Ayşe Özel
Doğru Mu Eğri Mi?
Dünya üzerinde her birimizin çeşitli alanlarda başarılı olmak, toplum tarafından sevilmek ve sayılmak gibi özellikleri bünyemizde taşımak adına verdiğimiz uğraşlar var maalesef. Kimi zaman açıktan belli ettiğimiz kimi zaman kendi kendimize itiraf dahi edemediğimiz davranışlarımız, sözlerimiz var.
“Ben söylersem görevimden olurum.”
“Onun doğrusu bu değil ama sussam rahatım bozulmaz.”
“Dine uygun değil ama öyle yaparsam filanca bana ne der.” gibi cümleler dilimizde veya kalbimizin bir köşesinde bulunduğu müddetçe kazandığımızı sandıklarımız aslında kaybettiklerimizdir. Ve ilk olarak şüphesiz kendi özümüzü kaybederiz.
Halbuki emrolunduğumuz gibi doğru olsak; işlerimiz, kazançlarımız, filancanın sözleri, makamlarımız ve mevkilerimiz istediğimiz güzellikte olmayacak belki. Fakat aynada baktığımız yüz kendimiz olacağız. Bir yabancının gözlerinde kaybolmadığımız için hamd edeceğiz.
Şöyle de bir gerçek var ki; geçmişten günümüze fikirleri ile ufuk açan bilim adamlarının eleştirildiği, aydınlığa yön veren alimlerin hor görüldüğü, Allah’ın en kıymetlisi Hz. Peygamberin dahi sevmeyenlerinin olduğu bir yer kürede yaşıyoruz.
Tam da bu nedenlerle kimin bizi sevmesi ya da övmesi kıymetli olabilir ki?
Özümüzden bunca vazgeçişin değeri ne kadar büyük olabilir?
Dahası fıtratı bozmaya değebilir mi?
Cevabını veremeyeceğimiz suallerin muhatabı olmak uğruna harcanabilir mi?
Birçok alanda insanları doğruya, güzele davet eden insanlar gerçekten alkışlanmış mı?
Ya da şöyle sormak daha mı doğru? Gerçekten alkışlansalar bu kadar keşfe mazhar olurlar mıydı?
Kimya derslerinden hatırlarız bir çoğumuz elmas kömür ilişkisini hatta Aziz Sancar’ın konuyla ilgili muhteşem bir sözü vardır. Der ki:
“Elmas ile kömür aynı karbon sayısına sahip. Ancak moleküller yapıları sebebiyle biri elmas diğeri kömür. İnsanı düşünelim. Herkes topraktan yaratıldı. Ancak ahlak, merhamet, vicdan gibi kimyasal bağlar, onun asıl cismini belirler.”
İçinde var olduğumuz alan her ne ise sanat, kültür, bilim, din… Ortaya koyduğumuz her eserin tüm toplum tarafından değer görmesi gerçekten mümkün olabilir mi? Bunu ancak hırsı, ihtirası ya da bencilliği zirve yapan bir bilinç kabul edebilir. Bu uğurda her şeyi feda etmeye razı gelerek.
Ve bu durumun ancak dünya üzerinde kazançlarımızın, kaybettiğimizi sandıklarımızdan daha değersiz olduğunu bilme idrakine ulaştığımızda değişeceğine inanıyorum.
Firdevsi’nin kıymetli sözlerinden biri ile son vermek istiyorum. Kendisi şöyle diyor:
"Yeryüzünde senin ayrıca dost aramana lüzum yok, doğruluk senin dostun ve yardımcındır."
Sevgi ve saygı ile…