Budanan ağaç mı?

 

Bahar gelince bi uyanış başlar doğada. Üzerindeki ağır yorganı kaldıran tüm yeryüzü birer birer ‘merhaba’ der. Derin bir rüyadan sıyrılmışçasına. Gözlerindeki mahmurluğu henüz atamamışken, deyim yerindeyse ayağa kalkıp doğrulmaya başladığı bu zaman dilimi budama mevsimi olarak bilinir.

İşin ehli tarafından ağaç dalları birer birer budanır. Kuru dallar teker teker gövdeden ayıklanır. Öyle ki sadece bazen gövde ve bi kaç cılız dal kalır o koca ağaçtan.

Bu olay çocukken şahit olduğumda beni en çok sarsan ve üzen olaylardandır. Ağaç budayanlara karşı kızgınlığımı gülümseyerek hatırlarım bazen. ‘Nasıl kıyarlar ki?’ sorusu dün gibi kulağımda çınlar ara ara. Nedenini bi sonraki yıl görüp babamdan dinlediğim zamanlarda ise içimin nasıl ferahladığını anımsarım sonra. Elimden tutup tek tek dokunduruşunu. “Bak yerine nasıl tazesi geliyor.” demesine hâlâ mutlu olurum. Kesilen her bir dalın güçlenerek adeta ağaç gövdesinden patladığını, yerini aldığı bi önceki parçanın kuvvetini de üzerine yüklediğini gördüğümdeki hayretim hâlâ çocuk yaşımdaki kadar tazedir.

Acımadan kesildiğini düşündüğüm her bir dalın aslında ağacın yükü olduğunu, yerine gelecek taze dalın umudun habercisi olduğunu, kahverengi dalların yerini çiçekler donattığını gördükçe artar şaşkınlığım. Derin bi şükürle idrakini benliğime işlemeye çalışarak.

Nasıl mı?

Tıpkı acıların, hüzünlerin, kaybettiğimizi sandığımız her şeyin bize bıraktığı gibi…

Çünkü bizimde yapraklarımızı döktüğümüz sonbaharlarımız olur ağaçlar gibi. Ve kimi zaman güz yağmuru ıslatır. Kışlarımız olur iliğimize kadar üşüdüğümüz. Sonra bahar gelir ardından çiçeklenmek için. Ama öncesinde Yaradan kuru ve bize yük olan dallarımızı kesiverir bu kez. Yanılgımızın farkında olmadan kayıp sandıklarımıza gözyaşı dökeriz. Gözyaşımızın bize şifa olacak Nisan yağmuru olduğundan bi haber. İnsan bu ya onu da unuturuz, yaz gelir. Şenlenir dallarımız. Meyve verir her bi yanımız. Giden kuru dalın bize güç kattığını ancak zamanla anlarız. Anlama zamanlarımız da değişir elbet. Kimimiz bi sonraki baharda kimimiz ise gözlerimizi kapayacağımız anda farkına varırız. Zaten bütün mesele bahar çiçeğini verene sevinip kesilen dala üzülmemekle anlam kazanmaz mı?

Şimdi kesildi sandığımız dallarımızı bi yoklayalım mı birlikte ne dersiniz?

Budanan ağaç mı yoksa budanmayan ağaç mı olmak istersiniz?

Geride kalan o dallar gerçekten kayıp mı yoksa bi güç mü Yaradan tarafından bize bahşedilen?

Eksildik mi arttık mı?

Ne dersiniz?

Sevgi ve saygı ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Özel Arşivi