıklarına işaret ederek, bu doğrultuda, üreticilerin kredi erişimini destekleyerek yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın artarak devam etmesine katkı sağladıklarını dile getirdi.
Mevduatlar içinde Türk lirasının payının hızla arttığına dikkati çeken Kavcıoğlu, şunları kaydetti:
"Bu konuda net hedefler belirleyerek yola devam ediyoruz. Önümüzdeki dönemde Türk lirasının payının daha da artacağını öngörüyoruz. Dolayısıyla, bu kanaldan döviz kurlarındaki istikrara katkı sağlayarak, enflasyonu besleyen önemli bir unsuru da kontrol altına almış oluyoruz. Önümüzdeki dönemde, enflasyonun daha hızlı gerilemesi için beklentilerin ve kur istikrarının dezenflasyon süreciyle uyumlu olmaları gerekiyor. Halihazırda, enflasyonun ana eğilimi, çekirdek göstergeler ve beklentilerde gözlediğimiz kısmi iyileşme, önümüzdeki dönemde de güçlenerek devam edecek. Uyguladığımız etkin politikalarla firmalarımızın fiyatlama davranışlarında bozulma yaşanmasına ve sağlıksız fiyat oluşumlarına izin vermeyeceğiz. Bunun sonucunda, beklentilerin ve kur istikrarının enflasyondaki düşüşü desteklemesini sağlayacağız."
"Kredilerin verimli alanlarda kullanılmasını önemsiyoruz"
Kavcıoğlu, faiz indirimleri ve makroihtiyati araçlarla kredi faizlerini politika faizlerine yakınlaştırarak üretimi desteklediklerini ve kredilerin istikrara katkı verecek şekilde dağılmasını sağladıklarını ifade ederek, kredilerin uygun maliyetli olmasını ve verimli alanlarda kullanılmasını aynı derecede önemsediklerini bildirdi.
"Enflasyon, arzın sürekliliğinin sağlanması, döviz kurlarında istikrarın korunması ve fiyatlama davranışlarının normalleşmesiyle hızla düşecek." ifadesini kullanan Kavcıoğlu, bu düşüşün kalıcı bir fiyat istikrarı sağlamasının iki ön koşulu olduğunu değerlendirdiklerini anlattı.
Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
"İlk olarak, kalıcı cari fazla verme kapasitesine ulaştığımızda döviz arzımız da güçlenmiş olacağı için döviz piyasalarında sağlıklı fiyat oluşumunu ve istikrarı doğal olarak sağlamış olacağız. Enerji fiyatları tarafından gölgelense de bu hedefe sandığınızdan daha yakın olduğumuzu bir süredir sizlerle ayrıntılı bir şekilde paylaşıyoruz. Fiyat istikrarında kalıcılığı sağlayacak ikinci ön koşul ise hane halkının, firmaların ve bankaların bilançolarında Türk lirasının baskınlığının sağlanmasıdır. Bu amaca yönelik olarak da liralaşmayı bozan tüm yapısal unsurları ortaya koyup düzeltmeye gayret ediyoruz. Sözleşmelerin Türk lirasıyla yapılması, sermaye akımlarının uluslararası standartlarda doğru yönetilmesi, sermaye piyasalarının derinleşerek cazip getiri sunan Türk lirası varlıkların güçlendirilmesi, döviz piyasalarında şeffaflığın sağlanması, yerel paralarla ticaret ile döviz piyasalarında dengeli yapının desteklenmesi gibi hususlar liralaşma stratejimiz kapsamında önümüzdeki dönemde giderek daha yoğun bir şekilde uygulama alanı bulacak. Bunlardan sorumluluk alanlarımızda olanlar konusunda önemli adımlar atıp, diğer konularda ilgili kurumlarla yakından çalışacağız."
Kalıcı çözüme odaklanan bir dezenflasyon programı uyguladıklarına dikkati çeken Kavcıoğlu, "Bir önceki rapor döneminde parasal aktarımın etkinliğini artıracağımızı ve kredilerde ihtiyatlı duruşu güçlendireceğimizi söylemiştik. Bu kapsamda yaptığımız uygulamalarla tahvil ve ticari kredi faizleri önemli oranda geriledi ve kredi gelişmeleri hedefli kredi politikalarımızla uyumlu seyretti. Ayrıca, politika faizlerini 350 baz puan düşürdük, uluslararası rezervlerimizi artırdık ve Türk lirası istikrarlı seyrine devam etti. Tüm bunlar politika çerçevemizin ve araçlarımızın gücünü yansıtıyor. İçinde bulunduğumuz küresel zorluklara rağmen ve tüm paydaşlarıyla da uyum ve eşgüdüm içinde çalışan bir kurum olarak, enflasyonu bir süreliğine değil, kalıcı olarak ve tamamen düşürecek bir programı sabır ve kararlılıkla uyguluyoruz." dedi.
Türk lirası mevduatlar istikrarlı şekilde artıyor
Kavcıoğlu, teminat düzenlemeleri açısından da önemli adımlar attıklarına dikkati çekerek, bankaların, TCMB taraflı para takası işlemleri için uygulanan teminat blokajı ile Bankalararası Para Piyasası'nda gerçekleştirecekleri işlemler için gereken minimum DİBS bulundurma oranını kademeli olarak artırdıklarını söyledi. Şahap Kavcıoğlu, bunlara ek olarak, bankaların endeksli kıymetler ile döviz ve altın cinsinden teminata konu varlıklarının teminat iskonto oranının da aşamalı olarak yükseltildiğini bildirdi.
