Dismorfofobi eve hapsediyor

Dismorfofobi  eve hapsediyor
Uzman Psikolog Tülinay Seçkin, sosyal medyanın beden dismorfofobi bozukluğu üzerindeki olumsuz etkisine dikkat çekti. Seçkin, “Genelde bu hastaların 3’te 1’i kendilerini eve kapatırlar. İntihara meyledebiliyorlar” dedi.

Uzman Psikolog Tülinay Seçkin, beden dismorfofobi bozukluğunun ayna hastalığı olarak bilindiğini ve kişinin bedeniyle aşırı derecede uğraş halinde olması, kendini beğenmemesi, çirkin bulması, vücudun herhangi bir yerinde kusur olduğunu düşünmesine dismorfofobi dediklerini ifade etti. Özelikle 15-20 yaşlarındaki bireylerin vücudun çok fazla değişmeye başladığı dönemlerde o dönemde ergenlerin bunu kafaya takması ve vücuduyla uğraşmaya başlamasıyla sürecin başladığına dikkat çeken psikolog Seçkin, ailelerin bu dönemde sıklıkla çocuklarını gözlemlemelerini önerdiğini söyledi.

KİŞİ, ARKADAŞLARIYLA, YAKINLARIYLA

AYNI ORTAMA GİRMEK İSTEMİYOR

Ailede ve kültürde güzellikle ilgili çok fazla abartılı değer yarılarının olması, depresyon öyküsünün olması ve yine ailede duygu durum bozukluğunun olması bunlar hastalığın sıklıkla görülme belirtileri arasında yer aldığını belirten Seçkin, “Estetik cerrahlar özelikle kişi başvurduğunda çok önemli bir kusurunun olup olmadığını, estetik operasyon gerekli olup olmadığını teşhis etme noktasında çok dikkatli olması gerekiyor. Bazen cerrahlar kişinin kusuru olup olmadığını ikna etme yollarını denese de kişi bunlardan tatmin olmayıp başka doktorlara gidebiliyor. Bunların belirtileri neler olabiliyor? Kişi, kusurlarının görünebileceği ortamlardan kaçınabiliyor. Özelikle arkadaşlarıyla, yakınlarıyla çok fazla aynı ortama girmek istemiyor” dedi. Özelikle sosyal medyanın güzellik algısının çok dayatıldığı bir platform olduğuna değinen Seçkin, sözlerini şöyle tamamladı: “Kişiler buralardan çok etkilenebiliyor. Örneğin, İnstagram'da kusurlu bulduğu burnunu, yüzünü, filtrelerle değiştirebiliyor. Cilt lekelerinden yüzünü arındırabiliyor. Baş edemediği çirkinlikle bu filtreler aracılığıyla değiştirmeye çalışıyor ve kendini iyi hissediyor; ama bir yere kadar. Çünkü sosyal medya ve gerçeklik arasındaki farkı gördüğünde bu kişi estetik bir müdahale gerektiğini düşünüyor. Ve bu şekilde cerrahi girişim, tıbbi bir tedavi arıyor. Kadınlarda, erkeklere oranla daha fazla. Bekarlarda kadınlara göre daha fazla. Genelde bu hastaların 3’te 1’i kendilerini eve kapatırlar. İntihara meyledebiliyorlar. Depresyona girebiliyorlar. Takıntılar çok fazla görülebiliyor. Ayna ve yansıtıcı yüzeylerle çok fazla meşgul oluyorlar. Ayna ve diğer yansıtıcı nesnelerden kusurlarına bakıp vakit harcayabiliyorlar.”