Ölüm Sonrası ‘Yas’a Veda' Destekle Mümkün!

Ölüm Sonrası ‘Yas’a Veda' Destekle Mümkün!
 Muhabir
Hayatın olağan akışında karşılaştığımız ölüm ve kayıplara bağlı yasın psikolojik yansımaları ve buna bağlı ‘Kriz ve Travma’ aşamasının kişilerde bıraktığı etkileri değerlendiren Klinik Psikolog Mustafa Erol, yas sürecini Konya’nın Sesi'ne değerlendirdi.

Bireylerin ölüm ve kayıplar sonrası yaşadıkları yoğun duygusal zorlukların hayatlarını durma noktasına getirdiğini belirten Atlas Psikoloji kurucusu Klinik Psikolog Mustafa Erol, kişilerin acıyla baş etme yöntemleri işe yaramadığında mücadeleyi tek başına göğüslemek zorunda olmadıklarını söyledi. Erol, “İnsanların günlük yaşamının içerisinde meydana gelen bütün olaylar aslında onlar üzerinde bir kriz yaratabiliyor. Bu biraz daha şokla başlıyor. Biz başımıza gelen olayların sonucunda o olayla karşılaştığımızda bir şok yaşıyoruz. Bu şokun yaşanma evresinde de bu belli bir oranda krize dönüşüyor bizim için. Bu olay hayatımızı zorlayıcı bir unsursa başımıza gelen hadise travmaya dönüyor ve sonrasında yaşadığımız problemlerin ardından yas sürecine giriyoruz. Kriz, travma, ölüm ve yas konusu birbiriyle biraz daha entegre bir konu. Ama krizin, travmanın ve ölümün birbirinden ayrılması gerekebilir. Ölüm çoğu zaman travmanın içinde değerlendirilir ama orada ölüm kısmına ayrı bir pencere açmak gerekebilir. Travma; sel, deprem, yangın gibi doğal afetler veya bir şiddet unsuru, bir taciz, tecavüz insanlar tarafından meydana gelen şeyler ya da bir hastalıktır. Başımıza gelen kötü bir olaydır. Saydığımız şeyler bizim günlük hayatımızı sekteye uğratan unsurların başında geliyor. Başımıza gelen durum hayatımızı sekteye uğrattığında yas sürecine girmiş oluyoruz. Çünkü o olaydan belirli bir oranda etkileniyoruz. Travma sonrasında yaşadığımız bazı durumlar oluyor. Buna travma sonrası stres bozukluğu da denilebiliyor. Bunu yaşadığımızda olayla mücadele etmek, başa çıkmak biraz zor bir durum haline gelebiliyor. Bireysel anlamda bu olayla ilgili bazen belli oranda mücadele edebiliyoruz, bunu göğüsleyebiliyoruz, yas sürecini atlatabiliyoruz ama atlatamadığımız ve bizi gerçekten zora sokan, hayatımızı idame ettirmekte zorlandığımız durumlar olursa da bir uzmana başvurulması gerektiğini danışanlarımıza söylüyoruz” diye konuştu.

problem-front-47-001.jpg

ACIYLA YÜZLEŞMEK İYİLEŞMEYİ GECİKTİRİR!

