Uzmanı Açıkladı… Kredi Kartlarında Taksit Kalkıyor Mu?

Uzmanı Açıkladı… Kredi Kartlarında Taksit Kalkıyor Mu?
 Muhabir
Necmettin Erbakan Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal, enflasyonun önüne geçmek için uygulanan ekonomi politikalarının faydalı olması için Türkiye’nin ihtiyacı olan çözümleri Konya’nın Sesi'ne değerlendirdi.

Kredi kartı kullanımının artması ve kredi ile satışların kolaylaştırılmasının ekonomi piyasasını ilk etapta canlandırdığını ancak uzun vadede ekonomiye bir katkısının olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal, “Kredi belli bir gelirin üzerinde harcama yapan ve harcama yapmak zorunda kalanlar için bir kolaylık gibi görünüyor fakat bu kolaylığın aşırıya kaçılması durumunda bir de bunun ödemesi olduğu unutulmalı. Kredi taksidi geldiği zaman ödenmediğinde belli bir zamandan sonra kredi kartlarının asgarisi ödenemeyecek duruma geliyor. Bu durum ilk zamanlarda piyasayı canlandırıcı bir etki yapsa bile kredi ile satışların daha gevşek tutulması harcamaları arttırıyor. Piyasa canlanıyor fakat ödeme süreci geldiği zaman kullananlar için büyük bir sorun oluşturuyor. İkinci nokta bu olayların artması sonucu yükselen enflasyon var en son açıklanan yıllık enflasyon yüzde 67. Yüksek enflasyon durumunda da fiyatların sürekli artması ortaya çıktığı için bireyler fiyatlar daha fazla yükselmeden mal satın alma durumuna giriyor bu da ister istemez hem enflasyon için olumsuz bir durum hem de aşırı talep oluyor. Bireyler fiyatların artmasından daha az zarar görmek için alışverişe başvuruyor sonuç olarak enflasyonu arttırıyor” dedi.

KREDİ TAKSİDİNİN KALDIRILMASI EKONOMİDE DERİN BİR ETKİ BIRAKMAZ

Kredi kartlarında taksitlerin kalkmasının enflasyonu büyük ölçüde etkilemeyeceğini söyleyen Öcal, “Kredi kullanımına sınır getirilmesinin ülke ekonomisi açısından fazla bir etki yapacağını düşünmüyorum. Şöyle ki alışveriş yapanların çok büyük bir kesimi asgari ücretli kesim. Geçim sıkıntısı çeken, aylığı ortalama 17 bin lirayla 30 bin arasında geliri olanları kapsayacak bir durum. Ülkemiz şartlarında şu an 30 bin civarında geliri olan bile zaten geliri giderini karşılamadığı için mecburen bir şekilde kredi kartı kullanmak zorunda kalacak. Ondan dolayı ben bu kısıtlamanın ekonomide derin bir etki yapacağını düşünmüyorum. Ama lüks tüketimi olan bireyler için belli bir kısma belli bir oranda etkisi olabilir. Fakat ekonominin genel gidişatına olan talebi aşırı şekilde kısacak enflasyonun düşmesine yol açacak gibi bir etkisinin de olacağını tahmin etmiyorum” ifadelerini kullandı.

HÜKÜMET VE MUHALEFET ÜLKE SELAMETİNİ DÜŞÜNMELİ

Enflasyon artışının önüne geçilmesi için uygulanması gereken alternatif çözümleri aktaran Öcal, “Ekonomik belirsizlik ülkemizdeki muhalefet ve siyasi iktidarın birbirlerine karşı yapmış oldukları demeçlerde sertleşme devam ettiği müddetçe Demokles'in kılıcı gibi her zaman işte kriz geldi gelecek gibi başımızda sallanıp duracak. Bunun önüne geçilmesi için de hükümetin hem dış borçlanma hem de iç borçlanma sebebiyle elde ettiği kaynakları verimli yatırımlara, prodüktif yatırımlara aktarıp istihdam oluşturacak, üretimi artıracak yatırımları arttırıp toplam arzı toplam talebe göre dengelemesini sağlayıp enflasyon artış hızının önüne geçmesi gerekiyor. Eğer enflasyon hızının önüne geçilmezse ortaya konacak olan planların, programların paketlerin kısa vadede belki etkisi olabilir fakat orta ve uzun vadede hiçbir etkisi olmaz, hatta olumsuz yansımaları olur. Ekonomide enflasyon ataleti(inflation inertia) diye bir kavram var enflasyonun ülkenin tepesine karabasan gibi çöküp halkta artık bu ülkede enflasyon düşmez diye bir algının oluşması ve bundan dolayı da hükümet politikalarının istediği kadar başarılı olsa da ülkenin şartlarına uygun şekilde hazırlanan politikaların beklenen sonucu vermemesine sebebiyet verir. Türkiye yavaş yavaş artık bu duruma doğru gitmeye başladı. Bu durumun da kırılması için verimli yatırımların istihdamı artıran yatırımların orta düzey hatta yüksek teknolojiye dayalı yatırımların öncelenmesi lazım. Elde edilen kaynakların görüntüye yönelik gösterişe yönelik gibi istihdam oluşturmayan bütçe açığının kapatılması gibi yerlere değil de yatırımları artıracak alanlara kanalize edilmesi lazım” diye konuştu.

