Konya'daki o salonlar neden bomboş! Artık kimse gitmiyor
Türkiye’de sinema salonlarının dolmaması, birkaç faktörün bir araya gelmesinden kaynaklanıyor. Televizyonun icadı ve dijital platformların yaygınlaşması, birçok kişinin filmleri evinde izlemeyi tercih etmesine yol açtı. İnsanlar, özellikle gençler, sosyal medya ve diğer dijital içeriklere yönelerek, sinema salonlarına olan ilgilerini azaltmış durumda. Bunun yanında sinema biletlerinin toplumun geneline pahalı gelmesi de sinemaya gitmeyi adeta bir lüks haline getiriyor. Türkiye genelinde olduğu gibi Konya’da da artık sinema salonlarının tercih edilmediğini belirten Selçuk Üniversitesi (SÜ) İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü Öğretim Görevlisi Ruhi Gül ise, gazetemize özel açıklamalarda bulundu.
SİNEMANIN İLK DÜŞMANI DİJİTAL PLATFORMLAR DEĞİL “TELEVİZYON”
Öğretim Görevlisi Ruhi Gül, sinema salonlarının dolmamasının altında çok sayıda neden yattığını belirterek, bu sektörün tarihçesini de anlattı. Ruhi Gül, “Sinemanın ticari kalbi, Amerika California eyaletinin Los Angeles kentinde bulunan Hollywood’un dev şirketleriyle atıyor. Bu şirketler sinemanın egemenleri oluyor. 1895’te ilk sinema gösteriminin başladığı kaynaklarda geçiyor. 1895’ten, televizyonun icat edildiği yıllara kadar sinema güzel ilerledi. Sinema, televizyonun icadına kadar sadece güzel vakit geçirme aracı olarak görülüyordu. İkinci Dünya Savaşından sonra ise sinemanın ciddiyeti ortaya çıktı. Özellikle İkinci Dünya Savaşında Almanların propaganda amaçlı filmler yapmaları sonucunda sinema önemini iyice kazanmaya başladı. Ama televizyon icat edilince sinema salonları boşalmaya başladı. Çünkü insanlar film, dizi, belgesel ve birçok türü evlerinden de izleme fırsatı yakaladı. Bir ailenin sinema salonuna gitmesi için neredeyse yarım gününü ayırması gerekiyor. Bunun yanında maliyeti de var. Sinema bileti, yeme, içme derken ciddi bir maddi külfet getiriyor. Ayrıca sinema sektöründe çok fazla aşama bulunuyor ve burada su gibi para akıyor” diye konuştu.
SİNEMA ÖLMEDİ, ÜRETİM ŞEKLİ DEĞİŞTİ
Eskiden sinema salonlarının ayrı binalarda yer aldığını anımsatan Ruhi Gül, günümüzdeki sinema salonlarının AVM’lerin içine konulmasından yakındı. Ruhi Gül, “Eskiden sinema salonları ayrıydı. Bir makara vardı, makinelere takılıyordu. Her sinema salonu için ayrı yapılıyordu. Maliyetler çok yüksekti. Çünkü analog bir yayıncılık yapılıyordu. Sonrasında televizyon icat edilince insanlar evlerinden bir şeyler izlemeye başladı. Televizyon, Hollywood’a adeta bir kuma gibi gelmişti. Televizyon sektörü de Hollywood’un direnmemesi gerektiğini bildirmiş, filmlerini yayınlamak istemişti. Bunun karşılığında yine para vermeyi teklif ederek insanlar salonda izleyeceğine evinde film izlesin şeklinde bir öneride bulunulmuştu. Hollywood buna 1950’lerin sonlarına kadar çok direndi. Fakat sinema salonları boşalmaya başladı. Bilet paraları da geri dönmeyince Hollywood, televizyona yıllar önce çekilmiş filmleri vermeye karar verdi ve o filmler ciddi şekilde reyting rekorları kırdı. Sonrasında yavaş yavaş televizyon ile barıştılar. Bundan dolayı sinema salonları uzun bir süre rahat bir nefes aldı. Sinema hâlâ daha çok güçlü bir şekilde devam ediyor ve bitmedi. Sadece üretim biçimini değiştirdi. Günümüzde salonlar dolmayabilir ama bu sinema sektörünün bittiği anlamına gelmez. Bugün televizyonda veya dijital platformlarda sinema alanı devam ediyor” şeklinde konuştu.