Alınan kararların ardından, uzun vadeli sabit getirili ve Türk lirası cinsi menkul kıymet faizlerinin politika faizine yakınsadığını ve getiri eğrisinin bütün vadelerde aşağı kayarak parasal aktarımın korunduğunun görüldüğünü vurgulayan Kavcıoğlu, DİBS getirilerinin, ilave menkul kıymet tesis uygulamasından bu yana toplamda 1600 baz puan, önceki rapor döneminden bu yana ise 800 baz puana varan oranlarda düştüğü bilgisini verdi.
Kavcıoğlu, uygulanan makroihtiyati tedbirler ve liralaşma stratejisi çerçevesinde bankacılık sektörünün pasif kompozisyonunda da Türk lirasının payının artmasını önemsediklerini belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
"Sektörün fonlama yapısında en önemli bileşen olan mevduattaki liralaşma sürecini kur korumalı mevduat ürünü uygulamasıyla başlatmıştık. Uygulama halen gerek bankacılık sektörünün Türk lirası mevduatlarını gerekse uluslararası rezervlerimizi desteklemeye devam ediyor. Bunun yanında, ihracat gelirlerinin bir kısmının Merkez Bankasına satılması gibi Türk lirasına talebin sürekliliğini güçlendiren ve rezerv yapımızın sağlamlığını destekleyen, çeşitlendirilmiş ve proaktif bir rezerv kaynak yönetimi uyguluyoruz. Buna ek olarak, mevduatlarda liralaşmayı teşvik eden makroihtiyati uygulamalarımızı geliştirerek sürdürüyoruz. Tüm bunların bir sonucu olarak, 2021 yılı sonundan itibaren Türk lirası mevduat payının istikrarlı bir şekilde artmakta olduğunu görüyoruz."
Kavcıoğlu, küresel iktisadi faaliyette ikinci çeyrekte gerçekleşen yavaşlama eğiliminin, öncü göstergelere göre yılın geri kalanında da devam edeceğini bildirdi.
Rusya-Ukrayna Savaşı'na bağlı ortaya çıkan ve giderek artan jeopolitik risklerin, pandemi nedeniyle bozulan küresel tedarik zincirlerini olumsuz etkilediğini vurgulayan Kavcıoğlu, "Enerji, çeşitli ara malı ve emtia ürünlerinde arz kısıtlarına ve yüksek fiyat oynaklıklarına neden olmaktadır. Bu durum, enflasyonun küresel ölçekte yükselmesine ve talebin zayıflamasına yol açarken, aynı zamanda, enflasyon oranlarındaki artışın öngörülenden daha uzun süreceğine dair beklentileri de güçlendirmektedir. Dünya genelinde yüksek seyreden enflasyonun sonucu olarak finansal koşullardaki sıkılaşma eğilimi artmakta ve bu durum, iktisadi faaliyeti sınırlandıran bir diğer önemli etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Küresel iktisadi faaliyet üzerindeki bahsi geçen risklerin önümüzdeki dönemde de devam etmesi ve özellikle, gelecek yıl dünya ekonomisini daha çok etkilemesi beklenmektedir. Bu çerçevede, 2023 yılına ilişkin büyüme tahminleri, önceki rapor dönemine göre küresel ölçekte önemli ölçüde aşağı yönlü güncellenmiştir. Enerji kaynaklı kısıntılar nedeniyle üretim kapasitesi risk altında olan Avrupa ülkeleri için söz konusu tahmin güncellemeleri daha belirgindir." değerlendirmesinde bulundu.
Kavcıoğlu, küresel iktisadi faaliyetteki yavaşlamaya bağlı, emtia fiyatlarının ikinci çeyrekten itibaren gerilemeye başladığının altını çizerek, emtia fiyatlarında son dönemde gerçekleşen aşağı yönlü eğilimin enflasyon dinamiklerini olumlu yönde etkilemesini beklediklerini söyledi.
Emtia fiyatlarının halen geçmiş dönem ortalamalarının üzerinde olduğu ve savaşın etkilerinin sürmesiyle birlikte enerji fiyatlarının dalgalı bir seyir izlediğinin görüldüğünü ifade eden Kavcıoğlu, "Öte yandan ülkemizin oynadığı yapıcı rol, tahıl tedarikinde olduğu gibi enerji piyasasında da arz sorunlarının giderilmesine katkı sağlayacak ve fiyat gelişmelerinin seyrini olumlu yönde etkileyebilecektir." diye konuştu.
"Küresel enflasyon oranlarındaki yüksek seyrin bir süre daha devam edeceği beklenmektedir"
Kavcıoğlu, küresel büyümenin görünümündeki zayıflamaya ek olarak, taşımacılık maliyetleri ve emtia fiyatlarında gözlenen daha ılımlı seyre rağmen, küresel enflasyon oranlarının artış eğilimini sürdürdüğünü belirterek, 2022 yılına ilişkin enflasyon beklentilerinin, birçok gelişmiş ülke için bir önceki rapor dönemine göre yukarı yönlü güncellendiğini aktardı. Kavcıoğlu, "Küresel enflasyon oranlarındaki yüksek seyrin bir süre daha devam edeceği beklenmektedir. Yurt içi iktisadi faaliyet, yaşanan büyük arz şoklarına rağmen, sürdürülebilir bir yapıda ve kesintisiz bir şekilde devam etmektedir. Türkiye ekonomisinde son sekiz çeyrek boyunca gerçekleşen büyüme oranları, eğilim olarak diğer büyüme dönemlerinin üzerinde seyretmektedir. Pandemi sonrasında hızla normalleşen ve imalat sanayinin öncülüğünde dış ticaret yapısında bir dönüşüm geçiren Türkiye ekonomisi, yılın ikinci çeyreğinde de güçlü performans sergilemiş ve yıllık bazda yüzde 7,6 oranında büyümüştür. Uluslararası kuruluşlar da Türkiye'ye ilişkin 2022 büyüme tahminlerini önemli ölçüde yukarı yönlü güncellemektedir." dedi.
