Nasip

Hayatımıza giren herkesin, yaşadığımız her olayın bize kattığı bir şeyler olduğuna inanırım daima.

Bazen dik yokuşlar çıkmaya sürüklenirken bazen kolayca ineriz o yokuştan. Çıkarken döktüğümüz ter, sevinç gözyaşı olur belki bilemeyiz. Kolay sanıp indiğimiz yokuşa hüzünlenip gözyaşı dökerken buluruz kendimizi ya da. Nasip…

An olur geniş bir okyanusun ortasında çaresiz hissederken an olur çölün ortasında bir damla su ararız. Nasip…

Kimi zaman milyonlarca insanın arasında yapayalnız buluruz kendimizi kimi zaman tüm dünya yanıbaşımızda kuvvet verir bize. Nasip…

Sorularımız cevapsız kalır ya da cevaplarımız olur sorusu dahi olmayan. Nasip…

Binlerce yol olur içimizde bazen çıkışı bulamadığımız bir labirent misali veya tek bir duygu bizi çıkarır o karanlık tünelden. Nasip…

Dertler, neşeler, hüzünler, heyecanlar… Ne var ise dünyaya ait. Bizimle doğmadığı gibi bizimle gitmeyecek hepsi birer nasip.

Hatta ve hatta nasibe inanmak bile nasip!

Yaşadığımız sürece karşımıza çıkan eş, dost, akraba, arkadaş, meslektaş, komşu… Liste uzar da uzar. Esas olan şu, dünya üzerinde milyarlarca insanın içinden seçilerek bir araya gelmişsek, aynı yüzyılın aynı zaman diliminde kesişmişse yollarımız bu tesadüf olamaz. Muhakkak birbirimizden alacağımız bir şeyler olmalı. Birbirimize anlatacaklarımız, anlayacaklarımız, dinleyeceklerimiz olmalı.

Bazen bir çocuk gülüşü bazen yüzlerce yıllık bir tecrübe ya da ne biliyim bir fincan kahve. Dedim ya mutlaka olmalı.

Şimdi ben bu satırları yazarken kimlerin okuyacağından habersizim ancak haberi olan O yüce kudretin muhakkak bir maksadı olmalı. 

O zaman etrafımızda olup biten her şeyin bize katacağı bir değeri olduğunu düşünerek yaşayalım olmaz mı? Belki daha da kolaylaşır her şey.

Sevgi ve saygı ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Özel Arşivi