Yaşanılan acı her neyse baskıladığında ve görmezden gelindiğinde sürecin zor bir hale büründüğünü ifade eden Erol, “Başımıza gelen olaylar sonrasında bir acı hissediyorsak, bu duygu durumunun içindeysek bununla belli oranda yüzleşmek bizim için iyi olabiliyor. Acıdan kaçmak kolay değil başımıza gelen durum ne olursa olsun orada bizi etkileyen bir unsur var. Bu bizim üzerimizde bir acı yarattı duygu durumumuz şu an üzüntülü, çok iyi hissetmiyoruz şeklindeyse o olaydan sonra bir acı hissiyatına kapıldıysak bununla belirli oranda yüzleşmek baş edebilmemizi biraz daha kolaylaştırabiliyor. Bunu baskıladığımızda, görmezden geldiğimizde, geriye ittirdiğimizde bu süreci zor bir hale getirebiliyor. Çoğu zaman insanlar hayatları içerisinde yaşadığı olaylardan sonra birebir acıyla yüzleşmek istemeyebiliyorlar. Ya da onlardan kaçmak istiyorlar. Genellikle belli miktarda yüzleşilmesi ve o olayın neden olduğu, ne şekilde gerçekleştiği, bunun bir kritize edilmesi, insanın kendi içinde belli oranda onu o süreçten çıkartmaya yardımcı olabiliyor. Gerçek manada kişinin işin içinden çıkamadığı gibi bir senaryo gerçekleşiyorsa, ben bu olayla yüzleşemiyorum ve ciddi manada bir acı hissediyorum diyorsa bir uzmandan yardım almasını istiyoruz. Yaşadıklarından sonra etrafındaki insanlardan belli oranda destek almıştır, alıyordur ama kendisini ve etrafındaki insanları daha zorlu bir süreç bekliyorsa burada biz elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyoruz” cümlelerine yer verdi.

mustafa-erol.jpg

HER İNSAN BİRİCİKTİR!

Destek sürecinin kişiden kişiye değiştiğini ve iyileşmenin birinci basamağının farkında olmakla başladığını vurgulayan Erol, “Destek aşaması için bir süre belirtmek kişiye biraz haksızlık etmek olabiliyor. Her insanın ayrı bir süreci oluyor ve yaşadığı olaylardan etkilenme oranı her insanın bambaşka. Benim ayağım bir taşa takılıp düştüğümde bundan etkilenme oranı bambaşkayken ve bu benim hayatımı zora sokan bir unsur olabiliyorken sizin için önemli olmayabilir. İnsanların olaylar sonucunda o olaylara atfettiği değerler önemli. Her insan biricik olduğu için psikolojide de her insan biriciktir öyle kabul ederiz. Her insanın başına gelen hadiseleri o kişinin özelinde değerlendiririz. Aynı olay birçok kişinin başına gelebilir veya benzer olaylar ama her birinin ayrı bir yaşantısı, ayrı bir karakteri, ayrı bir kişisel gelişim süreci olduğu için onu ayrı bir şekilde değerlendiririz. Ve genellikle şu zamanda cevap verir gibi farazi bir zaman belirlemesi yapmamaya gayret ediyoruz. Ama bu sürecin aşılması için kişinin olayın farkında olması gerekiyor bu çok önemli. Başıma ne geldi, ne şekilde geldi ve ben bununla nasıl yüzleşebilirim, bunu nasıl atlatabilirim şeklinde olayın farkındalığına sahip olursa, o farkındalığı bir uzman yardımıyla veya kendi fark edip bir uzmana başvurduğunda bizim için birinci basamak bu farkındalığı sağlamak. Bu farkındalıkla süreç daha kolay bir hale bürünebiliyor. Ama kişi farkında değilse; ‘Olay nasıl oldu? Ne şekilde oldu?’ olayla ilgili hiçbir fikri yoksa bunu tamamen baskılayıp geriye ittirmişse böyle bir durumda farkında olmasını sağlamaya gayret ediyoruz” dedi.