Türkiye'nin yapısal dönüşüm sürecinin en önemli mihenk taşlarından olan ihracat ve makine-teçhizat yatırımlarının yıllık büyümeye olan katkısının artarak devam ettiğine dikkati çeken Kavcıoğlu, bu gelişmenin, Türkiye Ekonomi Modelinin amaçlarıyla da uyumlu olduğunu vurguladı.
İkinci çeyrekte, yıllık bazda yüzde 7,6 oranında gerçekleşen büyümenin 2,7 puanının net ihracattan, 2,2 puanının ise makine-teçhizat yatırımlarından geldiğini kaydeden Kavcıoğlu, şöyle konuştu:
"Üretim tarafında ise hizmet ve sanayi sektörleri ikinci çeyrekte de büyümeye katkı vermeyi sürdürmüştür. Yılın ikinci yarısına ilişkin göstergeler, ihracatın yüksek seviyelerini koruduğuna ve yatırım eğiliminin güçlü kalmayı sürdürdüğüne işaret etmektedir. Türkiye, uygulanan etkin politikalar sayesinde güçlü ve kapsayıcı bir büyüme gerçekleştirerek, G20 ülkelerinden gözle görülür bir biçimde olumlu yönde ayrışmıştır. Refah kazanımları ve verimliliği daha iyi yansıtan satın alma gücü paritesine göre kişi başına düşen Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’ya bakıldığında ise Türkiye’nin pandemi sonrasında yüksek gelir grubu ülkelerden daha hızlı büyüdüğü ve üst orta gelirli ülkelerden de olumlu yönde ayrıştığı görülmektedir. Gerçekleşen ve beklenen büyüme oranları, bu sürecin 2022 yılında da devam edeceğini göstermektedir."
Kavcıoğlu, hedefli kredi politikalarının odak alanlarından biri olan makine-teçhizat yatırımlarının, son dönemde güçlü bir yükseliş eğiliminde olduğunu belirterek, potansiyel büyümenin sürükleyicilerinden olan makine-teçhizat yatırımlarının, 2019 yılının son çeyreğinden bu yana kesintisiz arttığını dile getirdi.
Bu dönemde, makine-teçhizat yatırımlarının ortalama yıllık büyüme oranının yüzde 20 olarak gerçekleştiğini bildiren Kavcıoğlu, "Bu yılın ikinci çeyreğinde ise makine-teçhizat yatırımları, geçen yılki yüksek baz etkisine rağmen yüzde 17,8 oranında büyümüştür. Büyümenin sürdürülebilirliğine ilişkin bir diğer gösterge olan net ihracat ile makine-teçhizat yatırımlarının milli gelir içerisindeki toplam payı yüzde 19,1’e yükselerek 2009 yılından bu yana en yüksek değerine ulaşmıştır." ifadesini kullandı.
Kavcıoğlu, temmuz başından bugüne öncü göstergelerin, zayıflayan dış talebin etkisiyle yılın üçüncü çeyreğinde büyümede sınırlı bir yavaşlamaya işaret ettiğinin altını çizerek, "Sanayi üretimimiz halen pandemi sonrası yüksek seviyelerini korumakla birlikte, özellikle en önemli ihracat pazarımız olan Avrupa ekonomisinin önümüzdeki dönemde karşı karşıya olduğu risklerin etkileri sınırlı da olsa hissedilmeye başlanmıştır. Yapısal kazanımlarımızın temel sürükleyicisi olan sanayi sektörünün dış şoklara karşı dayanıklılığının artmasına ve göstermekte olduğu gelişim eğilimini sürdürmesine büyük önem veriyoruz. İmalat sanayi kapasite kullanım oranı, dördüncü çeyrek itibarıyla tarihsel ortalamaları civarında seyretmektedir." şeklinde konuştu.
İş gücüne katılım oranı artıyor
Üretim yapısındaki yatırım ve ihracat odaklı güçlenmenin istihdam üzerindeki olumlu yansımalarının devam ettiğini vurgulayan Kavcıoğlu, iş gücüne katılım oranındaki artışın sürdüğünü anımsattı.
Kavcıoğlu, işsiz sayısındaki azalış eğiliminin de daha belirgin hale geldiğini ve mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranının ağustos ayı itibarıyla yüzde 9,6'ya gerileyerek 2014 yılı mart ayından bu yana kaydedilen en düşük seviyeye ulaştığını hatırlatarak, bu dönemde istihdam edilen kişi sayısının tarihsel olarak en yüksek düzey olan 31,3 milyon kişiye ulaştığını bildirdi.
İş gücüne katılım ve istihdam göstergelerinin pandemi öncesi seviyelerin üzerine çıkmış olmasının, iş gücü piyasalarının sağlıklı işleyişini göstermesi açısından önemli olduğuna işaret eden Kavcıoğlu, "OECD ülkeleriyle karşılaştırdığımızda ise ülkemizde pandemi sürecinde işsizlik oranında gözlenen artışın daha sınırlı düzeyde kaldığı, pandemi sonrasındaki iyileşmenin de daha hızlı ve güçlü gerçekleştiği görülmektedir. 2020 yılı ikinci çeyreğinden itibaren hızla artan sanayi üretiminin yanı sıra yatırım harcamaları ve ihracatın da etkisi ile istihdam edilen kişi sayısı 2020 yılı birinci çeyreğinden bu yana toplamda 4,1 milyon kişi artmıştır. İstihdamdaki bu artış, benzeri ülkelere kıyasla oldukça yüksektir. Aynı dönemde, sanayi istihdamındaki artışa baktığımızda ise Türkiye'nin göreli performansı daha da öne çıkmaktadır. Sanayi üretimindeki gelişimin doğrudan ve dolaylı etkileriyle güçlenen istihdamdaki yapısal kazanımların korunmasını önemsiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Kavcıoğlu, fiyat ve çevrimsel etkilerden arındırıldığında cari dengedeki iyileşme sürecinin ikinci çeyrekte de devam ettiğine işaret ederek, Türkiye ekonomisinin üst üste üç çeyrekte yapısal cari fazla verdiğine dikkati çekti.
