Ayşe Özel
Şeyh Vefa Kimdir?
Bir şehirde yaşamak başkadır, o şehri yaşamak başka. Adımladığım her yerde bir alimin ayak izi olduğundan öylesine emin ilerliyorum ki bu şehri gezerken, her geçen gün şükrüm bir kez daha artıyor. Bu şehri solumaya, onları anlamaya ve anlatmaya nefesim yettiğince devam etme gayretinde olacağım. Bu düsturla bu hafta sizlere İstanbul’un Vefa semtine ismini vermiş Konyalı Şeyh Vefa Efendi’den bahsetmek isterim.
Doğum tarihi bilinmeyen zatın esas ismi Mustafa lakabı ise Musliheddin'dir. Ebû'l-Vefâ, İbnü'l-Vefâ, İbn-i Vefâ, Şeyh Vefâ ve Vefâzâde gibi değişik isimlerle anılmıştır. Babasının adı Ahmed Sadri'dir. Konya’da başladığı ilim yolculuğu Edirne’de devam etmiştir. Tasavvuf yoluna girmesi ise Edirne'de "Debbağlar İmamı" ismiyle meşhur olan Şeyh Musliheddin Halife'ye bağlanmak suretiyle gerçekleşmiştir. Şeyhinin izni ve işareti ile Şeyh Abdüllatif Kudsî'ye bağlanmıştır.İrşad için izin aldıktan sonra ilk olarak Karamanoğulları'nın idaresinde bulunan memleketi Konya'ya dönerek burada faaliyet göstermiştir.
Bir süre sonra Hac görevini ifa etmek amacıyla Konya'dan Antalya'ya geçip bir gemiye binerek Mısır'a doğru yola koyulmuştur. Bindikleri gemi Rodos korsanları tarafından yakalanmış içindekilerle birlikte esir edilmiştir. Bu arada Şeyh Vefâ Hazretleri hiçbir harekette bulunmamış ve kaderine rıza göstererek kız kardeşi ile birlikte esirlere katılmıştır. Şeyh Vefâ'nın esir düştüğünü haber alan Karaman Emiri İbrahim Bey Rodos'a adam göndermiş ve fidye vererek Şeyh Vefâ'yı ve kız kardeşini esaretten kurtarmıştır. Bu olaydan sonra İstanbul'a dönen Vefâ Hazretleri halkı irşad ve ibadet ile meşgul olmuştur. Kendini zahiri ve bâtınî ilimlerde yetiştirmiştir. Zühd ve takvası, tesirli vaazları ve irşad yolundaki başarıları sayesinde kısa zamanda namı her tarafa yayılmıştır. Musikî usul ve makamlarına göre tertiplediği evrad, zikir ve ilâhiler pek meşhurdur. Ömrünün son yıllarında münzevî bir hayat yaşamayı tercih etmiştir. Kolay kolay dışarıya çıkmamıştır.
Zeyniyye tarikatına mensup olup Fatih Sultan Mehmed Han ve Sultan II.Bâyezid devri şeyhlerindendir. Bazı kaynaklar kendisinin Fatih Sultan ile görüştüğünü yazarken bazıları ise hiç bir sultanla görüşmediğini bu durumun kendisine sunulacak imkânlarla manevi derecesinin düşeceğini düşünmesinden kaynaklandığını ifade etmektedir.
Şeyh Vefa Efendi’nin iki oğlu bir kızı olduğu, kızını Hz. Mevlana’nın soyundan Abid Çelebi ile evlendirdiği rivayet edilir. 896 (1491) yılında vefat eden alim II. Beyazid’in katıldığı cenaze namazının ardından adına yaptırılan caminin haziresine defnedilmiş, daha sonra ise kabri üzerine türbe yaptırılmıştır.
Şeyh Vefa'nın kedisi ve Esir Bey
Şeyh İbrahim Has Efendi Tezkiret'ül-Has nisimli eserinde kaydettiğine göre bir gün Şeyh Vefâ Hazretleri Çilehanesinde ibadet ile meşgul iken komşularından bir kadın yanına gelmiş, "Oğlum Malta'da esirdir, kurtarmanızı rica ederim" demiş. Vefâ Hazretleri "Dua edelim de kurtulsun" cevabını vermiş ise de kadın "Ben dua istemem, oğlumu isterim" diye ısrarını tekrar etmiş. Şeyh Vefâ'nın yanında siyah bir kedi bulunuyormuş. Kediyi göstererek "Söyleyelim de oğlunu şu kara kedicik kurtarsın" demiş. Kadın da kabul ederek Şeyh Vefâ'nın yanından ayrılmış. Kadının oğlu Esir Bey Malta Adası’nda bir Hristiyanın esaretinde çalışmakta ve onun mutfağında yemekler yapmaktaymış. Bir gün balık pişirecekmiş. Balığı temizleyip hazırladığı zaman orada bir kara kedi belirmiş. Balığı hemen kapıp kaçmış. Esir, balığı kedinin ağzından kurtarmak için arkasından koşmuş. Kedi kapıyı açık bulduğu bir eve girmiş. Esir kapıyı çalmış ve içeridekilere balığı kapan kedinin bu eve kaçtığını söylemişse de ev sahibi böyle bir kedinin eve gelmediğini söylemiş. Bu sırada bulunduğu yerin Malta değil, Vefâ Mahallesi ve görüştüğü şahsın kendi annesi olduğunu anlamış. Oğul, ana birbirine sarılmışlar ve her ikisi tarafından yaşanan olaylar duyulmuş. Birlikte kalkıp Şeyh Vefâ'nın Çilehanesine gelmişler. Vefâ Hazretlerinin yanındaki kara kediyi gören Esir Bey "İşte ana, balığı kapan kedi şu idi" demiş. Gerek oğlu gerek anası bu olayı yaşadıktan sonra Şeyh Vefa Hazretlerinin yanından ölünceye kadar ayrılmamışlar ve onun hizmetinde bulunmuşlar. Vaktiyle "Vefa'nın kedisi gibi karşıma çıktı" şeklinde bir sözün pek meşhur olduğu söylenir.
Günümüzde Şeyh Vefâ'nın Çilehanesi'nin hemen bitişiğinde üzerinde çeşitli motifler olan 30 santim yüksekliğinde 2 metre uzunluğunda mermer bir taş vardır. Rivayetler ışığında kimine göre burada Esir Bey'in kabri bulunmaktadır. Kimine göre ise bu mezar Şeyh Vefâ Hazretleri’nin kedisine aittir.
Şehrimizde bulunan büyüklerimizin kıymetlerinin bilip himmetlerine lâyık olabilmek duası ve ruhaniyetlerine birer Fatiha hediye etmek temennisiyle.
Sevgi ve saygı ile…