661eccff377882cab3db7252-64abd8051f28fcf6b672fd0d-bilissel-davranisci-terapi.png

GÜVEN DUYGUSU ŞEFFAF OLMAYI SAĞLIYOR

İnsanların sıkıntılarını rahatlıkla dile getirmekten çekindiği bir toplumda bireylerin yaşadıklarını saklayıp, gizleme eğilimi gösterdiği bir dönemde terapinin kişilerin hayatlarını kolaylaştırdığını belirten Erol, “Bu tarz insanların duyulmaya ihtiyacı oluyor. Kendisine bu konuyu izah edemiyor, başına gelen her neyse etrafındaki insanlarla paylaşmak istemiyor çünkü anlaşılamayacağını düşünüyor veya hiç anlayışlı bir çevrenin içerisinde değil. İçine kapanık insanlara güven duygusunu aşılamaya gayret ediyoruz. Çünkü burası insanların yargılanmadan, eleştirilmeden ve söyledikleri veya karakteriyle ilgili herhangi bir yorumda bulunmadığımız bir alan olduğu için bizim çıkış noktamız. Yani burada her şeyi anlatabilirler, her şeyi paylaşabilirler. Bizim kişisel görüşümüz dini inancımız ve tuttuğumuz takım bireysel anlamda uzmanın bütün kimliklerinden sıyrılıp kapının dışında bıraktığı bir ortam ve kişiyi şeffaf bir vaziyette dinliyoruz ondan da şeffaf olmasını rica ediyoruz. Diğer insanlara anlatamadığı, paylaşamadığı veya çekindiği eleştirilirim, yargılanırım şeklinde hissetmeyeceği bir ortamda şeffaf bir şekilde bize içini açabilmesi için bu güven duygusunu oluşturmaya gayret ediyoruz. Bu da terapötik süreçle alakalı. Kişiyle kurduğunuz bağ, o güvenin biraz daha artması ve anlatacaklarının daha şeffaf ve biraz daha filtrelemeden kolay bir vaziyette anlatmasını sağlayabiliyor” ifadelerini kullandı.

depresyon-1-1.jpg

YAS SÜRECİ UZADIĞINDA DEPRESYON KAÇINILMAZ!

Ölümle yüzleşen her kişinin depresyona girmediğini ancak uzayan yas sürecine müdahale edilmediğinde bu durumun depresyona dönüşebileceğinin altını çizen Erol, “Ölümün ardından yaşanan kriz, travma gibi durumlar meydana geldiğinde ve kişiler tek başına süreci atlatamadığında bu uzun bir zamana yayılıyor. Depresyon özellikle yas süreci uzadığında görülebilen bir durumdur. Bu kişilerde depresyon belirtileri ve semptomları görülmeye aday diyebiliriz. Elbette kriz ve travma yaşayan veya bir yakınını kaybeden ölüm unsuruyla karşılaşan her kişinin depresyona girdiği gibi bir durum söz konusu değil. Ama depresyona dönüştürebilir. O noktada kişinin bununla belli oranda yüzleşiyor olması lazım. Yüzleşebilmesi için bunun farkında olması lazım. ‘Başına gelen neydi? Nasıl geldi? Ve sonuçları ne?’ Kişi kendi içinde olayların muhakemesini yapabiliyorsa zaten depresyon kısmına geçmeden de içinde bulunduğu durumu kritize edebiliyor. Velev ki edemedi ve bir uzmandan yardım aldı. Bunun farkındalığını sağladıktan sonra depresyon evresine geçmeden belli oranda engelleyebiliyoruz. Ama depresyona dönüşmesi için yas sürecinin daha uzun bir süre meydana gelmesi lazım. Kişinin başına gelen durumla ilgili herhangi bir fikri yok bununla yüzleşmek istemiyor bunu tamamen baskılıyor ve o yas sürecini kabullenemediğinde yas süreci uzuyor ve bu durum ister istemez depresyon gibi veya farklı psikolojik rahatsızlıklara da evirilebiliyor” şeklinde konuştu.