Cari fazla kapasitesindeki yapısal iyileşmeyi, imalat sanayisinin gösterdiği ihracat odaklı güçlü ilerlemesinin desteklediğini ifade eden Kavcıoğlu, "Enerji maliyetlerinin küresel çapta olağanüstü seviyede yükseldiği bu sürecin sonunda, enerji fiyatlarının normalleşme eğilimine girmesiyle birlikte ülkemizin büyürken cari fazla verdiği bir dış dengeye kavuştuğunu göreceğiz." dedi.
Kavcıoğlu, Türkiye ekonomisinin büyüme yapısındaki ihracat ağırlıklı dönüşümün yansıması olarak, 2022'de ihracatta üst üste rekor düzeyde artışlar yaşandığına dikkati çekerek ihracat performansındaki olumlu ayrışmada, pandemi sonrasındaki süreçte ürün ve ülke çeşitlendirmesi yoluyla artan rekabetçi yapının etkili olduğunu vurguladı. Kavcıoğlu, " Finansal sistemin ihracatçıları destekleyici rolünü artırmaya yönelik atmış olduğumuz etkin adımlar da bu güçlü performansta belirleyici rol oynamaktadır. Ağustos ayı itibarıyla yatırım ve ihracat kredilerinin toplam ticari krediler içerisindeki payı yüzde 28'i aşarak, son 20 yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Turizm sektörünün 8 aydaki performansı memnuniyet vericidir." diye konuştu.
Çekirdek enflasyonda olumlu görünüm
Kavcıoğlu, yıllık bazda çekirdek enflasyon göstergelerinin olumlu bir görünüm sergilediğini ifade ederek, B ve C endekslerinin aylık değişim oranlarında son aylarda bir miktar yavaşlama gerçekleştiğini söyledi.
Küresel iktisadi faaliyetteki yavaşlama ve arz yönlü kısıtların nispeten hafiflemesi, emtia piyasalarındaki baskıyı hafiflettiğini aktaran Kavcıoğlu, şunları kaydetti.
"Küresel emtia fiyatlarındaki aşağı yönlü eğilime karşın, jeopolitik sorunlar nedeniyle doğal gaz fiyatları üçüncü çeyrekte belirgin bir şekilde yükselmiştir. Bu gelişmeler sonucunda, yılın üçüncü çeyreğinde, ithalat birim değer endeksinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,9 oranında sınırlı bir düşüş gerçekleşmiştir. Uluslararası taşımacılık maliyetleri, küresel iktisadi görünüme bağlı olarak gerilemektedir. Diğer taraftan, jeopolitik gelişmeler, tedarik süresi ve koşullarında zaman zaman düzensizlikler oluşturabilmektedir. Yurt içi tedarik süresindeki olumsuz görünüm sürmekle birlikte, önceki rapor dönemine kıyasla azalmıştır. Üretici fiyat artışları tarihsel ortalamaların üzerinde seyrederken, artış eğiliminin son üç aylık dönemde zayıfladığı gözlenmektedir. Yılın üçüncü çeyreğine ilişkin öncü göstergeler, talep koşullarında önceki çeyreğe göre daha ılımlı bir seyre işaret etmektedir. İmalat sanayi firmalarının kayıtlı iç ve dış piyasa siparişleri ile geleceğe yönelik sipariş beklentilerine bakıldığında, yurt dışı talepte daha belirgin olmak üzere toplam talepte bir miktar yavaşlama gözlenirken, yatırım eğilimleri gücünü korumaktadır. Saha görüşmelerinden edindiğimiz bilgiler de iktisadi faaliyete dair benzer sinyaller vermektedir. Çıktı açığı göstergeleri, bir önceki rapor dönemindeki tahminlerimizle uyumlu olarak, makroihtiyati önlemlerin de verdiği destekle gerilemiştir."
Kavcıoğlu, politika faizi, hedefli krediler, makroihtiyati önlemler, teminat yapısının iyileştirilmesi ve rezerv kaynaklarının yönetilmesine ilişkin uygulamalarının, tek bir politika çerçevesinin tamamlayıcı parçaları olarak ele alınmaları gerektiğini bildirdi.
Küresel büyümeye yönelik karamsarlığın arttığı ve jeopolitik risklerin sürekli tırmandığı bir dönemden geçildiğini ifade eden Kavcıoğlu, "Böyle bir ortamda, yapısal olarak güçlenen cari fazla kapasitemizin en önemli unsuru olan sanayi üretiminde yakaladığımız ivmenin ve istihdamdaki artışın sürdürülmesi için finansal koşulların, özellikle finansman maliyeti kanalıyla destekleyici olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle, ağustos-ekim döneminde politika faizini toplamda 350 baz puan indirmiş bulunmaktayız. Aldığımız kararların, 2023 içinde ekonomimizin dayanıklılığını artırarak arzın, yatırımların ve ihracatın sürekliliğine önemli ölçüde katkı sağlayacağını öngörüyoruz." diye konuştu.
