Uzmanı Açıkladı: Başıboş Hayvanların Sayısı Nasıl Azalacak?
Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Fahrettin Alkan, Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi’nin kuruluşundan bu yana verdiği hizmetleri aktardı.
Türkiye’nin en büyük ve kapsamlı pet hayvan hastanesinde sağlık hizmeti sunduklarını belirten Alkan, “Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi 11.000 m² kapalı alana sahip Türkiye'nin en büyük ve modern pet hayvan hastanesidir. Sahipli sahipsiz çiftlik, pet ve egzotik hayvanlara sağlık hizmeti verilmektedir. Klinik hizmetleri; Dahiliye, Cerrahi, Doğum ve Jinekoloji ile Dölerme ve Suni Tohumlama Anabilim Dalları tarafından verilmektedir. Hayvan Hastanesi bünyesinde kesintisiz 7/24 saat sağlık hizmeti veren Acil Servis birimi bulunmaktadır. Hastane bünyesinde Konya Büyükşehir Belediyesi ile yapılan protokol gereği sahipsiz sokak hayvanları ve hastalıklarının tanı ve tedavileri ile hospitalizasyonu için birbirinden bağımsız kedi ve köpeklere özgü ayrı birimler mevcuttur” dedi.
BULAŞI ÖNLEMEK İÇİN GİRİŞLER AYRI
Öncelikle sahipli ve sahipsiz hayvanların hastaneye giriş kapılarını ayırdıklarını söyleyen Alkan, “Hayvanlardan insanlara bulaşan zoonoz dediğimiz hastalıklar var. Bu hastalıklar hem hayvanlardan insanlara hem de hayvanlardan hayvanlara geçer. Hastanemizde sahipli ve sokak hayvanları ayrı girişlerden hastaneye kabul edilmekte muayeneleri yapılmakta ve gerekirse ayrı yerlerde hospitalizasyon edilmektedir. Sahipli hastalarla biz onları bir araya getirmiyoruz. Bulaşıcı hastalıklar olabilir bunun sahipli hayvanlara ve diğer hayvanlara bulaşını engellemek için ayrı giriş kullanıyoruz” şeklinde konuştu.
PROTOKOL KAPSAMINDA HAYVANLARA SAĞLIK HİZMETİ VERİLİYOR
Konya Büyükşehir Belediyesi ve Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi arasında imzalanan protokole göre Konya ve ilçelerinden getirilen sahipli sahipsiz pet hayvanlara veya büyükbaş hayvanlara sağlık hizmetleri sunduklarını anlatan Prof. Dr. Fahrettin Alkan, “Hastanemiz ile Konya Büyükşehir Belediyesi ve merkez ilçe belediyeleriyle Valiliğin kontrolünde yürütülen bir protokolümüz var. Bu protokol çerçevesinde biz sahipsiz sokak hayvanları dediğimiz kedi ve köpekleri tedavi ediyoruz. Gerek vatandaşlar tarafından gerekse belediye kendi imkanlarıyla tedavi edemiyorsa, tedavileri mümkün değilse ‘Canbulans’ dedikleri ambulans sistemiyle sahipsiz, hastalanmış, tedaviye ihtiyacı olan hayvanları hastanemize getirirler. Burada hastanın ihtiyacı olan tedaviyi tamamlarız" dedi.
SAHİPSİZ HAYVANLARA SAHİP ÇIKIYORUZ
S.Ü Veteriner Fakültesi olarak hastanemize getirilen sahipsiz vakalar tedavisi yapıldıktan sonra resmi olarak belediye hayvan sağlık birimine teslim edilmektedir diyen Alkan, “Hasta geldiği zaman vatandaşa “Sahipli mi, sahipsiz mi, sizin hayvanınız mı ya da sokak hayvanı mı?” diye sorarız. Eğer bu hayvan kendi hayvanları değilse, sokak hayvanı ise tedavilerini, sorumluluklarını, tedavi sonrası bakım beslenmelerini kabul ederlerse, sahiplenmek isterlerse kendilerine hayvanı kimliklendirip sahiplendiririz. Eğer sahiplenmek istemezse, yapamayacağını beyan ederse biz bu protokole bağlı olarak belediyelerin ilgili birimlerini ararız. Vakanın durumu ve hastalıkla ilgili prognozu ile ilgili tedavisi ile ilgili bilgileri paylaşırız. Eğer ilgili kurum bu kedi ya da köpeğin tedavisini kendi imkanlarıyla yapabileceklerine karar verirse ‘Canbulans’ dedikleri ambulans sistemiyle gelir buradan alırlar götürürler. Kendi barınaklarında ve hastane kliniklerinde tedavi ederler. Ama gelen vaka sahipsiz sokak hayvanıysa ve belediyenin kendi imkanlarıyla bakılamayacak derecede hasta ise o zaman bize bırakılır bunun tedavisini Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Küçük Hayvan Hastanesi’nde yapabilirsiniz onayını alırız tedavisine burada devam ederiz. Hasta iyileştiyse iyileşme süreci tamamlandıysa daha sonra belediyeye haber veririz. Gelirler hastayı alır giderler kendileri kayıt altına alır ve belediyenin barınaklarında yaşamlarına devam ederler” bilgilerini verdi.
