Ayşe Özel
Alaaddin Keykubad Camii
Bu hafta sizlere Konya’nın en büyük ve en eski camisi olan Alaaddin Keykubad Cami’sinden bahsetmek isterim. Anadolu’da Türk medeniyetinin yayılmasında önemli bir rol alan Selçuklu Devleti zamanında inşa edilen Alaaddin Keykubad Camii, kitâbeleri, süslemesi ve türbeleri ile değerli bir topluluk teşkil etmektedir. Alaaddin Tepesi üzerinde bulunan caminin yapımına Selçuklu Sultanı I.Rükneddin Mesud (1116-1156) zamanında başlanmış ve I.Alâaddin Keykubad zamanında tamamlanmıştır (1221). Câmi avlusunda I.Mesud, Kılıç Arslan, II.Rükneddin Süleyman, I.Gıyâseddin Keyhüsrev, I.Alâaddin Keykubad, II.Gıyâseddin Keyhüsrev, IV.Kılıç Arslan ve III.Gıyâseddin Keyhüsrev'in mezarları bulunmaktadır.
Alaaddin Keykubad Camii’nin süslemesinde taş işçiliği oldukça hakimdir. Özellikle avlu cephesinin kuzeye açılan cümle kapılarından doğudakinde görülür. Saraya geçişi sağladığı tahmin edilen bu kapı Selçuklu sanatının sade ve zarif motifleri ile bezenmiştir.
Cami içinde yer alan ve Türk sanatının değerini yansıtan minberi de oldukça dikkat çekicidir. Ceviz ağacından ve geçmeli tekniğin kullanıldığı minberde hiç çivi kullanılmamıştır. Yaklaşık dokuz asırlık olmasına rağmen bu ahşap minberde herhangi bir kurtlanma ya da çürümeye de rastlanmamıştır.
Alman konsolosu J. H. Löytved 1905’te camide burada Selçuklu devrine ait sekiz halı tesbit etmiştir. İstanbul’da Evkaf Müzesi (daha sonra Türk ve İslâm Eserleri Müzesi) kurulduğunda üçü çok yıpranmış olarak diğerleri de parçalar halinde halılar 1914’te bu müzeye gönderilmiştir. Hepsi de Türk düğümü tekniği ile yünden dokunan bu halılarda kenar çerçevelerinde (bordür) kûfî yazılar görülmektedir.
Alaaddin Keykubad Camii, II. Abdülhamid tarafından yaptırılan tamir ve bazı değişikliklerden sonra, 1914-1918, 1920-1923 ve 1940-1945 savaş yıllarında askerî işlere tahsis edilerek kapatılmıştır. 1958 yılından itibaren yapıda görülen tehlike arz eden çatlaklar nedeniyle ibadete kapatılmış ve onarım için çalışmalar yıllar içerisinde dönem dönem devam etmiştir.
Şehrin merkezinde ve içerisinde birbirinden değerli Selçuklu Sultanlarının kabirlerinin bulunduğu bu kıymetli eser hâlâ ayakta durarak köklerimizin sağlamlığını bize haykırmaya devam etmektedir.
Camideki ibadetlerimizin ardından Sultanların kabirleri başında birer Fatiha’yı esirgememek gerektiği fikrindeyim. Bize bu yurdu vatan kılmak için can veren tüm ecdat gibi…
Ecdat yadigarı bu eserlerin kıymetini bilip, tarihimize sahip çıkmak temennisi ve emeği geçen tüm büyüklerimize birer Fatiha hediye etmek duasıyla.
Sevgi ve saygı ile…