İlhan Palut kariyeri hakkında konuştu: Konyaspor'da mutluyum
İlhan Palut kariyeri hakkında konuştu: Konyaspor'da mutluyum
Röportaj: Salim Manav - Ajansspor
- Geçen sezondan başlayalım. Kırılma anı olan Trabzonspor maçını şu anda oynasaydınız neleri değiştirirdiniz?
Geçen sezon o maçı oynadığımız haftalarda Trabzonspor’u yakından takip eden tek takım bizdik. Oyuncularımızın üzerine ekstra bir baskı uygulamamıştık. "Oyunumuz ne ise, onu oynayalım" dedik, iyi hatırlıyorum. Maçın ilk 15 dakikası Trabzonspor çok iyi bir oyun sergiledi ama genelde başa baş bir oyun oldu. Bugün hala o 2. gol gözümün önünden gitmez. Nwakaeme’nin bireysel güçlü kalışları, efektifliği ikinci golü yememize sebep olmuştu. Belki bu maçı geri çevirebilseydik, her şey daha farklı olabilirdi diye düşünüyorum.
- UEFA Konferans Ligi'nde Vaduz'a elenmenizde zeminin etkisi oldu mu? O maç bugün daha iyi bir zeminde oynansa kazanabilir misiniz?
Vaduz maçında tabii ki zemin ve koşulllar bizi etkiledi. Vaduz maçı eğer daha iyi şartlarda oynansaydı sonuç daha farklı olabilirdi. Evet, bu bir bahane değil, biz ne olursa olsun Vaduz’u geçmeliydik. İkisi de 5-6 farkla kazanabileceğimiz maçlardı ancak bazı faktörler bizim için sıkıntı oldu. Bugün Avrupa’daki grupları ve muhtemel rakiplerimizi gördüğümüzde "Bu gruplarda fark yaratabilirdik" diyorum. İnşallah bir daha nasip olur ve daha sağlam şekilde adım atarız.
- İlhan Palut'un kariyer hedefi nedir?
Kendimi en zor görevlere bile hazır hissediyorum. Antrenörlük geçmişime bakıldığında yapılmamış bir görev olmadığını göreceksiniz. Her türlü alanda görev aldım. Şu an Konyaspor’dayım ve çok mutluyum. Çünkü her şey yolunda gidiyor. Gerek ekibimizle, gerek yönetimimizle, gerek şehirle uyumlu gidiyoruz. Burayı kesinlikle bir basamak olarak görmüyoruz, hiçbir takımı da göremeyiz. Şu an tek hedefimiz elimizdeki kadrodan en iyi verimi alarak başarı yakalamak. Şahsım adına da Türk Milli Takım dahil, en zor görevlere hazır olduğumu düşünüyorum.
- Sizin için 'yeni nesil' teknik direktör deniyor. Ne dersiniz?
Süper Lig’de yeni nesil teknik direktörlerin girişinin en net örneği İlhan Palut-Göztepe birlikteliğidir. Bu konuda mütevazı olamayacağım. Bu durum, bahsi geçen "Yeni nesil çalıştırıcılık" önünü açtı diyebiliriz. Biz futbola teknik direktörlükle başlamadık. Fatih Terim'leri, Şenol Güneş'leri, Ersun Yanal'ları izleyerek yetiştik. "Onlar gitsin, biz gelelim" diye bir şey demiyoruz kesinlikle. Bizim hâlâ onları örnek aldığımız yerler olabiliyor. 10 sene sonra Allah nasip ederse, bizim yerimize de genç antrenörler gelecektir belki. Eğer yetenekleri varsa, bizler kadar beklemesinler, daha erken şans verilsin onlara.
- Peki sizin en beğendiğiniz teknik direktör?
Ülkemizdeki teknik direktörlerin çeşitli özellikleri var. Bizler de bu yönlerden etkilenebiliyoruz. Mesela Şenol Güneş, çalıştığı oyunculara değer katabilen bir teknik direktör. Fatih Terim, bir camiayı yönetebilecek karizmaya sahip bir teknik direktör. Dünya futboluna gelecek olursak, Pep Guardiola’nın özgüvenli futbolunu beğeniyorum. Ben böyle söyleyince takımıma Manchester City futbolu oynatmaya çalışıyorum gibi algılanıyor. Böyle bir şey yok, ben maç maç, eğer benim kafamdaki sisteme benzeyen bir sistemde maç görürsem, oyuncularıma bunu örnek gösteriyorum. Ligimizde geriden oyun kurarak oynamanın en başarılı örneği bence Başakşehir ve Konyaspor.
- Şu ana kadar Süper Lig'de Fenerbahçe'yi mağlup eden tek teknik direktörsünüz, Jorge Jesus hakkında düşünceleriniz nedir?
Jorge Jesus ne istediğini ve ne yaptığını son derece iyi biliyor. Son derece konsantre. Bu kadar başarı elde etmesine rağmen bir yenisi için sürekli azmediyor. Hem ligde hem de Avrupa’da iyi bir performansa sahip şu an. Bizimle oynadıkları maça gelirsek; biz kendi oyunumuzu oynamaya çalıştık ve Fenerbahçe’ye pozisyon vermedik.
- Yeni nesil Türk antrenörler içerisinde hangi isim daha önce Avrupa'ya gider?
