Miyasenur Atcı Duysak

Miyasenur Atcı Duysak

Çocukların Sosyalleşme Süreçlerinde Ailelerin Rolü

Çocuklar dünyaya “boş bir levha” olarak gelmektedir savı doğru olarak kabul edilebilir. Bu boş levhalar zaman içerisinde öncelikle aile sonrasında ise sosyal çevre ve diğer etkenler (medya, toplum vb.) aracılığıyla şekillenmekte ve yavaş yavaş dolmaya başlamaktadır. Böylece çocukların yetişkinliğe giden yolda anlam dünyaları oluşmaktadır.
Çocuklar, fizyolojik ve duygusal birtakım ihtiyaçlarının giderilmesi sürecinde ailesine ihtiyaç duymaktadır. Tanım olarak bakıldığında 0-18 yaş arası bireyler çocuk olarak değerlendirilmektedir. Bu yaş aralığından ise özellikle 0-6 yaş arası oldukça önemli ve kritiktir. Zira bu yaş aralığında insan karakteri/kişiliği şekillenmekte ve aileden alınan tüm değer ve yargılar adeta o boş olan levhaya bütünüyle kaydedilmektedir. Ömrünün geri kalan kısmında ise çocuk, bu levhaya yazılanlar üzerinden hayatını şekillendirmektedir yani bir başka değişle çocuk 0-6 yaş aralığında ailesinde ne gördüyse onu vermeye başlamakta ve kimlik oluşumunu o levhaya göre tamamlamaya ve tanımlamaya çalışmaktadır. Çocuklar dünya hakkında pek az şey bilmektedirler ve bu yüzden bir büyüğün bakımı ve gözetimi altında olmaya muhtaçlardır. Dünyanın nasıl bir yer olduğundan bir haber olan çocuk nasıl davranması gerektiği konusunda, pek tabii bir arada olduğu, birlikte yaşayıp, duygusal bağlarla bağlandığı ve aidiyet duygusu geliştirdiği ailesinden kişileri rol model alarak öğrenmeye çalışmaktadır.

Böylece çocuk, toplum içinde nasıl davranması gerektiğini ve o topluma kendisini nasıl kabul ettireceğini çeşitli davranış kalıpları, kurallar/normlar, kültür, örf- adet ve duygu şemaları (vb.) üzerinden öğrenmeye başlar. Çocuk doğduğu günden itibaren ailesiyle başlayan bir sosyalleşme sürecine girmiş bulunmaktadır. Önce aile içinde kendi konumunu, değerini öğrenen çocuk zamanla aile içi kurallara vakıf olmaktadır. Aile içinde nasıl davranması gerektiğini ve ailede kimden ne tür yardımlar isteyebileceğini öğrenerek çocuğun aile içi sosyalleşme süreci devam eder. Aile ise bu süreçte çocuğa doğduğu ilk günden itibaren değerlerini, yargılarını, inançlarını, hayat görüşlerini aktarmaya başlamaktadır.

Bu sayede çocuk dünya hakkındaki ilk görüşlerini ailesinden öğrenmekte ve ailesinden almış olduğu bu mesajlar doğrultusunda da uygulamaya geçmektedir. Bu sayede ailesinin yargılarını kendi yargıları gibi görerek içselleştirir ve karar alırken, seçimler yaparken veya bir davranış sergilerken bu yargılara göre hareket etmektedir. Bu yargılar doğal olarak çocuğun sosyal hayatında da aktif olarak görülmekte ve sosyalleşmesinin veya sosyalleşememesinin önünde duran büyük bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ayrıca çocuğun ailesinden edindiği tüm bu bilgiler eğer ki farkındalık vb. gibi bilişsel süreçlerle değiştirilmezse çocuğun yetişkinlik döneminde de kendisine yer bularak adeta bir kod halini alır ve gelecek nesillere bu kod aktarımı sağlanır. Bu sayede ailelerin kalıp yargıları veya görüşleri nesiller boyunca aktarılmaktadır. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda ailelerin kendilerini geliştirmeleri ve çocuk yetiştirirken bilinçli olmalarının oldukça önem arz ettiği görülmektedir.

Ailelerin okuyarak, izleyerek veya dinleyerek bir şekilde kendilerini geliştirerek çocuğa kendi zihin dünyasını inşa etmesi için yeterli ve sağlıklı bir alan oluşturmaları oldukça mühimdir. Ebeveynlerin öncelikli yapması gereken; yetişmekte olan çocuğa gittikçe artan bir yeterlilik duygusu vermesi, sonunda onu kendi başına bırakması ve böylece ailesinin desteğinden kurtulmasını sağlayarak kendi benliğini oluşturmasına olanak tanınmasıdır. Çocuk bu sayede doğru ve sağlıklı bir zihin ve kişilik gelişimi gösterecek ve ilerde sağlıklı birer yetişkin olmalarına imkan sağlanacaktır. Çocuklara rol model olurken adaletli ve tutarlı olunması da ayrıca önemli bir noktadır.

Çocuğa söylenilenler ile gösterilenler birbirleri ile çelişirse bu sağlıklı bir ortam yaratmaktan ziyade bir yıkıma ve güven kaybına sebep olur. Örneğin çocuğa “bağırmak kötü bir şeydir” dedikten sonra gereksiz yere bağırma eylemi gerçekleştirilirse çocuğun anlam dünyası tamamen karışır ve başta güven problemi olmak üzere çeşitli problemlerin yaşanmasına sebep olunur. Bu yüzden aileler çocuklarına davranışları ile örnek olmalıdır ki çocuk da ailesinden görmüş olduğu modellemeyi kendi hayatına sağlıklı bir biçimde uygulayabilsin. İşte çocuklar bu şekilde ailelerinden gördükleri ve de duydukları ile yoğrulmakta ve şekillenmektedirler. Bu doğrultuda da aileler çok okumalı ve çokça bilinçlenmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Miyasenur Atcı Duysak Arşivi