POPÜLASYONUN ÖNÜNE GEÇİLMELİ
Artan köpek popülasyonunun önüne geçilmesi gerektiğine dikkat çeken Alkan, “Belediye sokak hayvanlarında sahipsiz hayvanların üremelerini engellemek için kontrolsüz üremeye müsaade etmemek için kendi imkanlarıyla gerek dişi gerekse erkek kedi ve köpeklerde kısırlaştırma operasyonlarını yapıyor. Şu andaki mevcut kanunda sokak hayvanlarının sorumluluğu ilgili belediyelere ait. Bununla ilgili de birçok ilgili belediye Veteriner İşleri Daire Başkanlığı veya kimi yerde şube başkanlığı şeklinde veteriner sağlık birimleri bulunmakta. Burada hayvanların gerek bakım beslenmeleri ile ilgili gerek hastalıkların tedavisi ile ilgili, gerek hastalıkların çıkmaması için aşı programları ile ilgili gerekse kısırlaştırma ile ilgili girişimleri var. Ama bunlar için merkezi bütçede bu işler için ne kadar kaynak ayrılıyor bilmiyoruz. Çünkü her belediyenin imkanları bu iş için yapacakları yatırım miktarları, biraz kendi bütçeleri ile ilgili. Buna her ilde ne kadar bütçe ayrılıyor bu konularda bizim bilgimiz yok” ifadelerini kullandı.
ÜREMENİN KONTROL ALTINA ALINMASI GEREKİYOR
Ülkede hayvanlarla ilgili uygulanan politikalardan bahseden ve yerel yönetimlerde istihdamın artırılması gerektiğini vurgulayan Alkan, “Gerek yerel gerekse ulusal basında sürekli farklı kaynaklardan, hayvanlarla alakalı farklı yaklaşımlar ilgili yorumlar yapılmakta. Olay bazen çok ajitasyonlara kadar giden üzücü vakalara çıkıyor. Tabi bu durumlar toplumda rahatsızlıklara neden oluyor. Bununla ilgili bakanlığın da bildiğim kadarıyla yeni bir yönetmelik yönerge çalışması yaptığını duyuyoruz. Özellikle bu sahipsiz sokak hayvanları dediğimiz kedi köpeklerle ilgili yeni bir kanun yayınlanacağı ile ilgili duyumlar alıyoruz. Burada yapılması gereken hayvanların üremesinin kesinlikle kontrol altına alınması gerekir, sınırlandırılması gerekir. Çünkü sokak hayvanlarında bulaşıcı olan hastalıkların, zoonoz dediğimiz hastalıkların çevreye gerek insanlara gerekse diğer hayvanlara bulaşması büyük bir sağlık sorununa neden olabilir. Bunu önlemek için de her bir belediyenin imkanları dahilinde buna yönelik önlemleri alması gerekir. Zaten kanun da burada asıl sorumluluğu belediyelere yüklüyor. Kontrolsüz üremeye müsaade edilmemesi gerekir. Zoonoz hastalıklara karşı kesinlikle aşılanma gerekir. Eğer bunlar kendi imkanları varsa kendileri yapmalıdır. Kendi imkanları yoksa uygun bu hizmeti verebilecek bazı illerde veteriner fakültelerinin hayvan hastaneleri var. Burayla protokoller yaparak bu konuyu gündemlerine alabilirler. Kurumlardan, kamu kuruluşlarından yararlanabilirler. Yönetimde bu işleri yapacak yeteri sayıda personelleri yoksa belediyelerde bu işleri ilgili ve hekimlerin istihdam edilmesi gerekir” diye konuştu.
