Emine Erdoğan Konya GastroFest'te
Emine Erdoğan, Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Konya GastroFest 2022 açılışına katıldı.
KONYA ANADOLU'NUN ÖZÜNÜ RUHUNDA YAŞATIYOR '
Açılışına katıldığı programda konuşan Emine Erdoğan şunları söyledi: "Her coğrafyanın, her şehrin, kendine ait bir karakteri vardır.
Bu anlamda, Konya, Anadolu’nun özünü ruhunda yaşatan son derece özel bir yer.
Dünyanın en eski yerleşim merkezlerinden biri olan bu kadim şehirde, birçok medeniyetin ve kültürün izini sürüyoruz.
Yüzümüzü çevirdiğimiz her yerde bizi karşılayan tarihi eser zenginliği, insanda adeta bir açık hava müzesi etkisi bırakıyor.
Burada, tarih boyunca, ünlü âlimler, şairler, sanatkârlar, mutasavvıflar ve Allah dostları yaşamış, arkalarında büyük bir miras bırakmışlar.
Son derece yüksek bir manevi atmosferi olan bu diyar; iç yolcuklara çıkan ve mana uyanışları arayan herkesin de önemli bir durağıdır.
Elbette, Konya denilince akla ilk olarak büyük İslam mütefekkiri, Mevlana Hazretleri geliyor.
Onun, iyiliğe, doğruluğa, sevgiye, hoşgörüye; kısacası güzel ahlaka daveti, insanlığa büyük bir yadigârıdır.
İlahi sevgiyi öğreten Hazreti Pîr, hakikati arayan herkesin kalbine şifa sunmuştur.
Yaşamın her alanına sirayet eden Mevlevilik müessesinin en önemli etkilerinden birini, mutfak kültürü üzerinde görüyoruz.
Edeple, adapla yoğrulmuş mutfak pratikleri, manevi eğitimin bir parçası haline gelmiştir.
Dervişler eğitimlerine mutfakta başlamıştır.
Sadece yemek pişirmeyi ve biyolojik bir ihtiyacı karşılamayı değil, Allah’ın insanlara lütfettiği rızka hürmeti öğrenmişlerdir.
Yiyecekleri en verimli şekilde pişirmiş ve ellerindeki malzemeyi her zaman “nimet” nazarıyla değerlendirmişlerdir.
Aşçılık mesleği, kulların beslenmesine aracılık etmek olarak görülmüş ve ziyadesiyle itibar edilen bir meslek haline gelmiştir.
Hz. Mevlana’nın aşçıbaşı Ateşbâz-ı Velî, dünyada türbesi olduğu bilinen tek aşçıbaşıdır.
Medeniyet ve inanç değerleriyle şekillenince, ortaya, fevkalade bir yeme içme ahlakı çıkmış, değil mi?
Yemek günde iki kez yenir, dualarla başlar, yemek esnasında konuşulmaz, nasip olan her lokma için devamlı şükredilirmiş.
Yemekler her zaman topluca yenir ve topluca bitirilirmiş.
Böyle bir zarafetin karşında, yaşadığımız çağdaki küresel hazır yemek kültürünün, geleneksel kültürler üzerindeki yıkıcı etkilerine üzülmemek mümkün değil!
İşte bu nedenle, lokmaların içine sinmiş tarihsel deneyimimize ve Anadolu bilgeliğine dört elle sarılmamız lazım!
Çünkü mutfak, coğrafyaların yerel çeşitliliği kadar, bir toplumun kültürünün, iç dünyasının ve medeniyet tasavvurunun da aynasıdır.
Bu aynadaki akisten, bir milletin kimliğini, karakterini ve niyetlerini okuyabilirsiniz.
Çünkü yaşam yolculuğunun bir zarureti olan beslenme, insanlık tarihinin ilk gününden bu yana, beraberinde birçok kural, gelenek ve adet geliştirmesini sağlamıştır.
Toplumların birleştirici gücü olduğu gibi, diğer toplumlardan farkını da ortaya koymuştur.
Anadolu mutfağına bu açıdan baktığımızda, karşımızda adeta bir umman görüyoruz.
Mutfak dediğimiz yerde, tarih ve inanç kadar, kültür, sosyoloji, sanat ve kimya gibi nice unsur var.
Bu haliyle, çok yönlü bir araştırma alanı sunan, gerçekten büyük bir potansiyel!
Ancak, her şeyden önce, mutfağımızın muhafaza edilmesi gereken bir miras boyutu var.
O nedenle, bildiğiniz gibi, kısa bir süre önce “Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı” kitabımızı literatüre kazandırdık.
Gastronomi alanında uzman akademisyenlerimizin ve ülkemizin kıymetli şeflerinin bin bir emeğiyle ortaya konan bir çalışma oldu.
Bir arkeolog titizliğiyle hazine sandığımızı elden geçirdik.
İstedik ki mutfağımızı tüm yönleriyle tanıtalım ve elimizdeki bu gücün farkına hep birlikte varalım."