Büşra Köse
Şeb-i Arus ve Vuslatın Derin Ruhaniyeti
Her yıl Aralık ayında Konya’da düzenlenen Şeb-i Arus törenleri, sadece bir anma değil, derin bir ruhani buluşmanın ifadesidir. 17 Aralık 1273’te Hakk’a yürüyen Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, ölüm gününü bir ayrılık değil, sevgiliye kavuşma, yani vuslat olarak tanımlamıştır. Ona göre ölüm, bir son değil, ruhun hakiki âşık ile buluştuğu bir başlangıçtır.
"Şeb-i Arus", Farsça "düğün gecesi" anlamına gelir. Bu isimlendirme, Mevlânâ’nın ölüm kavramına olan bakışının ne kadar derin ve farklı olduğunun bir göstergesidir. Maddi dünyanın sınırlamalarından kurtulup, ruhun özgürlüğe erişmesini bir düğün coşkusuyla özdeşleştirmiştir. Bu yüzden Şeb-i Arus, matem yerine kutlama ile anılır.
Vuslat Ruhu: İnsan ve Allah’ın Buluşması
Mevlânâ’nın felsefesinde vuslat, insan ruhunun yaradılışındaki asıl kaynağa, yani Allah’a dönüşüdür. Bu dönüş, bir ayrılık değil, bir kavuşmadır. Mevlânâ, "Hamdım, piştim, yandım" diyerek insanın ruhsal olgunlaşma yolculuğunu özetler. Ölüm, bu yolculuğun en yüksek noktasında gerçekleşen ilahi buluşmanın kapısıdır.
Bu kavuşma, yalnızca bir bireyin Allah ile buluşması değildir. Mevlânâ’nın öğretileri, sevgi, hoşgörü ve birliği temel alır. Ona göre vuslat; tüm insanlık için bir uyanış, hakikati anlama ve yüce bir sevgiyle sarılma anıdır. Ölüm, fiziksel dünyanın sonu olsa da ilahi aşkın ve ruhani birliğin başlangıcıdır.
Şeb-i Arus Törenlerinin Anlamı
Her yıl düzenlenen törenlerde, sema ayinleri bu vuslatı sembolize eder. Sema, sadece estetik bir gösteri değil; aşkın, birliğin ve teslimiyetin ruhani bir ifadesidir. Mevlevî dervişlerin dönüşleri, ruhun ilahi aşka kavuşmasını ve insanın Allah’a olan yolculuğunu simgeler. Bu yolculukta her dönüş, insanın kendine ve yaratıcıya daha fazla yaklaşmasını temsil eder.
Şeb-i Arus’un ruhu, modern dünyada manevi anlamını yitiren birçok kavramı yeniden hatırlatır. Ölümün bir son değil, ilahi aşka açılan bir kapı olduğunu anlamak, hayata daha farklı bir perspektiften bakmamıza vesile olabilir.
Mevlânâ’nın Çağrısı: “Gel, Kim Olursan Ol, Yine Gel”
Şeb-i Arus’un vuslat ruhu, yalnızca Mevlânâ’nın sevenlerine değil, tüm insanlığa hitap eder. Onun kapsayıcı ve kucaklayıcı çağrısı, insan olmanın ve ilahi aşka yönelmenin evrensel bir değer olduğunu vurgular. Bugün insanlık, sevgiye ve birliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyor. Mevlânâ’nın vuslat anlayışı, bize bu değerleri yeniden hatırlatmak için bir fırsattır.
17 Aralık’ta Şeb-i Arus’u anarken, sadece Mevlânâ’yı değil, onun hayatımıza kattığı bu derinlikli bakış açısını da içselleştirelim. Her ne kadar maddi dünyanın kısıtlamaları içinde yaşıyor olsak da ruhumuzun özgürleşeceği ve hakikate kavuşacağı anı unutmamak, hayatımızı daha anlamlı kılabilir.
Mevlânâ’nın dediği gibi:
“Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayın; bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir.”
Bu vuslat ruhunu yüreğimizde hissederek yaşayalım.