AŞILAMA PROGRAMI DÜZENLİ YAPILMALI
Toplumun hayvanlara karşı yaklaşımları hakkında değerlendirmede bulunan Alkan, “Tek taraflı olarak insanı ya da vicdani boyutu düşünüldüğünde sokak hayvanlarının sanki dokunulmazlığı varmış gibi geliyor. Fakat bunların bazen kontrol dışı sağlık problemleri olduğu zaman örneğin kuduz dediğimiz hastalık bu zoonoz bir hastalık insanlara, özellikle küçük çocuklara bazen köpekler saldırarak bu hastalıklara sebep olabiliyorlar. Bu soruna yönelik aşılama programlarının düzenli yapılması gerekir. Bizim burada karşılaştığımız bazı sahipsiz sokak hayvanlarından tedavileri mümkün olmayan örneğin kanser dediğimiz ve vücutta birçok doku ya da organa metastaz yaptığımız yani başka doku ve organların, sistemlerin de etkilendiği hastalık tablosuyla karşılaşıyoruz. Kanunlar çerçevesinde insani yönü de düşünülerek, vicdan yönü de düşünülerek artık tedavi edilemiyorsa, bu ciddi riskler oluşturuyorsa yönetmelik ve yönergelere uygun şekilde bu hayvanların itilaf edilmesi gerekir. Yine özellikle trafik kazalarında, ateşli silah yaralanmalarında, sokak hayvanlarında bizim rast geldiğimiz birçok organını, dokusunu, sistemini etkileyen vakalarla karşılaşıyoruz. Bunların tedavilerinin mümkün olmadığına hekim olarak karar verebiliyoruz. Bu hayvanların uyutulmasına özellikle hayvan severler karşı çıkıyor. Fakat bunların tedavisi mümkün değil, bakımları mümkün değil. Bu hayvanların da yine yönetmelik ve yönergelere uygun olarak itilaf edilmesi gerekir” dedi.
TEDAVİSİ MÜMKÜN OLMAYAN HASTALARA UYGULANMALI
Hayvanlardaki hastalıkların tedavisi mümkün değilse insan ve çevre sağlığını, halk sağlığını ve diğer hayvanların sağlığını tehdit ediyorsa bu vakaların itilaf edilmesi gerektiğini belirten Alkan, “Tedavisi mümkün olmayan hayvanların uyutulmasına karar vermesi gereken kişi veteriner hekimlerdir. Veteriner hekim gelen hastanın muayenesini yapıp hastalığını ortaya koyduktan sonra eğer bu hastalık tedavi edilemeyecek ise kararını ona göre verir. Bu hastalık özellikle zoonoz bir hastalık ise ya da vücudunun birçok bölgesinde doku ya da organları çalışamayacak şekilde travmatize edilmişse, parapleji dediğimiz felç tablosu varsa hayvan ayakta duramıyor, arka tarafı hareket edemiyor, kendini koruyamıyorsa, bakıma muhtaç ve özel bakımı da yapılamıyorsa bunların itilaf edilmesi gerekir. Bu hayvanlar sokağa bırakıldığında huy değişimine gider. Saldırgan olmayan bir hayvan etrafına saldırır, diğer insanlara, çocuklara ve diğer hayvanlara zarar vermek ister. Doğal olarak kendisini savunmak ister. Fakat hastalığından dolayı bu savunma refleksini gösteremez. Gösteremediği için de etrafında kim gelirse ona zarar verebilir. Bunu önlemek için de tedavisi mümkün olmayanların itilaf edilmesi gerekir” cümlelerine yer verdi.
ÇÖZÜM TOPLATMAK DEĞİL
Konya'da da bazı bölgelerde kırsal alanlarda ve Anadolu'nun birçok yerinde köpek saldırılarını gördüklerini söyleyen ve toplumun tek çözümü bu hayvanların toplatılması olarak gördüğünü ifade eden Alkan, “Sokaktaki sahipsiz hayvan problemini hepsinin toplanarak bir yere konmasıyla çözemeyiz. Neticede bunlar da sosyal varlıklar. Doğal ortamları var. Bunların da bir yaşam standartları var. Belli bir alana tüm hayvanları toplayarak biz bu problemi çözemeyiz. Buna ne belediyelerin bütçesi yeter ne de gerekli sağlık ve bakım hizmeti verilebilir. Hayvanların mümkün olduğu kadar bulundukları ortamda gerek diğer hayvanlara gerekse insanlara zarar vermeden, üremelerinin kontrol altına alarak doğal ortamlarında yaşamalarına müsaade etmemiz gerekir. Ancak hiç sosyalleşmemiş tamamen sokakta ya da kırsalda doğup büyümüş hayvanların kesinlikle toplanması belediye barınaklarında mümkünse sosyalleştirilmesi ve buna rağmen saldırgan davranışlarını devam ettiren hayvanların doğaya salınmamasına dikkat edilmelidir. Zaten problemlerden bir tanesi de bu hayvanların doğal yaşam ortamlarına insanoğlu çok fazla müdahil oluyor. O hayvanların yaşam alanını sınırlandırınca, hayvanların davranışları, yaşam şekilleri değişmek zorunda kalıyor. Adaptasyona uğramaları gerekiyor. Bu da birden kolaylıkla olacak bir iş değil. O yüzden burada temel kural şu olmalı bence tedavisi mümkün olan hayvanların hastalıklarını tedavi edip uygun rehabilitasyon merkezleri varsa buralarda rehabilite edilmeli. Üremeleri kesinlikle kontrol altına alınmalı. Zoonoz hastalıklar ve diğer hastalıkları yönünden de aşılama programları düzenlenmelidir. Sosyal ortamlarında da yaşam alanı tanınmalı” diye konuştu.