KOBİ kredileri tarihi en yüksek seviyede
Kavcıoğlu, hedefli kredi anlayışıyla, kredilerin büyüme hızı ve iktisadi faaliyetle uyumlu kullanımı açısından dengeli bir gelişim göstermesini önemli gördüklerini vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bir önceki rapor döneminde de sizlerle paylaştığımız gibi kredilerin gerek maliyet gerekse kullanım şekillerine ilişkin sorunları teşhis ettik ve makroihtiyati politika araçlarımızı güçlendirerek devreye aldık. Para Politikası Kurulu karar metinlerimizde de belirttiğimiz gibi hedefli kredi mekanizmalarını güçlendirmek ve parasal aktarım mekanizmasını daha etkin hale getirmek için kredilerin kullanım alanı ve yöntemleri ile finansman maliyetine yönelik önemli adımlar attık. Uyguladığımız makroihtiyati tedbirlerin etkinliği sayesinde kredi kompozisyonunda hedefli kredi politikamızla uyumlu değişiklikler gözledik. Kredi büyümesinde daha dengeli bir gelişim gözlenirken, kredi faizlerine yönelik devreye alınan makroihtiyati düzenlemeler sonrasında parasal aktarımın desteklendiğini ve Türk lirası ticari kredi faizlerinin 10 puan civarında gerilediğini görüyoruz. Buna ek olarak, kredilerin kompozisyonu hedefli kredi politikalarımız sayesinde gelişmeyi sürdürmektedir. Tüketici kredilerinin ticari kredilere olan oranı azalırken, yatırım ve ihracat kredilerinin ticari krediler içerisindeki ağırlığı önemli ölçüde artmıştır. Hedefli kredi kullanımının en önemli sonuçlarından birini KOBİ'ler tarafından kullanılan kredilerdeki gelişmeler oluşturmaktadır. Ocak-eylül döneminde, KOBİ'ler tarafından net olarak 558 milyar lira tutarında kredi kullanımı gerçekleştirilmiştir. Bu miktar, 2021'in aynı döneminde KOBİ'ler tarafından kullanılan 54 milyar lira tutarındaki kredinin 10 katından fazladır. Buna ek olarak, KOBİ'lerin 2022 eylül ayındaki net kredi kullanım miktarı, önceki yılın ocak-eylül döneminin 1,5 katı olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde, KOBİ kredilerinin tutarı ve bankacılık sektörü kredileri içerisindeki payı tarihsel olarak en yüksek düzeye ulaşmıştır."
"Bizim işimiz Türkiye'de fiyat istikrarını, likiditeyi, emisyonu sağlamak"
Kavcıoğlu, Merkez Bankası İdare Merkezi'nde düzenlenen yılın dördüncü Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısı'nın ardından ekonomistlerin ve basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Kur Korumalı Mevduat (KKM) Sistemi'ne aktarılan kaynağın sorulması üzerine Kavcıoğlu, bankanın gelir-gider kalemlerini yıl içinde açıklamadığını, yıl sonunda bütün kalemlerini bilançolarında yayınlayacaklarını söyledi. Kavcıoğlu, sadece KKM değil, rezerv kaynaklarının diğer kalemlerinin güçlendirilmesiyle ilgili ödedikleri komisyonlar olduğunu, hepsini bir arada değerlendirmek gerektiğini söyledi.
Bu konuda bir şeyin gizlenmesi ya da saklanmasının söz konusu olmadığını vurgulayan Kavcıoğlu, iki ay sonra bütün hesapların bankanın bilançosunda görüleceğini vurguladı.
"Bizim işimiz Türkiye'de fiyat istikrarını, likiditeyi, emisyonu sağlamak" diyen Kavcıoğlu, sistem içinde yıl sonunda bilançoyu şeffaf şekilde açıkladıklarını dile getirdi.
Kavcıoğlu, enflasyonun, TCMB'nin de hükümetin de odaklandığı en önemli sorunlarının başında geldiğine dikkati çekerek, bu noktada tüm kurumların, paydaşların, bakanlıkların çok yoğun bir şekilde, büyük bir koordinasyonla enflasyonu aşağı indirmek için önemli tedbirler, kararlar alarak yoluna devam ettiğini anlattı. Enflasyon oluşumunu dünyadaki gelişmelere de bakarak değerlendirmek gerektiğini vurgulayan Kavcıoğlu, şöyle konuştu:
"Enflasyonu düşürmede tabii ki kendimizi çok başarılı sayamayız ama enflasyonun şu an yönetilmesi ve aşağı getirilmesi noktasında aldığımız kararlar ve uyguladığımız politikalar inşallah bizi başarılı kılacak. Bunun farkındayız, özellikle gelir noktasında vatandaşımız, bütün kesimler için enflasyon varsa sorun vardır, burada başarıyı konuşmak da doğru değil. Böyle bir yaklaşımımız da söz konusu değil ama başarılı olmak için vatandaşımızın bu sıkıntılarını çok yakından takip ediyoruz, biliyoruz, hissediyoruz. En kısa sürede bunu çözerek vatandaşımızın daha müreffeh hissetmesini sağlayacak tedbirlerimizi alıyoruz, bunun sonucunu kısa sürede göreceğiz. Biz başarılı olacağımıza inanıyoruz, çalışmalarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz. Şu an yaşanan gelişmeler bunu göstermektedir. Halkımız da rahat olsun, sizler de rahat olun, enflasyon istediğimiz noktaya hızlı bir şekilde gelecek."
"Kurlar serbest piyasa koşulları içinde oluşuyor"
Kavcıoğlu, dolar ve avro kurundaki hareketliliğin serbest piyasa koşulları içinde oluştuğuna dikkati çekerek, dünyada da dolar karşısında artan ya da azalan para birimlerinin görüldüğünü, "örtülü dolar kuru çıpalanması" gibi bir durumun söz konusu olmadığını söyledi.