otuz-yas-sendromu-kac-yasinda-baslar.jpg

EN BELİRGİN ÖZELLİĞİ İZOLE BİR HAYAT

Kabullenme süreci ve depresyon belirtileri hakkında bilgiler veren Erol, “Kişi kabullendi ama gerçek manada işin içinden çıkamayıp da bir depresyon süreci içerisine giriyorsa genellikle buradaki en önemli semptom hayatını idame ettiremiyor oluşudur. Evden çıkmak istemeyebilir, sosyal hayatındaki insanlarla paylaşımda bulunmak istemeyebilir. Önceden keyif aldığı ne varsa bunları tamamen bırakır ve kendi içine yönelir. Genellikle depresyonun halk arasında da görülen semptomlar bunlardır. İnsanlar başlarına gelen durumu kabul etseler dahi bazen depresyon süreci yaşayabiliyorlar. İnsanlar biraz daha toplumdan ve etrafındaki insanlardan, ebeveynlerinden, bakım verenlerinden, eşinden dostundan izole bir vaziyete bürünüyorlar. Elbette depresyonun evreleri olduğu için hafif, orta ve majör şeklinde ilerlediği durumlar da oluyor. Ama hangi dönemde olursa olsun, özellikle majör depresyon döneminde bu sıkıntıları biraz daha şiddetli görürüz. Fakat hangisi içerisinde olursa olsun kişi kendi hayatını çok fazla idame ettiremez ve ettirmek de istemez. Sosyal hayatından biraz daha izole bir hale bürünür. Bunu tersine çevirmek için farkına varır ve kabullenirse bizim çıkış noktamızın birinci basamağı o oluyor. Olayla ilgili birazcık daha üzerine düşünmesi, yüzleşmesi ve o süreci yeniden canlandırmasını ve tedavi sürecinde bunu kendisinin de görmesini sağlıyoruz. Çünkü bazen süreç içerisinde özellikle depresyondaysanız niye depresyona girdiğiniz bazen göremeyebilirsiniz. Birçok şey meydana gelmiştir, kümülatif bir şekilde birikmiştir ve artık işin içinden çıkamaz bir hale bürünürsünüz. Bu biriken şeylerin ne olduğunu ayrı ayrı irdelediğimizde bireyle belli başlı noktalara temas etmiş oluruz. Bireyde o farkındalığı yarattığımızda kişi neden depresyonda olduğunu anlar ve bunun çözümüne ilişkin kendisiyle seanslar süresince derin derin irdelemeye başlarız” diye konuştu.

mezarlik-ziyareti-zonguldak.webp

ANİ KAYIPLARDA VEDALAR ZORLAŞIYOR

Vedalaşmadan gerçekleşen ölümler karşısında yaşanan acının fiziksel olarak bir vedaya ihtiyaç duyduğunu aktaran Erol, “Genellikle beklenmedik ölümlerle ilgili insanların yaşadığı üzüntü ve sonrasındaki yas süreci artabiliyor. Çünkü değer verdiğiniz biri beklenmeyen bir şekilde sizin hayatınızdan koptuğu, ayrıldığı için orada yaşadığınız süreç zor bir hale bürünebiliyor. Kişi bize başvurduğunda özellikle izlediğimiz bir yol var. Kaybettiği kişiyle olan anılarını, paylaşımlarını, diyaloğunu yeniden bir gözden geçirip canlandırmasını rica ediyoruz. Kaybedilen kişi aramızdan ayrıldı, bir defin süreci meydana geldi ve artık kişinin mezarı nerede ve nasıl vaziyette olduğu bilindiğinden danışanın mezar ziyaretlerini gerçekleştirmesini ve birebir fiziksel bir şekilde vedalaşmasını sağlamaya gayret ediyoruz. Kişinin hazırbulunuşluğu çok önemli. Eğer bu süreçlerden geçti anılarını canlandırdı, kurduğu diyalog, paylaşımları, o kişiye atfettiği değere ilişkin ne varsa, hayatındaki konumu nasılsa o kısmı irdeledikten sonra kişi hazır hale geldiğinde direkt fiziksel olarak da gidip kendisiyle orada vedalaşmasını sağlamaya çalışıyoruz. Bu etkili yöntemlerden bir tanesi” dedi.

-Büşra KÖSE