Ahmet Eflakî Kimdir?

Asıl ismi Ahmed olan zât, Konya’da doğmuştur ve Ahî Natur adlı bir sanatkârın oğludur. Eflâkî Dede ya da Eflâkî Ahmed Ârifî olarak tanınmaktadır. Ulu Ârif Çelebi (öl. 720/1320)’ye bağlılığı nedeniyle kendisine “Ârifî” de denilmiştir. Eflâkî,“Bedreddîn Tebrîzî, Hamîdeddîn Cendî, Abdülmecîd Tokadî, Nizâmeddîn Erzincanî” gibi devrinin tanınmış âlimleriyle Mesnevîhân Sirâceddîn’den ders görmüştür.

Tahsilini tamamladıktan sonra Ulu Ârif Çelebi’ye intisap ederek ve ondan hilâfet almıştır. Bir süre Konya Mevlevîhânesi’nde mesnevîhânlık yapan Eflakî Dede, Ulu Ârif Çelebi’ye candan bağlıdır. Yaşamı boyunca onun her sözünü bir hikmet, keramet saymıştır. Şeyhi Ulu Ârif Çelebi gibi Mevlevîliğin Anadolu’da yayılmasında kendisi de önemli vazifeler görmüş ve birlikte Anadolu’ya seyahatlerde bulundu.

“Eflâkî” mahlasını gençliğinde büyü, simya ve ilm-i nücumla ilgilendiği için aldığını söyleyen Ahmed Eflâkî, bilinen tek eseri Menâkıbü’l-Ârifîn’i Ulu Ârif Çelebi’nin isteği üzerine kaleme almıştır. Özellikle Mevlevîlik tarihi açısından önemli olan bu mensur metnin dili Farsçadır. Eflâkî, kitabı yazarken Ferîdûn bin Ahmed’in Risâle-i Sipehsâlâr der Menâkıb-ı Hüdâvendigâr’ından yararlanmıştır. Yazımı 35 yıl süren ve 754/1353-54’te tamamladığı eserde Mevlevî tarikatı ve başta Mevlânâ olmak üzere “Şemseddîn Tebrîzî, Salâhaddîn, Hüsâmeddîn, Bahâeddîn Veled, Celâleddîn Emîr Ârif ve Emîr Âbid” gibi Mevlevî büyükleri ile bunların çocukları ve halifeleri hakkında önemli bilgiler vermiştir. Kitap, Anadolu’nun 13-14. yüzyıllardaki tarihî ve sosyal yapısını anlatması bakımından da çok kıymetlidir. Mevlânâ ile yazarın yaşadığı dönem arasında pek de uzun bir zaman olmaması, kendisinin Mevlânâ’yı görenlerin çoğuna ulaşabilmesi Eflâkî’nin naklettiği hikâyelerin değerini artırmıştır. Eflâkî Dede’nin ayrıca Mevlânâ, Sultân Veled ve Ulu Ârif Çelebi için yazdığı üç manzume ile az sayıdaki gazeli ve rubaîsi bugüne ulaşmıştır. Şairin bazı beyitlerinde Yûnus Emre tesiri görülmektedir. Eldeki manzumeleri, divan şiirinin ilk örnekleri olmasına rağmen işlenmiş bir dille yazılması ve aruzun düzgün kullanılması bakımından dikkat çekicidir. Ancak Eflâkî’yi, şairden ziyade bir nesir ustası kabul etmek gerekir. Tasavvuf edebiyatının 13.yüzyılın sonlarıyla 14. yüzyılın ilk yarısında yaşayan temsilcilerinin önemlilerinden sayılan Eflâkî değerli bir ediptir.

Menâkıbü’l-Ârifîn (Âriflerin Menkıbeleri) (1964: 273) adlı eserinde Tebriz’e yaptıkları seyahati şöyle anlatır: “Biz Ârif Çelebi’nin refakatinde Tebriz şehrine ulaştığımız vakit şehrin ileri gelenleri gerektiği gibi saygı gösterdi, sema toplantıları yaptılar. Şehrin ileri gelenlerinden Ahî Kazzâz Ahmed Şâh, büyük bir ziyafet tertip edip bütün arkadaşları evine davet etti. O gün Tebriz’in bilginlerinden, memleketin ileri gelenlerinden diğer ulu kişiler de hazırdı.”

Ahmet Eflakî, 30 Recep 761(15 Haziran 1360) tarihinde Konya’da vefat etmiştir. Kendisine izafi edilen yapı Mevlana Külliyesi’nin doğusunda hazire duvarının bitişiğinde yer almaktadır. Günümüze ulaşan kalıntılar doğrultusunda dikdörtgen planlı bir türbe olduğu anlaşılmaktadır. Kuzey ve batı duvarları ayakta olup, doğu duvarı kısmen, güney duvarı ise temele kadar yıkılmıştır. Zemin cenazeliğin tabanı olarak kabul edilmekte ve üzeri kireç sıvalı sanduka yer almaktadır. Çini süslemeleri büyük bir kısmı döküldüğünden dolayı günümüze çok az bir kısmı kalmıştır.

Kabir taşı Mevlana Müzesi’nde yer almaktadır. Kabir taşının kitabesi ise şu şekildedir:

“Allah Bâki’dir. Büyük bilgin, her şeyi gereğince bilip haber veren, zamanın eşsiz, asrının tek hadimi, rahmete mazhar olmuş ve suçları örtülüp yarlığanmış olan, Arife mensup bulunan (Ulu Arif Çelebi’ye intisabından dolayı kendisine Arifi de denilmiştir.) Eflâkî, yediyüz altmış yılı, Recebin sonuncu pazartesi günü yokluk evinden, varlık yurduna göçtü. Allah onu rahmetine kavuştursun ve suçlarını yarlığasın.”

Şehrimizde bulunan büyüklerimizin kıymetlerini bilip himmetlerine lâyık olabilmek duası ve ruhaniyetlerine birer Fatiha hediye etmek temennisiyle.

Sevgi ve saygı ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Özel Arşivi