Serbest piyasa koşulları içinde Türkiye'nin son dönemde aldığı ekonomik, makroihtiyati tedbirlerin, rezerv gelişmelerinin hepsinin kurun daha istikrarlı bir şekilde seyretmesini sağladığını ifade eden Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
"Piyasa şartları, dövize olan arz-talep bunu dengeliyor. Bunu şu an sağlamış durumdayız. Kurda, dolar ve avroda aynı şey paralel şekilde devam edecektir. Son günlerde avrodaki dalgalanma, diğer ülkelerde de aynı şekilde gelişiyor. Serbest piyasa içinde ülkelerin kendi rezerv güçlerine, kendi piyasalarındaki arz-talep dengesine göre oluşan bir durum. Türkiye de bu güçlü ülkelerden birisi."
Kavcıoğlu, dış ticaret açığına ilişkin de Türkiye'nin artık enerji fiyatları dışarıda bırakıldığında cari fazla veren bir ülke konumunda olduğunu bildirdi. Enerji fiyatları açısından dünyada cari açık noktasında sıkıntı yaşandığının görüldüğüne dikkati çeken Kavcıoğlu, "Türkiye'nin bu ülkelerden ari olarak artık son yıllarda uyguladığı ekonomi politikalarının özellikle Türkiye Ekonomi Modeli'nin sonuçlarını görüyoruz. Türkiye artık (enerji hariç) cari fazla vererek tüm diğer bileşenleri bununla dengeleyen ülke konumunda. Bu durum, enflasyonla ilgili istikrarı da sağlayacak durumdur." ifadelerini kullandı.
"Net hata noksan artışında bir şey aramaya gerek yok"
Kavcıoğlu, bir soru üzerine, net hata noksan rakamlarının sadece bu yıl fazla vermediğini, geçmiş yıllarda da aynı seviyelerin ya da daha yüksek değerlerin görüldüğünü dile getirdi. Bunu tek bir nedene bağlamanın doğru olmadığını vurgulayan Kavcıoğlu, en önemli nedenlerden birinin turizm rakamların sonradan güncellenerek doğruya yakınsanmasının, net hata noksanın yıl içinde yüksek oluşmasına neden olduğunu anlattı.
Bunu daha da azaltmak için Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile ortak çalışmaları olduğunu belirten Kavcıoğlu, "Turizm gelirlerinde anket usulüyle çalışmaların daha verimli ve etkin şekilde yapılması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Onda da şu an itibarıyla 5 milyar dolara yakın bir düzeltme söz konusu. Net hata noksan artışında bu yıl bir şey aramaya gerek yoktur. Gelişmiş ülkelerle kıyasladığımızda çoğu ülke net hata noksanda çok yüksek. Biraz dünya ile bakarak karşılaştırırsanız, öyle her şeyin altında bir şey aramaya gerek yok diye düşünüyorum." diye konuştu.
Bankaların sistematik olarak oluşabilecek risklerinin BDDK ve Merkez Bankası tarafından sıkı bir şekilde takip edildiğini vurgulayan Kavcıoğlu, şunları kaydetti:
"Şu an bankacılık sektörünü herhangi bir sistemik, likidite, operasyonel veya faiz riski anlamında çok yakından takip ediyoruz. Şu an Türkiye'nin bankacılık sektörü dünyada ve Avrupa'da en güçlü sektörlerden birisi. Türkiye'nin reel sektörünün gücü bankacılık sektörüne de yansıyor. Bu rasyolara sahip bir bankacılık sektörü için herhangi bir riski konuşmamız söz konusu bile değil ama tabii bu riskler hem BDDK hem bizim hem de bankaların zorunlu olarak oluşturulduğu birimleri tarafından zaten anlık olarak izleniyor. Böyle bir risk olduğunda anlık olarak tedbirler alınır. Bize intikal etmiş bir risk de yok, konuşulmasını da doğru bulmuyorum."
"Reel sektör ve bankaların bilançoları güçlü"
Bankaların karlarındaki artışa yönelik soru üzerine Kavcıoğlu, bankalar yanında reel sektörün de karlarının yükseldiğine işaret etti.
Bu durumun ülke ekonomisinin ne kadar güçlü olduğunu gösterdiğini aktaran Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
"Reel sektör ve bankaların bilançoları güçlü. Karlılığın yüksek olmasının bazı nedenleri söz konusu. Bu yıla özgü diyebiliriz ama önümüzdeki dönemde daha istikrarlı şekilde bankaların karlılığı devam edecek. Türkiye'de tüm sektörlere bakınca şu an uygulanan ekonomik modelin olumlu sonuç verdiğini görüyoruz. Geçtiğimiz dönemde yaşanan kur atakları ya da enflasyon ortamından firma ve bankaların ne kadar olumsuz etkilendiğini düşündüğümüzde faiz politikamızın, aldığımız tedbirlerin reel sektör ve bankacılık sektörünü ne kadar güçlendirdiğini açıklanan bilançolarla çok net görüyoruz."