YOLDA YÜRÜYEMİYORUZ ŞİKAYETLERİ ARTTI
Köpek saldıracak korkusuyla çocukların okula gidemediğini ve ailelerin mağdur olduğunu bu durumlarda önlem alınması gerektiğini belirten Alkan, “Çocuklar okula gidemiyor 20-30 tane köpek var yolda yürüyemiyoruz şikayetleri çok artmaya başladı. Çocuklar parkta oynayamıyor, yolda yürüyemiyor, okullarına köpek saldıracak korkusuyla çok kısa mesafelere, servislere binmek zorunda kalıyorlar. Aileler çok kısa mesafeler için çocuklarını servislere vermek zorunda kalıyor. Bu da tabi ki insani anlamda hangi taraftan düşünürseniz düşünün bir sıkıntı oluşturuyor. O yüzden bunların kesinlikle kontrol altında bulundurulması lazım. Sayılarının ya da popülasyonunun çok fazla o bölgede barınmasına müsaade edilmemesi gerekir. Müsaade edilenlerin de zoonoz hastalıklar yönünden ve diğer hastalıklar yönünden kontrol altında bulundurulması gerekir” dedi.
ALINACAK ÖNLEMLER SUİSTİMAL EDİLİYOR
Birçok Avrupa ülkesinde köpeklerin insanlara zarar verme noktasında itilaf edildiğini söyleyen Alkan, “Avrupa ülkelerinde hem bulaşıcı hastalıkları önlemek hem de insanlara zarar vermesin diye hayvanlar itilaf ediliyor. Bizim burada maalesef birçok şey kontrolden çıkıyor. Hayvanlara dokunmayın deniliyor, tabii dokunmayalım kimsenin dokunmaması gerekir. Onlara da bir yaşam standardı, yaşam alanı sağlanması gerekir. Ama öyle durumlar oluyor ki hayvanlar o bölgedeki özellikle çocuklara ve yaşlılara zarar verir hale gelebiliyor. Bunun o canlıların yaşam alanlarına çok fazla müdahale etmemizden kaynaklandığı kanaatindeyim. Hayvanların bakımı ve beslenmesi için çeşitli sivil toplum örgütlerinin ya da kuruluşların ciddi anlamda destekler aldığını da duyuyoruz. Bunların da suistimal edildiği söyleniyor. Böyle bir çıkmazımız var. İşin doğrusu popülasyonunu çok arttırmadan belli bölgelerde hayvanların bakım ve beslenmelerinin gerek hayvan severler tarafından gerekse ilgili kamu kuruluşları tarafından yapılmasında fayda var” dedi.
CAN DOSTUNUZU SOKAĞA BIRAKMAYIN!
