Ayşe Özel
İplikçi Cami
Dünden bugüne tarihi izleri üzerinde taşıyan yapılarıyla ilk sıralarda yer alan şehirlerden birisi de şüphesiz Konya’dır. Başkent olma özelliğini yaşam şekli kadar tarihi yapılarıyla da gözler önüne sermektedir. Adım attığımız her mahalle her sokak başka bir manevi iklimle bizleri kucaklamaktadır. Ben ise bu hafta sizlere şehrimizin güzide eserlerinden biri olan İplikçi Camii ve şadırvanından bahsetmek isterim.
Alaaddin Tepesi’nin doğusunda ve Mevlâna Caddesi üzerinde yer alan cami, geçmişte Ebulfazl Mescidi adıyla da bilinmektedir. Yapımı 13. yüzyıla dayanan yapı rivayet odur ki hayırsever bir kimse tarafından yaptırılmak istenmiş. Yapımı esnasında kimseden yardım alınmaması için çalışanları tembihlenmiştir. Caminin tüm sevabının kendisinde kalmasını isteyen bu kişi, hayır yapmakta ısrar eden yaşlı kadını hesaba katmamıştır. Yardım isteği bir kaç kez geri çevrilen yaşlı kadın eğirdiği ipleri küçük parçalara ayırarak harcın içine çalışanlara göstermeden karıştırmayı başarmıştır.
Caminin yapımı tamamlanınca, yaptıran kişi rüyasında “ O caminin sevabı sende değil. İplikçi kadındadır.” diyen yaşlı bir adam görmüş. Rüya üzerine de camiye ‘İplikçi’ adı verilmiştir.
Peki ya şadırvanı?
Günlük yaşam içinde camiye gelen pek çok kişi tarafından kullanılan şadırvan ise akustik yapısıyla dikkat çekmektedir. Halk tarafından çok bilinmemekle beraber durum hakkında bilgi sahibi olanlar da test etmek amacıyla şadırvanı ziyaret etmektedir. Sekiz adet mermer sûtun üzerine oturtulan şadırvanda, karşılıklı iki sûtuna sırtlarını vererek yapılan konuşmalar mikrofon etkisi yaratmaktadır. Kulağa ilginç gelen bu durum şu an pek çok amfide dahi bulunmamaktadır. Kısık bir tonla dahi konuşulduğunda net bir şekilde gelen ses şaşkınlığa sebep olmaktadır.
Her noktasında yeniden ve yeniden şaşırtmaya devam eden böyle bir şehirde bulunduğumuz için şanslı olduğumuz kanaatindeyim. Bu şehrin her noktasında ayak izi bulunan ecdadın ruhu şad olsun.
Sevgi ve saygı ile…