Ayşe Özel
Hoş Geldin
Zaman ki zaman içinde bir yol... Adım attığımız, düşüp kalktığımız her dönemeç ise bir yaş. Bugün takvim yaprağı diyor ki hayat denilen bu karmaşanın bir yılı daha bitti. Acısı da heyecanı da bi tek yüreğimle Yaradan arasında biliyorum. Her gün ve her yaşta olduğu gibi yine muhasebemi sadece vicdanımla yapıyorum. Çünkü rotası vicdanı olanın yolu nettir buna inanıyorum.
İnsanın yaşadığı değil yaşattıklarıyla ilerlediğine itimat ediyorum.
Şimdi soruyorum;
Bir kalbi onaramadıktan, bir yetimin saçını okşamadıktan, bir fidana sevgi aşılamadıktan, bir mazlum için gözyaşı dökmedikten, konuşmaktan idrak etmeye vakit bulamadıktan, aç bir kedi görünce kendini sorumlu hissedemedikten ya da bir dost selamına cevap veremedikten sonra yüz yıl yaşamış olsa gerçekten yaşamış mı olur insan?
O zaman “ Ben bir asır devirdim.” diyebilir mi bir gün dahi yaşadığından habersizse tüm dünya?
Bende cevabı çok net, sizde nasıl elbet bilemem?
Ama inandığım şu ki; hâlâ bir çocukla çocuk olabiliyorsa bir, tebessümü hiç eksik değilse simasında, yürek yangınını hep dünyanın bir ucundaki mazlum körüklüyorsa, gözyaşının nedeni Rahman’a olan mahcubiyetse, susabiliyorsa herkes avaz avaz bağırırken ve şükredebiliyorsa aldığı her nefese bırakın yüzü bin yıl yaşamıştan evladır. O yüzden yaştan ötedir yaşamak. Ama gerçekten yaşamak…
Hissetmek derinden ve hissettirmek herkese. İyi ki gelmiş bu dünyaya da bize yol açmış dedirtmek. Her zorlukla beraber bir kolaylık olduğuna inanarak yol almak. Hep kendinin üzerine koyarak ve sadece kendi omuzlarını basamak ederek yükselmek. Faydalı ilim için çalışmak, sınıflandırma yapmadan bir görmek herkesi ve tek yarışı kendiyle olmak. Kısacası bize bahşedilen her anı dolu dolu yaşamak duası ile. Öyleyse hoş geldin yeni yaş…
Sevgi ve saygı ile…