Helâl Kefen

Kurşun yarasından bile ağırdı yüreğimdeki yaralar..

Birde birde hançer sapladılar.

Ben hala iyi olamayan bir hasta iken ölmemiş bu öldürelim diyen Ebucehil'lerle dolmuş sınırlarım.

Bu kadar kan dökmek niye, bu kadar kin gütmek niye, bu kadar acımasızlık vicdansızlık niye;

Sordum benim ödediğim diyet nedir.?

Sadece sustular ama gözleri nefret kusuyordu ve şöyle diyordu;

Aldığın nefes, içtiğin su, yaşadığın hayat..

Peki Hakimler hakimi sormazmı size cezalar vermezmi o da sizin canınızı yakmazmı.?

Duymuyorlar bile beni, sağır olmuş kulaklar âmââ olmuş gözlerle bakıyorlar.

Tek dilleri keskin o henüz lâl olamamış;

Çünkü benliklerini şeytana teslim etmişler konuştuklarında yayılan o iğrenç kokudan durulmuyordu.

Benmi ne olurum ben..!

Yaradanıma sığınır onun hududuna barınırım.

Derim ey güzellerler güzeli sınırlarım yerle bir talan oldu, tek barınağım tek limanım tek koruyanım sen varsın.

Sende koyma ne olur kapı önüne;

Zaten alın terim ile aldığım kefenim hep koynumda, yaralı yüreğimin üzerinde taşıyorum.

Belki takatim kalmaz son bir hamle ile beni bertaraf ederlerse kendi helalimlen aldığım ile gireyim kara toprağa.

O fil ordusunun Ebrehe'leri dokunmasın tenime o Ebucehil'ler kefeni bile yok demesinler.

Bendeki aşk ile hududuna sığındığım kalkanım ile hep kaybetmeye mahkum o fil orduları.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Halime Doğru Arşivi