Ayşe Özel
Diken Eken Adam
İlk okuduğumda beni ciddi manada düşünmeye sevk eden bir hikayeden bahsetmek isterim müsaadenizle sizlere. Ve her Mesnevi okunmasına başlamadan önce içimden hep şöyle dua ederim. Bu kez sizinle de paylaşmak istedim ki hepimiz için açılacak başka kapılarımıza belki anahtar olur kim bilir?
“Hz. Pir okuyacağım satırlarda hangi sırları bizlere anlatmak istedi ise, Rabbim onları yüreğime ilmek ilmek işle, idrak ettir ve hayatıma dahil etmeyi nasip et. “
Buyurunuz Hz. Pir Mesnevi’sinde “Diken Eken Adam” hikayesini şu şekilde ifade eder:
“Tatlı sözlü fakat sert huylu adamın biri, insanların bahçesinin önünden gelip geçmesinden rahatsız olup bahçe etrafına yola dikenler ekmişti. Başlangıçta kimseyi rahatsız etmeyen bu dikenler zamanla büyüdü ve yoldan geçenlere eziyet vermeye başladı. Oradan geçenler adamı ayıplayıp dikenleri söküp atmasını istedilerse de adam söylenenlere hiç aldırış etmiyordu. Gelip geçenleri rahatsız ediyor ve insanların elbiseleri dikenlerden dolayı yırtılıyordu. Bahçe sahibi hele ki dikenlerden zarar gören daha önce husumet yaşadığı bir kişi ise içten içe mutlu oluyordu.
Son çare olarak bu durum, beldenin valisine bildirildi. Adamı huzuruna çağıran Vali:
“Bu dikenleri sök’’ diye emir verdi. Adam da: “Efendim, bir gün sökeceğim’’ dedi.
Yarın sökerim, öbür gün sökerim derken zaman geçti ve dikenler iyice kökleşti. Vali adamı yanına tekrar çağırıp yine ikaz etti:
“Şu dikenleri bir an önce sök. Sözünde dur. İşini erteleme” dedi. Adam yine:
“Merak etmeyin, sökeceğim’’ deyince Vali öfkelendi ve:
“Hep yarın diyerek yapacağın işi erteliyorsun. Fakat şuna dikkat etmiyorsun. Her geçen gün o dikenler büyüyüp güçleniyor. Derinlere kök salıyor. Dikenleri sökecek olan sen ise her gün ihtiyarlıyorsun. Gücün, kuvvetin azalıyor!” “
Hikaye burada tamamlanıyor gibi görünüyor öyle değil mi? Sizde nasıl bir kapı araladı bilmiyorum ama ben naçizane fikrimi paylaşmak isterim.
Evet, zahirinde sadece diken olarak görülen bu hikaye aslında çok derin içerikleri barındırır. İnsanoğlu ömrü boyunca kalbine çeşitli tohumlar eker. Nefret, haset, gıybet, kin vs. Hepsinin temelinde aslında yeşil küçük bir diken tohumu vardır. Bu tohumlar başlangıçta kişinin kendini haklı görerek ektiği tohumlardır ki kimseyi rahatsız etmez. Fakat öyle bir zaman olur ki o tohumlar bahçeden yola kadar uzanan kökü derin dikenlere dönüşür. Etrafındaki herkesi rahatsız eder. Gerek sözleri gerek davranışları gerekse sadece bir bakışı ile geçmişin öcünü almak gayesiyle birer birer batar. Bunu çoğu zaman kendinin bir gül olduğunu benliğini korumak için bu dikenleri var ettiğini vurgular. Oysa ortada ne bir gül vardır ne de bahsettiği haklılık sahidir. Kalpleri bilen ancak Allah’tır. Adalet ancak O’nun himayesindedir.
Bununla birlikte zamanında küçük olan kökler yaş ilerledikçe daha da derine inerek sökülmesi zor bir hâl alır. Bunlar kimi zaman alışkanlıktır kimi zaman karakter. Adına ne derseniz deyin temelinde daima o dikenin tohumu vardır. Sadece sökemediğine ad koyar insan. Sözüm ona kılıf uydurur. “Ben böyleyim.” der kibirle. Kendini inandırdığı şeylere herkes inansın ister. Ne tuhaf değil mi?
Sevgi ve saygı ile…