Bu gece oturdum yine bir şiir yazdım; Bir şiir daha ve bir daha derken, sabaha kadar bütün şiirleri yalnız sana yazdım.
Elimi uzatsam değebilirmiydim, hayaline dokunabilirmiydim, peki ya gözlerin ne renk?
Gözlerine hatta göz bebeklerinin içine bakabilirmiydim.
Ben çaresizlikler ülkesinin kül kedisi, sen ise soylu bir kralın veliahtı tek varisi, tuttuğunu koparan bazen can bile yakan güçlü bir noyansın.
İşte bütün bunlara benim vefakar, cefakar, sevgiyle dolu yüreğim nasıl dayansın.
Ben sevgi eken, umut biçen, aşk hasat eden, mutluluk harmanlayan bir sevdalıyım.
Oysaki sen acımasız, vurdum duymaz, bencil, egosu yüksek hatta ve hatta fazla ukâla..
Herkesi parmağında oynatacağını sanan, ama bu duygular ile kendi içinde kendi fırtınasına boğulan aciz bir kayık gibisin.
Sadece kendini fazla dev aynasında gören mutluluğu kendine haram ettiğin gibi başkalarınada haram eden acınası bir zavallısın.
Biliyormusun tüm şiirleri yazarken sana olan sevgimi değil, acıma duygumu yazdım aslında;
Çünkü acınası bir haldesin.
Geleceğini kör kuyulara gömen, kendini mahsene kapatan, sevmeye ve sevilmeye aç mutluluğa muhtaç acizsin.
Neden dersen?
Yaktığın canların vebali olsa gerek derim. Ve ömrünün son günlerinde yalnızlığa yelken açmış bir mahkumsun..
Uzat ellerini uzat tutayım diyorum, çekeyim seni mutluluğa diyorum ama nafile;
Çevreni o kadar dikenli telle çevirmişsin ki her bir adım da her bir el uzatmam da batıyorsun ok gibi..
Bu durum böyle olmaz be bayım, olmaz;
Bu dünya sanada kalmaz.
Varsın benim hayallerim gerçek, gerçeklerim ise hayal olsun.
Çünkü sen hayallerimde o kadar iyisin ki o kadar naif, o kadar zarif!..
Hadi var git yoluna bayım, hadi var git.
Ben senin gerçeğini değil, hayalini sevmişim hayalini...