Evet, futbolcularımız Avrupa’nın önemli kulüplerinde forma giyiyor. Teknik direktörlerimizin de benzer bir durum yaşayabilmesi için ligimizin kalitesinin çok daha artması lazım. Mesela şu an Makedonya Ligi’nin başarılı teknik direktörü bizim pek ilgimizi çekmiyor. Aynı şekilde Türkiye Ligi’nin de Avrupa’da yeniden değer kazanması gerekiyor. Bunun için de başarı şart diye düşünüyorum. Böylece Türk antrenörlerimiz de Avrupa’da görev alabilir. Kimin ilk gideceği önemli değil, Çağdaş Atan gitsin, İlhan Palut gitsin, Ömer Erdoğan gitsin… Birileri gitsin. Bu yolu açalım yeter ki.
- Konya'da neler yapıyorsunuz? Futbol dışında vaktinizi nasıl geçiriyorsunuz?
Ailem Göztepe döneminde İzmir’e yerleşmişti. İzin fırsatları olursa gidiyorum yanlarına. Konya’da ise yüzde 95 tesislerde geçiriyorum günümü. Dışarıya da elbet çıkıyorum. Konya çok kadim (eski, ezeli) bir şehir. Gezilmesi gereken çok önemli yerleri var, buraları geziyorum. Şehri de tanımak lazım. İnsanların rutinine ayak uydurmak gerektiğini düşünüyorum. Konya’nın dinginliğini, huzurunu, temizliğini seviyorum. Çünkü burası benim beklentilerimle doğru orantılı bir şehir.
- Edebiyat, müzik ve sinemaya dair tercihlerinizden söz edebilir misiniz?
Genellikle başarı öyküleri ve otobiyografi tarzında kitaplar okumayı seviyorum. Guardiola’nın kitabını da okudum mesela. Tarih kitaplarını okumayı seviyorum. Sinemada da insanların ortak yorumlarından hareketle film seçiyorum genelde. Müzik kültürüm de genelde ruh halime göre değişim gösteriyor. Belgeselleri de futbol ve kariyer üzerine seçerim. Fatih Terim belgeselini de izledim mesela. Evet, bir teknik direktörün hayatı futboldur. Her ne aktiviteyi yaparsa yapsın, kafasında hafta sonu oynayacağı maçı oynar.
- Elinizde imkân olsa hangi futbolcuyu takımınıza transfer edersiniz?
Eğer elimde bir imkân olsaydı Kevin de Bruyne ile çalışmak isterdim. Oyun aklı, çok yönlülüğü, oyun görüşü ve uygulama becerisi beni inanılmaz etkiliyor. Tabii bu mevkisel olarak değişir. Stoperde de Van Dijk ile hücumda da Mbappe ile çalışmak isterdim.
- Yabancı dil eğitimi alıyor musunuz?
Bireysel olarak dil eğitimleri alıyordum ancak o kadar meşgul olmaya başladık ki onun yerine oyuncularımla gündelik olarak yabancı dille konuşmaya gayret ediyoruz. Bu şekilde geliştiriyorum kendimi. Böylece de kısa sürede yeterli düzeye ulaşabileceğimi düşünüyorum.
- Yabancı kuralıyla ilgili düşünceniz nedir?
Şu an mevcut bir kural var ve biz buna konsantreyiz. Biz birçok maçta 4-5 Türk oyuncuyla oynuyoruz. Ben 7+4’ten 8+3’e dönülmesine de olumlu bakıyorum. Neticede yabancısı da yerlisi de 25-26 oyuncunun hepsi aynı antrenmanı yapıyor, hepsinin gayesi ortak. Ben bu sınırlamaları doğru bulmuyorum. Çünkü oyuncu değişiklikleri konusunda bizi de zorluyor. İyi oynayan oyuncuları çıkarmak zorunda kalabiliyoruz. Yeri gelir 5 Türk oyuncuyla oynarım, yeri gelir 2 Türk oyuncuyla oynarım. Bu yüzden sınırlamalar olmamalı, esnek olunmalı diye düşünüyorum.
- Abdülkerim Bardakcı, Galatasaray'da henüz kendini kabul ettiremedi. Geleceği için ne söylersiniz?
Biz Abdülkerim Bardakcı’dan inanılmaz derecede verim aldık. Evet, Türk Milli Takım’ı ve İstanbul takımlarını son derece hak etti. Abdülkerim, Galatasaray'da olduğu için A Milli Takım'a daha fazla çağrılacaktır. Galatasaray’da bir geçiş dönemi yaşadığını görebiliyorum ki bu çok normal. Büyük bir camiadasın ve kendini kabul ettirmen gerekiyor. Bu da onda dönem dönem performans düşüklükleri ve gerginlikler yaşatabilir. Yine de Abdülkerim zamanla Galatasaray’ın değişmez isimlerinden birisi olacaktır diye düşünüyorum. Aynı şekilde Milli Takım’da da öyle olacaktır.
- Arda Turan’ın “Yeni nesil teknik direktörler geriden ayağa pasla oynuyor fakat bizim ülkemizde bunu uygulayabilmek pek mümkün değil” şeklindeki yorumuna katılıyor musunuz?
Geriden oyun kurma taktiğinin ligimizdeki en çarpıcı örneği bence Başakşehir ve Konyaspor. Ben bu taktiğin risklerine rağmen, çok tekrar ve antrenmanla başarılabileceğine inanıyorum. Arda Turan'ın yaptığı açıklamaya katılmıyorum. Türkiye şartlarına uygun değil diyemeyiz, fakat her takım da yapamayabilir.