Hayvan sahiplerinin beslediği pet hayvanlarını veya hasta bakıma muhtaç can dostuna bakamayacağını anladığında çözümü sokağa bırakmakta bulduklarını ancak bunun doğru bir yöntem olmadığını söyleyen Alkan, “Hayvan sahiplerinin can dostlarını sokağa bırakmasıyla ilgili şöyle bir yol denenebilir. Konya için söylüyorum bize zaman zaman vatandaşlar geliyor artık hasta hayvanına özelikle pet hayvanına bakamayacaklarını söylüyorlar. Buna birçok gerekçe sunabiliyor. Bunun çözümü şu biz bu hayvanı başka birileri tarafından sahiplendirme yoluna gidiyoruz. Çünkü bu evde bakıma beslemeye özellikle aile ortamında büyümeye alıştıysa buna uygun bir aile bulmak için Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi olarak öncülük edebiliyoruz. Değişik sosyal medya kanallarını kullanarak yeni bir aile bulmaya çalışıyoruz, duyuruyoruz. Eğer bu da olumsuz sonuçlanırsa bizim Konya Büyükşehir Belediyesiyle yaptığımız protokole dayanarak belediyeye haber verdiğimiz zaman onlar geliyorlar, alıp kendi barınaklarına götürüp orada bakımlarına devam ediyorlar. Yani bunun çözümü aslında sokağa bırakmak değil, ilgili kurumlara başvurmak. Eğer insanlar baktığı hayvanın sorumluluğunu artık taşıyamaz hale geldiyse, bu hayvandan kurtulayım diye, can dostlarını lütfen sahipsiz sokağa bırakmasınlar. Çünkü onları sokağa bıraktıkları zaman hayvanlar zaten sokak ortamına alışık değiller. Beslenmeleri problem diğer canlılara zarar vermesi problem. Tavsiyemiz hayvanı ya sahiplenecek birini bulmalı ya da ilgili kurumlar var oraya götürecek, hayvanı teslim edecek. Sokağa bırakmasından sahiplendirmesi daha iyi olabilir. Hem hayvana zarar vermemiş olur hem de vicdanen rahat olur. Şimdi bir de çipleme kimliklendirme çıktı. Çipleme dediğimiz şey hayvan kayıt altına alınıyor. Yönetmelik ve yönergelere göre sokağa bırakılan, önceden sahiplenilmiş, kayıt altına girmiş hayvanların çipleri sayesinde sahibine ulaşmak çok zor değil. Sahipli hayvanı sokağa bırakanlara caydırıcı yöntemler uygulanmalı” diye konuştu.
VETERİNER HEKİMLER İSTİHDAM EDİLMELİ
Kurumlarda yeteri düzeyde ve sayıda kalifiye veteriner hekimlerin istihdam edilmesinin zorunlu hale getirilmesi gerektiğini vurgulayan Alkan, “En büyük problemlerden bir tanesi de sokak hayvanlarının sayısının artmasına rağmen ilçe belediyelerinde, büyükşehir belediyelerinde ya da belde belediyelerinde bu hizmeti verecek bütçenin dışında veteriner hekimlerde yeterli sayıda değil. Birçok yerde hiç denetimin olmadığı belediyeler var. Hayvanlarla ilgili sağlık hizmeti verebilmek için belediyelerde veteriner hekimlerin istihdam edilmesi gerekir. Eğer veteriner hekiminiz yoksa zaten bu hizmetleri veremezsiniz. Hayvanların sadece karnını doyurmak onlara bakıp beslemekle bunların yaşamlarını idame ettiremezsiniz. Hayvanların zaman zaman insanlarda olduğu gibi sağlık hizmetine de ihtiyaçları var. Hayvanlara da ister sahipli olsun ister sahipsiz olsun asıl sağlık hizmetini verecek tek meslek erbabı veteriner hekimlerdir. Bu nedenle her belediyede Veteriner İşleri Daire Başkanlıkları kurulmalı ve bu durum kanun ve yönetmeliklerle belirlenmeli, hatta zorunlu hale getirilmeli. Kurumlarda yeteri düzeyde ve sayıda kalifiye veteriner hekimler istihdam edilmelidir” kelimelerini kullandı.
HİZMETİMİZ BÜTÜN HAYVANLARA
Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi’nin tam teşekküllü hayvan hastanesi olarak hizmet verdiğini söyleyen Alkan, “Dünya Veteriner Hekimler Günü Nisan ayının son haftasının Cumartesi günü olarak kutlanıyor. Bu sene Nisan ayının son haftası, 27 Nisan Cumartesi günü Dünya Veteriner Hekimler Günü olarak kutlandı. Tüm meslektaşlarımız için hayırlı olsun, buradan günlerini kutluyorum. Biz Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi olarak sahipli veya sahipsiz hastalara 7/24 saat hizmet veren bir kurumuz. Burada gerek sahipli, gerek sahipsiz kedi, köpek veya diğer hayvan türleri ile ilgili tam teşekküllü hayvan hastanesi olarak hizmet veriyoruz. Birçok alanda yetişmiş yeteri sayıda akademisyenimiz, alanında uzmanlaşmış hocalarımız var. İyi düzeyde sağlık hizmeti verildiği kanaatindeyim” şeklinde konuştu.
-Büşra GÜLTAŞ