Haçlı ve Siyonist kafası değişmiyor
•Gülşen Çopur
Önce Yahudiler tarafından her Ramazan Filistinlilere yapılan saldırılar ardından Danimarka ve İsveç’te Kuran’ı Kerim’in yakılması hadisesine İslam dünyasından tepkiler gelmeye devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde aşırı sağcı Danimarka-İsveç vatandaşı Rasmus Paludan tarafından, İsveç’in çeşitli şehirlerinde başlatılan ardından Danimarka’ya taşınan 30 yerde Kur’an-ı Kerim yakma provokasyonları Türkiye’nin ve tüm İslam dünyasının gündemine oturdu. Hem Mescid-i Aksa’da yaşanan hadiseler hem de Kur’an- ı Kerim yakma olayı ile ilgili gazetemize konuşan KTO Karatay Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Caner Arabacı, Müslümanlara karşı yapılan bu saldırıların açık ve planlı olduğunu ifade etti. Kur’an yakma hadisesinin asla münferit bir olay olmadığına dikkat çeken Arabacı, “Avrupa’nın 27 ülkesinde de İslam nüfusu var. Ve Avrupa bu İslam nüfusundaki gelişmeyi tehdit olarak algılıyor. Yani bir Haçlı bakışı var. Mesela Viyana’da 130 civarında cami var ve hepsi de dernek statüsünde. Yani bunların cami olmasına Avusturya yönetimi tahammül edemiyor. Şimdi bakıldığı zaman bunlar gariban, işçi olarak gitmiş Müslümanlar ama onlar böyle görmüyor. Müslüman olmaları yetiyor” dedi.
Münferit bir olay değil
Avrupa’da entegre kelimesinin yanlış uygulandığını ifade eden Arabacı, “Entegre kelimesi normal kelime anlamının çok üstünde bir anlayışla uygulanmak isteniyor. Yani bizimle uyumlu yaşayın değil de, bize benzeyin tarzı bir düşünce hakim. Hristiyanlaşmanızı istiyorlar. Yoksa bize tehditsiniz diyorlar. Bu bir haçlı kafasıdır. 800 yıl ötedeki o haçlı saldırılarını düşündüğümüzde bu haçlı zihniyetinin Avrupa’da hiç değişmediğini görüyoruz. Biz bazen Avrupa’ya farklı bir sempati ile bakıyoruz. Aslolanı Müslüman olarak görmemiz gerekiyor. Baktığımız zaman bu Kur’an-ı Kerim yakma olayı da kesinlikle münferit değil. Mesela bir ara Almanya’da dazlak hareketi yükselmişti hala da yükselmeye devam ediyor. Türk evleri yakıldı. Çoluk çocuk Müslüman aileler tümden yakılarak şehit edildi. Bu insanların birçoğu Almanya’nın daveti ile gitti. Şimdi siz bu insanların evini kundaklıyorsunuz. Peki, bu kundaklamaların kaçı cezalandırıldı? Baktığımızda bunların kollandığını gördük. Oraya getirdikleri Müslümanları şimdi de gayri resmi olarak oradan çıkarmayı düşünen bir yapı. Hem Avrupa’da hem İsrail’de din farkını hazmedemeyen bir tahammülsüzlük var. İnsan Hak ve Hürriyetlerini biz ilan ettik diye övünüyorsunuz. Ondan sonra da farklı dine tahammül edemiyorsunuz. Bu insani değil. Cami yakma, Kur’an yakma, domuz kafası atma, domuz resimleri çizme bunların hepsi son günlerde yaygınlaştı” diye konuştu.
İsrail bir ırkçılık devleti
İsrail’in Filistinlilere her Ramazan olduğu gibi bu Ramazan’da da yaşattığı zulüm hakkında da değerlendirmelerde bulunan Arabacı, farklı ırktan ve inanıştan insanlara hayat hakkı tanımayan bir kafa yapısının dünyaya yansımasının görüldüğünü söyledi. Arabacı, “İsrail’in Kudüs Mescid-i Aksa ya da hakimiyeti altındaki Müslüman nüfusla ilgili temel görüş ve politikasını anlarsak bu sorunu da anlamış oluruz. İsrail bulunduğu coğrafyada Müslüman nüfus görmek istemiyor. Yüzyıllardır ırkçı bir kafa yapısına sahip. Ve dinini de ırk dini haline dönüştürmüş durumda olduğu için Müslüman nüfusu da her geçen gün azaltma düşüncesinde oluyor. 1948’de İsrail’in kuruluşundan itibaren tarihi süreci değerlendirdiğimizde bunun resmi devlet politikası olduğunu görüyoruz. Onun için İsrail Ramazanlarda Müslümanları rahatsız etmeye acı vermeye devam edecek. Biliyorsunuz İsrail devletindeki terör örgütlerinin mantığı devlet kurulduktan sonra orduya mal oldu. Onun için İsrail’in kafa yapısının öncelikle anlaşılması lazım. Oradaki Müslümanları ve İslam’ın tarihi emaneti olan varlığı bütün İslam dünyasının koruması lazım ve net tavır gösterilmesi lazım” dedi.
Müslümanların uyanması lazım
“İsrail’in saldırganlığı sadece yönetimi altındaki halkla ilgili değil, onun dışına da taşacak. Bizim yaşadığımız coğrafyayı bile hedef alabilecek mahiyette” diyen Arabacı, “Bunun hem Türkiye’de hem de büyün İslam dünyasında iyi anlaşılması lazım. İslam dünyasının yönetim kademeleri Batı dünyasının sanki mankurt zümreleri konumunda. Yani bugünkü Mısır’ın, Suudi Arabistan’ın, Birleşik Arap Emirlikleri’nin yönetimlerine baktığımız zaman halkıyla gönül bağı olan yönetimle olmadığını görürsünüz. Suriye’ye bakın mesela yüzde 9’luk bir azınlığın orduya, devlete ve istihbarata hakim olduğunu görüyorsunuz. 1945’e kadar Suriye coğrafyasında işgalci olan Fransa’nın yetiştirdiği bir azınlık bu. Suud rejimine baktığınız zaman kendilerine kardeş çocuğu olduğunu düşünüyorlar. Zulme karşı çıkmaktansa, Yahudilere yakın bir yaklaşım sergiliyorlar. İslam dünyasının halklarının bu konuda uyanması lazım. Bu anlamda Türkiye’nin dışında asil duruş gösteren pek devlet gözükmüyor. Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı korumak Filistinlilerin görevi değil ki bütün İslam dünyasının görevi” diye konuştu.