TÜRKİYE MERKEZ VANA KONUMUNDA

Türkiye ekonomisini güçlendiren durumların dış politikayı memnun etmediğini belirten Öcal, “Ekonomi politikaları gelişmekte olan ülkelerin uyguladığı yöntemler arasında yer alıyor. Ülkemizin jeopolitik durumu sebebiyle iki kıtayı birbirine bağlayan ülke konumunda olması, Ortadoğu'ya yakın olması, petrol kaynaklarına yakın olması, doğalgaz kaynaklarına yakın olması, üstelik bizim uluslararası kara sınırlarımızda hakkımız olan yerlerde artık kendi petrolümüz, kendi doğalgazımızı arayacak teknolojiye ulaşmamız sonucu ve bunların da ülkemize kaynak olarak dönmesi durumunda Türkiye'nin özellikle hem Avrupa Birliği ülkelerine karşı hem de Ortadoğu ülkelerine karşı ve Türkiye Cumhuriyeti de dahil olmak üzere büyük bir avantajı olacak. Avrupa Birliği de Amerika'da Batılılar da bunu bildikleri için Türkiye'nin sıçrama yapmasını istemiyorlar. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları var Moody's ve Standard and Poor's gibi bu kuruluşlar objektif olması gerekirken subjektif kararlarla sık sık ekonomimizi daha kötü gösterip ülkemize dış kaynakların dış yatırımların gelmesi önlenecek şekilde bunları Demokles'in kılıcı gibi bizim için kullanıyorlar. Ülkemizde bu dış ölçek yani küresel bazdaki durumlarda Ankara'da, İstanbul'da pergeli koyup 60 derece açıp çevirdiğimiz zaman Avrupa Birliği’nde yüzde 80'i sağlıyoruz. Hatay'a koyduğumuzda Ortadoğu ülkelerine çok yakın olduğumuz için oradaki kaynaklara ulaşmamız kullanmamız demek, bir de Avrupa Birliğiyle Türkiye arasında doğal gaz transferi Türkiye'nin merkez vana durumuna gelmesi Türkiye ekonomisini güçlendiren durumlar” dedi.

SAĞLAM BİR SİYASİ İRADE EKONOMİYİ TOPARLAR

Türkiye’de uygulanan ekonomi politikalarının faydalı olması için siyasi birliğin oluşması gerektiğini ifade eden Öcal, “Türkiye ekonomisi gelişirse 85 milyon gelişecek durumumuz daha iyi olacak. Fakat ülkemizdeki muhalefetin yapısı üzüm yemek değil de bağcıyı dövmek olunca sanki böyle her zaman kriz olacak gibi krizler artık daha da artacak gibi bir algı oluşturuluyor. Bunu zaten yerel seçimlerde de görüyoruz. Bunun sonucu da kısa vadede de orta vadede de bundan sonraki Türkiye'nin hem siyasi açıdan hem de maalesef ekonomik açıdan istikrarlı bir şekilde düzenli bir şekilde ülkemizin zikzaklar çizmeden ekonomide yol alması mümkün değil. Bunu önlemenin tek yolu dediğim gibi sağlam bir siyasi irade. Bu siyasi kararlara bağlı olarak alınan ekonomik kararlarının halk tarafından benimsenmesi, desteklenmesi artı hükümetin de elinde bulunduğu kaynakları israf yapmadan kamu tasarrufuna gidip buradaki kaynakları da yatırımlara kanalize etmesi, verimli yatırımlara doğru yönlendirmesi lazım ki halkın üzerindeki o enflasyon dediğimiz olumsuz görüşlerinin bitmesi lazım. Bitmezse yapılacak olan hiçbir ekonomi politikalarından sonuç alınması çok zor” şeklinde konuştu.

-Büşra GÜLTAŞ