TRT 5 SENEDE TÜM ÜLKEYE YAYILDI
Türkiye’de ilk sinema gösteriminin 1896’da sarayda gerçekleştiğini anlatan Ruhi Gül, sonrasında Enver Paşa’nın Subay Fuat Uzkınay’ı Almanya’ya gönderdiğini aktardı. Gül, “Enver Paşa bu subaya ‘Almanya’ya git ve kendini yetiştir. Biz de sinemayla ilgilenelim’ demişti. Böylelikle Fuat Uzkınay, sinema alanında kendini geliştirdi. Sinemada hikayemiz böyle başladı. Bunların yanında Cumhuriyet’in 10. Kuruluş Yıldönümünde Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü, ‘Cumhuriyet 10 yılda nereden nereye geldi’ konulu bir belgesel yaptırmaya karar verdi. Dönemin önemli yönetmenlerinin bir asistanı geldi ve ‘Ankara Türkiye’nin Kalbi’ adlı bir belgesel yaptılar. Sonrasında sinemaya ayrı bir önem verildi. Bu bağlamda Sinema Genel Müdürlüğü kuruldu. Ancak Batı’da, televizyonun güçlü bir şekilde her eve girmesinden kaynaklı sinemadaki kriz bize 1970’li yıllarda geldi. Sonrasında ortada televizyon yokken TRT kuruldu. 1968 yılında ilk televizyon yayını Ankara’da yapıldı. TRT 5 sene içerisinde bütün Türkiye’ye yayıldı. Full çeken sinema salonları bir anda bomboş kaldı. Aslında sinemanın ilk krize girmesi, son yıllarda çıkan, film ve çok sayıda içerik sağlayan dijital platformlardan kaynaklı değil, televizyonun hayatımıza dahil olmasıyla başladı” diye söyledi.
SİNEMA SALONLARI AYRI OLMALI!
Konya’nın sinema alanına karşı bir ilgisi olduğunu dile getiren Gül, “Konya hiçbir zaman sinema salonsuz kalan bir il olmadı. Ama AVM’lerin içerisine sıkıştırıldı. Buna çok üzülüyorum. Bence Kültür Bakanlığı destek vererek her şehre sembolik de olsa bir sinema salonu yaptırmalı. Bu sinema salonu sanatsal olmalı. İçerisinde afiş sergilerinin, yeme-içme veya oturma alanlarının bulunduğu ayrı bir yapı olmalı. Hatta izleyicilere belli filmlerde ücretsiz gösterim bile verilebilir. Yıllar önce Konya’nın nüfusu bu kadar kalabalık değildi. Ama o zamanlar Konya’da 8-10 tane sinema salonu vardı. Şu an nüfus 2 milyonu aşkın ama ayrı bina olarak tek bir tane bile sinema salonu yok. Şehirde gezdiğim yerlerde bazen nostalji duygulanmaları yaşıyorum. Çünkü eskiden sinema salonlarının olduğu yerlerde şu an başka şeyler bulunuyor. Eskiden Konya’da Saray Sineması vardı. Oraya çok giderdim” ifadelerine yer verdi.
SİNEMA SALONLARI İÇİN ÇÖZÜM ÜRETİLEBİLİR
Sinema salonlarının yerini alan dijital platformlar hakkında konuşan Ruhi Gül, “Bu uygulamalardan istediğiniz filmi veya içeriği istediğiniz zaman izleyebiliyorsunuz. Çok daha geniş olanaklara ulaşabiliyorsunuz. Hatta bu platformlar maddi anlamda çok fazla ucuz geliyor. Bir sinema bileti 200 liraysa, siz o parayla ayda onlarca film izleyebiliyorsunuz. Sinema salonları da bu noktada bir çözüm istiyorsa, dijital platform tekelleriyle görüşüp ciddi bir revizyon yapmaları gerekiyor. Hatta salonlarda reklam işine de yönelebilirler, filmleri vizyona koyarken zamanlamayı iyi ayarlayabilirler, bilet fiyatlarında daha fazla gün indirim sağlayabilirler. Kısacası sinema sektörü öldü deyip yanlış bir rehavete kapılmak yerine kendileri için çözüm arayışına girmeleri gerekiyor” diyerek sözlerine son verdi. •Tuba Kaya