Miyasenur Atcı Duysak
Toplumsal cinsiyet ve 'Kadın'
Bugün toplumdaki dezavantajlı grubun içine maalesef ki kadınlar da girmektedir. Kadınlığın bir cinsiyet olduğu ve bireylere bu konuda seçim hakkı verilmeden direkt tahsis edilmiş bir kimlik olduğu düşünüldüğünde, kadınların sırf önceden seçemedikleri kadınlıkları dolayısıyla toplumda dezavantaj sahibi olmaları kabul edilebilir bir durum değildir. Kadınların toplum içinde dezavantajlı konumda olmalarını sağlayan ve besleyen ana unsur ise !" toplumsal cinsiyet "" olgusudur. Toplumsal cinsiyet, toplumların kadın ve erkeklere yüklemiş oldukları ve yapmalarını/uygulamalarını bekledikleri rol, görev ve normlar bütünüdür. Kişiler, toplumun kendi cinsiyetlerine atfettikleri bu rol ve görevleri yapmadıklarında ise toplum tarafından dışlanmakta, sözel ve fiziksel linçe uğramakta ve etiketlemelere maruz kalarak, damgalayıcı söylemlerle toplum tarafından marjinalleştirilmektedirler. Kadın ve kadınlara ilişkin konular geçmişten bugüne çok farklı tartışmaları da beraberinde getirmiştir. İlk insanlığın var olduğu günden bugüne kadar kadına karşı çok farklı bakış açıları oluşturulmuş bunların bir yansıması olarak kadınlar farklı bir şekilde konumlandırılmaya çalışılmıştır. Gerek kadın özelinde gerekse toplum özelinde de bu konu içinde birçok çelişkiyi de barındıran bir yapı haline gelmiştir. Kadınlar toplumsal cinsiyetin ve aynı zamanda biyolojik farklılıklarından kaynaklı olarak birçok kez ikincil bir değere sahip olmuş bu yüzden de çeşitli sorunlara maruz bırakılmışlardır. Erkeklerin bir adım gerisinde düşünüldüğü ya da düşündürülmesi gerektiği düşüncesi kadınlara empoze edilmeye çalışılmıştır. Ancak kadınlar toplumsal yazgının bir parçası değildir. Toplum özelinde değerlendirmemiz gerekirse eğer, kadının konumu ve kadına ilişkin sorunlar çok çetrefilli bir yere sahip olsa da halen bu alanlara ilişkin uygun yapılandırmalar olması gerektiği gibi değildir. Eğitim, sağlık, istihdam, ekonomik, toplumsal ve birçok farklı alanda kadınlar çeşitli sorunlara maruz bırakılmıştır. Bu konuda bir bilinçlenme söz konusu olmaya başlasa da halen kadın denilince kadının sıfatının arkasına !" sorun "" ya da !" maruz bırakılma "" sıfatı eklenmeye devam etmektedir. Toplumsal cinsiyet rollerini etkileyen faktörlerin başında aile gelmektedir. Toplumun en küçük yapı taşını oluşturan aile toplumdaki cinsiyet rollerinin öğrenilmesinde ve bu rollerin içselleştirilmesinde önemli bir konuma sahiptir. Çocukların ebeveynler tarafından farklı oyuncaklara yönlendirilmesi, çocuklara kurulan cümleler (aslan oğlum, güzel kızım, oğlan dediğin güçlü olur erkekler ağlamaz vs.) toplumsal cinsiyet açısından problemli bir alana işaret etmektedir. Aynı aile sosyalizasyon sürecinin de başlangıcıdır. Belirli davranış kalıpları ailede öğrenilerek toplumda görünür olmaktadır. Baskıcı ve otoriter bir ailede büyüyen çocuğun davranış kalıbıyla daha eşitlikçi yapıya sahip olan çocuğun davranışı farklı olacaktır ve bunlar özelinden toplumsal cinsiyet algısı şekillenecektir. Bu şekillenen algı sonucunda da roller öğrenilerek birbiriyle kör bir şekilde bağı olan bir yapıyı oluşturacaktır. Medya araçları toplumsal rollerin aile de öğrenilmesinde bir diğer önemli aktördür. Teknolojinin gelişmesiyle beraber internet kullanımı artmış ve hemen hemen bütün evlerde medya araçları kullanılmaya başlanmıştır. Bu medya araçları ise belirli başlı karakterleri idealize ederek onlar üzerinden toplumsal roller izleyici kitlesine aktarılmaya çalışılmaktadır. Çizgi filmler bunların en tipik örneğidir. Genellikle çizgi filmlere baktığımızda söyleyebiliriz ki erkek karakterler kadın karakterlere göre daha fazladır. Fazla olmasından da ziyade temel olarak erkek karakterler güçlü ve sorunları çözmeye odaklanan bir konumdayken, kadın karakterler erkeklere nazaran daha zayıf bir şekilde konumlandırılmıştır. Buradaki amaç cinsiyete ilişkin rollerin kabullenilmesini daha kolay yönden sağlamaktır. Toplumun temel yapı taşını aile oluşturmaktadır. Ailede anne ve babanın birlikteliği sonucu oluşur ve onların yaşamları doğrultusunda biçimlenen bireylerle çeşitlilik kazanır. Bu yüzden konuya ilişkin başlangıç noktası buradan olmalı ve sorunun çözümüne buradan başlanılarak biçim kazandırılmalıdır. Sorunlar her zaman olacaktır ancak bu konunun üzerine daha çok gidilirse kadın hak ettiği değeri görebilecek ve olması gerektiği şekilde konumlanacaktır.