Miyasenur Atcı Duysak
Çocukluk Çağında Akran Zorbalığı
İnsan en önemli gelişim dönemi olan çocukluk çağında birçok sorunla karşı karşıya kalmaktadır. Özellikle ergenlik döneminde bilişsel, duygusal ve sosyal sıkıntılar gençlerin sorunlarını derinleştirebilmekte ve potansiyellerini hem gençlikte hem de gelecekte ortaya koymalarına engel olmaktadır. Çocuk ve ergenlerin gelişim süreci boyunca zamanlarının büyük bir kısmı okulda geçmektedir. Dolayısıyla bu ortamlarda da karşılaşılan problemler olabilmektedir. Okul zorbalığı ve okulda şiddet olayları son yıllarda yaygınlık gösteren bu problemlerin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Okul zorbalığı çocukların akademik başarısını ve psiko-sosyal iyilik hallerini olumsuz etkilediğinden, güvensiz okul iklimine bağlı olarak kendilerini gerçekleştirmeleri engellendiğinden ve zorbalığın etkileri uzun bir döneme yayıldığından okulda zorbalık önemsenmesi gereken bir konu haline gelmektedir.
Akran zorbalığı, bir veya birden çok öğrencinin, kendilerinden daha güçsüz öğrencileri, kasıtlı ve sürekli olarak rahatsız etmesiyle sonuçlanan ve kurbanın kendisini koruyamayacak durumda olduğu bir saldırganlık türüdür. Okul yıllarında öğrenciler arasında şiddetin en yaygın ifadelerinden biri akran zorbalığıdır.
Akran zorbalığı saldırgan bir davranıştır ve her düzeyde öğrenim gören bireyde görülebilmektedir. Ergenlik döneminde ebeveyn denetiminin azalması ile birlikte akran etkisinin arttığı, bu artışın saldırgan davranışları arttırdığı ve akran zorbalığının oluşmasına neden olduğu söylenmektedir. Akran zorbalığı kurbanlarla birlikte, okuldaki tüm öğrencileri, öğretmenleri ve oluşturulmak istenen pozitif okul çevresini etkilemektedir. Akran zorbalığı, sadece kurbanlarda değil, aynı zamanda süreç içinde yer alan zorba, kurban ve izleyicilerde; depresyon, düşük özsaygı ve problemli davranışlar gibi yaşam boyu süren psiko-sosyal olumsuzluklara neden olmaktadır. Bu olumsuz etkiler, akran zorbalığı türüne ve öğrencilerin zorbalığa maruz kalma sıklığındaki artışa bağlı olarak değişiklik göstermektedir.
Bireylerin biyolojik, psikolojik ve sosyal gelişmelerinde anahtar bir role sahip olan eğitim ve öğretim faaliyetleri, okul çatısı altında yürütülmektedir. Nitelikli ve fonksiyonel eğitim-öğretim hizmetleri, öğrencilerin akademik başarısı ve psiko-sosyal iyilik hali bakımından oldukça önemlidir. Ne var ki eğitimin sunumu ve öğretim faaliyetlerinin sürdürülmesi, her durumda beklendiği gibi işlevsel ve etkin bir biçimde uygulanmayabilmektedir. Birtakım ‘istenmeyen öğrenci davranışları’, okul içerisinde veya dışında eğitsel işleyişi aksatabilmektedir. Bu davranışlar, daha ileri boyutta “öğrenci problemleri” olarak gerek mikro düzeyde doğrudan öğrenciler açısından gerekse makro düzeyde eğitim sistemi açısından ciddi riskler ve engeller doğurmaktadır. Bu sebeple konunun üzerine gidilerek çözümcü faaliyetlerde bulunulması istekten öte önemli bir ihtiyaçtır.