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin bankacılık sektörüyle yaptığı toplantıya katılmamasına ilişkin soruya da yanıt veren Kavcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Toplantıdan haberim var. Sayın Bakanımızın koordinasyonunda bu konularla ilgili toplantıları çok sık yapıyoruz. Bugün de Finansal İstikrar Komitesi var. Bu toplantıdan dolayı belki katılamayacağım. Şimdiden söyleyeyim, başka şekilde yorumlamayın. Ben de bu tür toplantılara katılıyorum, Bakanımızın eşgüdümünde, BDDK'mız, Borsamız, SPK, bütün arkadaşlar şu an uyguladığımız Türkiye Ekonomi Modeli'ni ve ekonomiyle ilgili tüm kararları birlikte alıyoruz, birlikte karar veriyoruz, birlikte tartışıyoruz. Para Politikası Kurulu (PPK) ve Enflasyon Raporu haftasına geldiği için bu 2 hafta içinde herhangi bir toplantıya iştirak etmiyoruz. Önceki maliye bakanları döneminde de hiçbir bakanın toplantısına, Merkez Bankası başkanının katıldığına rastlamadım. Önceki toplantılarda da olmuyordu. Bunu tartışma konusu yapmak ve bir şey aramak çok doğru değil. Katılabilirdim de. Bu süreçte dışardaki toplantılara iştirak etmiyoruz. Sayın Bakanımız bunu gerekli görürse katılırım. Benim katılmamı gerektirecek bir toplantı değil. Dolayısıyla bir sorun görmüyorum. Sayın Bakanımız gerekli gördüğü her toplantıya davet eder ve biz de katılırız. Şu anda o anlamda koordinasyon ve iş birliğinde, politikaların uygulanmasında hiçbir sıkıntı yok."
Kavcıoğlu, Rusya'nın Mir ödeme sistemine ilişkin çalışmaların devam ettiğini de anlatarak, "MIR kartla ilgili de gelişmeler olabilir, onu da zaten açıklarız. Şu anda çok açıklama yapacak bir durum söz konusu değil. Turistlerin Türkiye'deki harcamalarıyla ilgili bir sıkıntı yok. Rus turistlerin dışında da bir sürü turist geliyor. Herkes istediği yöntemi peşin, nakit kullanıyor. MIR kartın cirosu çok büyük rakam değildi. Öyle çok turizmi etkileyecek, Rus tarafıyla bizim aramızdaki turizmi etkileyecek bir rakam değildi." ifadesini kullandı.
"Türkiye çok doğru yolda"
Türk bankacılık sisteminin çok güçlü olduğunu belirten Kavcıoğlu, sektörün herhangi bir rasyosunda bankacılık sektöründe sistemik risk oluşturma riskinin sıfır olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yarın "Türkiye Yüzyılı" vizyonunu paylaşacağını anımsatan Kavcıoğlu, şunları kaydetti:
"Biz 100 yılı planlarken Türkiye'nin 10 yıllık senedini, 5 yıllık tahvilini almakta kimse endişe etmesin. Hazinenin 20 yıllık borçlanmaya çıkması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye, artık uyguladığı ekonomik modelle, bugün değil gelecekteki tereddütleri de ortadan kaldırmak üzere. Uyguladığımız, üretim, yatırım ve istihdam politikası, en doğru politikalardan bir tanesi. Uyguladığımız politikada bir tereddüt yaşanmasını doğru bulmuyorum. Böyle şey de aldığımız tedbirlerle söz konusu değil. Bu alanda bir tereddüt yaşamaya gerek yok. Türkiye'nin buradan geri dönüşü de söz konusu değil. Türkiye artık çok doğru yolda ve doğru politikalar uygulayarak önünü görüyor, önündeki 100 yılı planlıyor. Tereddüdü olan arkadaşlar olabilir. Biz çok net şekilde inanarak uyguluyoruz, herkes inansın. Türkiye çok net şekilde planladı ve yürüyor. Sonuç almaya başladık."
"Kur korumalıdan çıkışlarda risk görmüyoruz"
Kavcıoğlu, kur korumalı mevduattan çıkışlara yönelik soru üzerine de kurdaki istikrarla kur korumalı mevduat uygulamasının bir şekilde sonlanacağı noktaya doğru gidileceğini söyledi.
Bugüne kadar uygulamanın çok başarılı sürdüğüne dikkati çeken Kavcıoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye'nin faiz oranları, sadece politika faizi değil, tahvil, DİBS, Hazine faizleri, kredi faizleri, mevduat faizleri hepsi politika faizine yakınsayarak son 5 yılın en düşük rakamları haline geldi. Kurla beraber sağlanan istikrarla beraber enflasyonun da geleceği yer yavaş yavaş görülmeye başlamıştır. Komple şekilde kurun istikrara kavuştuğu, enflasyon ve faizlerin düştüğü ortamda kur korumalıda kendiliğinden çıkış olacak. Kur korumaya girişler de çıkışlar da fazla oluyor. Çıkışların büyük kısmı dövize çıkmıyor. İnsanlar ve firmalar ihtiyaçlarını karşılamak için kendi dövizini kullanmak zorunda kaldığı için kur korumalıdan çıkıyor. Onun dışında daha iyi getiri bulacaksa borsa ya da tahvil gibi gayrimenkul neyse dövizin dışında alternatif araması, başka yatırımlara gitmesi önemli gelişme. Bu da kur korumalının ne kadar başarılı yürütüldüğünü gösteriyor. Kur korumalıdan çıkışı da bu şeklide görmek lazım. Herhangi bir risk görmüyoruz orada."
Başkan Kavcıoğlu, seçim sürecine kadar yürütülecek faiz politikasına ilişkin soruya ise şu yanıtı verdi:
"Faiz noktasında PPK metinlerinde bir öngörü yapıyoruz. Onun dışında faizle ilgili öngörüde bulunmamız doğru değil. Ne ifade ettiysek o. Önümüzdeki dönemde aldığımız kararlara paralel indirimden bahsettik. Ondan sonrakini gelişmeler, piyasa, her şey belirler. Geçen yıl da belirli süre indirdik, belirli süre durduk. Piyasa şartları yanında araştırma ekibimiz gelişmeler konusunda her gün veri ağırlıklı olarak bizi besliyorlar, o çerçevede almamız gereken kararları alıyoruz. Ama şunun altını çizmek lazım. Enflasyonun indirilmesi noktasında biz talebi kısıtlayıcı kararlar yerine, üretimi artırıcı kararları almayı seçtik. Dolayısıyla faiz indirimlerini bu noktada görmek gerekiyor. PPK kararlarımız da bu söylediğim cümlenin eşliğinde şekillenmektedir."
Bankacılık sektöründeki risklerin takibinin yasal olarak zorunlu olduğunu ve herhangi bir risk durumu için tedbirin zaten alındığını vurgulayan Kavcıoğlu, "Türkiye bankacılık sektörünün bu kadar güçlü olduğu bir noktada herhangi bir riskten bahsetmek sisteme zarar verir diye düşünüyorum." dedi.
"Dijital para konusunda pilot aşamasına geldik sayılır"
Dijital paraya ilişkin bir soru üzerine Kavcıoğlu, dünya genelindeki birçok merkez bankasının bu konuda çalışmaları bulunduğunu ancak Türkiye'nin daha iyi bir noktada olduğunu söyledi.
HAVELSAN, ASELSAN ve TÜBİTAK ile bu konuda çok önemli bir çalışma yürüttüklerine işaret eden Kavcıoğlu, "Dijital para konusunda pilot aşamasına geldik sayılır. Yıl sonundan önce pilot uygulamasına başlayacağız. Tabii bunun getirisi çok önemli ama çoğu gelişmiş ülkelerdeki merkez bankaları bile çok uzun süredir bu konuda çalışıyor, daha pilot aşamasına bile gelemediklerini görüyoruz. Dolayısıyla bizim çalışmalarımızın çok daha ileri safhada olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim." diye konuştu.
Kavcıoğlu, bankaların karlılık oranlarına ilişkin bir soru üzerine de sadece karlılığa bakmanın doğru olmadığını, bu anlamda KOBİ mevcudiyetinde de 10 kat artış kaydedildiğini dile getirdi.
Yılın başından bu yana çok yüksek bir kredi artışı gerçekleştiğine dikkati çeken Kavcıoğlu, üretimi destekleyen politikalar noktasında bankacılık sektörünün üzerine düşeni yaptığını ve yapmaya devam edeceğini belirtti.
"Altın rezervlerimiz önemli noktaya geldi"
Rusya ile ilişkilerden dolayı ABD'nin Türkiye'ye yönelik bir çekincesi olduğuna ve bir mektup gönderdiğine ilişkin iddiaların hatırlatılması üzerine Kavcıoğlu, "Ültimatom, tehdit gibi konular söz konusu değil. Türkiye güçlü ve bağımsız bir ülke. Türkiye'nin bu konuda uyguladığı çok net bir politika var. Biz de o politika ışığında üzerimize düşeni yapıyoruz. Dolayısıyla bu konuda bir sıkıntı yok." ifadelerini kullandı.
Kavcıoğlu, Merkez Bankasının rezervlerine yönelik bir soruya karşılık yılbaşından bu yana dünya genelindeki merkez bankalarının rezervlerinin 1 trilyon doların üzerinde düşüş gösterdiğini söyledi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası rezervlerinin ise bu süreçte arttığını dile getiren Kavcıoğlu, şöyle devam etti:
"Bunda altının da payı var. Altındaki artış çok değil ama biz hem yastık altındaki altının ekonomiye kazandırılması noktasında Merkez Bankası olarak önemli kararlar aldık. Bunların etkisiyle Merkez Bankasının altın rezervleri önemli derecede artıyor. Berat Albayrak döneminde alınan kararlarla yurt dışındaki altınların getirilmesi ve yastık altı altınların ekonomiye kazandırılması kararlarının sonucu olarak rezervlerimiz önemli noktaya geldi. Biz de bu politikaları, yanına ilave katkılar yaparak sürdürmeye çalışıyoruz, daha da artacak. Türkiye'nin çok önemli bir altın potansiyeli var, yastık altı var. Dolayısıyla bunun artık ekonomiye katılması noktasında Merkez Bankası olarak diğer kurumlarla önemli çalışmalar yapıyoruz."
"Faiz indirimleri üretimi destekliyor"
Kavcıoğlu, Merkez Bankasının kur korumalı mevduat (KKM) içinde dönen kur farkı konusunda TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunu bilgilendirmediğine ilişkin iddiaya yönelik bir soru üzerine, Meclisten veya Plan ve Bütçe Komisyonundan, KKM ve bilançoyla ilgili herhangi bir şeyin gizlendiği veya buraların bilgilendirilmediği gibi bir durumun söz konusu olmadığını ifade etti.
Kendisinin de bir dönem komisyonda görev yaptığını anımsatan Kavcıoğlu, olayı bu şekilde anlatmanın doğru olmadığını bildirdi.
Kavcıoğlu, faiz indiriminin gelecek dönemde enflasyonun düşürülmesine ne kadar katkısı olacağının sorulması üzerine de şunları kaydetti:
"Faiz indirimleri üretimi destekliyor. Üretimin artması sonucu maliyetler, finansmana erişim ve finansman maliyetlerinin azalmasıyla bu durum sürdürülebilir bir şekilde fiyatlara yansıyacak. Bununla birlikte üretimin artmasıyla istihdamın artması, büyümenin artması da bizim bu politika içinde gördüğümüz bir şey."
Rusya ile yapılan SWAP görüşmelerine ilişkin de Kavcıoğlu, Merkez Bankası olarak yerel paralar konusunda bütün ülkelerle görüşmeleri sürdürdüklerini bildirdi.